Aslında tam şimdinin romanı. Anlattığı zaman aralığı mayıstan eylüle. Bu sıcaklarda ruh haline daha iyi girebiiliyor insan. Psikolojik roman olduğu için kişilerin ruh hali de önemli. Ben halimden gayet memnunum. Ama tabii araya başka kitaplar da alıyorum. Zaten okuduğum bir kitap vardı.
@factorfiction ,@azra2004 hoş geldiniz,azra neden maalesef?
devrik cümle kurmuşum.yani sizinle okuyamayacağım.o yüzden maalesef
@azra eylül ayına katıl? bu arada ortasındayım,sıkıcı,necibbbb kafayı yiyor...:)
Aşırı sıkıcı,aşırı tekrar,bendekinde kitabın orjinali sol sayfalarda verilmiş,sadeleştirilmiş 250 sayfalık versiyonu, kelime öğrenme çalışması güzel olabilir, ist yazında güzel doğa tasvirleriyle acabamı dedim,yazar denizi seven ve evli kadına bir aşk duymuş birisi bence, "ah saadeti ruhuna sığmıyordu” tarzı onlarca sayfa devam eden tekrar aşk tanımlamaları çok sıktı, 1900 de freud psikolojiyi patlatırken bu romanda psikolojinin p si yok, baskıda 6-7 eksik harf hatası,kitabın sonunu çok dar,hızlı ve kötü bağlamış..
Servet i fünuncunun bahriyeden pornografik roman yüzünden atıldığı,t.fikretin eşiyle yasak aşk yaşadığı (halasının kızıyla evlenip aynı malikanede yaşamışlar),bazı eşlerinin romanı okuyup ona evlenme teklifi ettikleri ve uşaklıgil’in aşk-ı mennu’sundan etkilenerek yazdığı iddia ediliyor..toplam 6-7 sayfalık çizdim en basitleri;
..layık olan mesut olur yahut Goethe’nin dediği gibi layık olan kazanır, kazanamayan laik değildir./..kendisinde daima mevcut olan tahlil vesvesi ile bu saadetin de derinliklerine girip hakikatini görmek merakına düştü../..“mayıs malum ya ,büyük adanın tam mevsimidir!.. /..Sabahleyin uykunun rahatlığıyla ,akşam yorgunluğunun tozuyla deniz sinirlerine büyük bir şifa tesiri veriyordu./Hiç bir kadın böyle aşk ne kadar saklanırsa saklansın ,hissetmemesi mümkün olmazdı../..henüz kızken kendi de fena kocaya düşseydi sabreden kadınlar gibi sabredemeyeciğini ve susmaya cağını zanneder ,öyle iddia ederdi..
tartışmak,sormak isteyen lütfen yazsın..
Sadece konu itibarı ile bakarsak biraz haksızlık yapılmış olur. Ve neden klasik olduğunu anlayamayız. Döneminde değerlendirmek gerek aslında kitapları. Dönem itibarı ile yazarlar üzerinde baskılar var ve ciddi şeylerden bahsedilemiyor. İnsanlar oyalanmak için sinemaya gidiyor ya da çokluk kitap okuyorlar ve konular doğa, tabiat, aşk falan filan. Diğer taraftan günümüzü düşünürsek şimdilerde insanlar da dizilerle oyalanıyor. Dizi isimleri bile durumu özetliyor. ( inadına aşk, kiralık aşk, acil aşk aranıyor vs. )
Ben de kitabı sadeleştirilmiş halinden okudum. Tekrarlar ise karakterlerin içinde bulunduğu o buhranı daha çok aktarıyor aslında. İkisi de kararlı değiller ve bu açığa çıkıyor.
"Onu o kadar güzel, fakat o kadar kendinin değil, hiç değil, o kadar değil gördü ki!"
Romanda aynı zamanda dönemin Avrupa yaşam tarzını nasıl benimsedikleri de gösteriliyor. Bir taraftan Necib ile o hayat eleştirilirken diğer taraftan da evlilik hayatı mercek altına alınmış. Şimdilerde çekirdek aile tipi yaşamların hatta boşanmaların artmasının temelleri sanki o yıllarda atılmış gibi hissettiriyor.
Yine Avrupa etkisi ile müzik zevkleri bile değiştirilmiş. Suad'a babası udu attırıp piyano öğrenmesini salık vermiş mesela. Ve piyanoda çalınan parçalar.
"Ben sadece düşünüyordum ki, bunu bu kadar güzel olduğu için değil, sevmek gerektiği için, meşhur olduğu için seviyorsun."
O dönemdeki insanların yalılardaki lüks hayata özenmesi günümüzdeki tatil köyleriyle bağdaşıyor. Tatilde bile olsa böyle bir lüks hayat herkes için cazip geliyor. Oraya gidersek kaybettiğimiz mutluluğu tekrar yakalayacak gibi. Bütün bir sene bunun için uğraşıp didiniyoruz. Suad ve Süreyya gibi bir yerlerden borç bulup o özendiğimiz hayatı bir kaç gün dahi olsa yaşamak.