Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Yarınlarda, daha mutlu, daha huzurlu ve daha güvenli bir dünya ve Türkiye'de buluşmak umuduyla...
(s.382)
Japonların katkı sağladığı köprüye '' Osman Gazi'' adı verildi. İnşaat sırasında asma köprünün catwalk adı verilen halat kopmuştu. Kendi hatasından kaynaklanmadığı halde 51 yaşındaki Japon Mühendis Kishi Ryoichi canına kıydı. Cesedi, Yalova'nın Altınova ilçesindeki mezarlık girişinde bulundu. Ryoichi, kendini sorumlu tutarak maket bıcağı ile harakiri yapmıştı.''Onun ismi köprüye verilebilirdi,'' diye düşünüyorum.
(s.311)
''Mutlaka şu veya bu sebepler için, milleti sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymalıyım, 'öldüreceğiz' diyenlere karşı, 'öldürmeyeceğiz' diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir.''
Mustafa Kemal ATATÜRK
(s.273)
Gidişat nereye sorusunun cevabını bulmak için kafanızı yormayın. Çünkü cevabını bilen olduğunu düşünmüyorum.
(s.219)
''Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüklerine bakın''
Albert Camus
(s.198)
Bakan, ''500 yılda vuku bulacak yağış! 12 saatte metrekareye 252 kilogram yağdı'' diyerek savunmaya geçmişti. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası açıklama yapıp, ''her dere üzerine sayısız HES lisanı verildi. Neredeyse hiç başvuru olumsuz sonuçlanmadı. ÇED süreçleri doğru işletilmedi.Bir dere üzerinde on tane HES olsa bile her biri tek tek değerlendirildi.Bir kaynaktan çıkan derenin üzerinde on tane hES lisanı verilmesi yeterince anlamsızken, bir de kümülatif etkilerinin değerlendirilmemesi tam bir doğa katliamı ile sonuçlandı denilmekteydi.
(s.198)
22 yaşındaydı Recep, beş ay sonra terhis olacaktı. Erzurum da yapılan cenaze töreni esnasında akrabalarından biri kendini tutamayıp haykırdı, '' Sayın cumhurbaşkanı bunu bilsin; ben bunu bu yaşa getirene kadar ne çektim biliyor mu? Allah'tan hiç mi korkmuyor? Kardeşi kardeşe kırdırıyor.'' dedi. Bu sözlerin söylenmesinden birkaç gün sonra şehit yakınına cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma başlatıldı.Yolunuz bir gün Erzurum'un Karaçoban ilçesinin Kırımkaya köyüne düşerse, şehit er Recep Beycur'un kabrini mutlaka ziyaret edin.
(s.196)
Toplumun bir bölümü bu tarz söylemlere alıştırıldı. Kaldırıldık, aldatıldık, ne istediler de verilmedi gibi laflar siyasi gücün birkaç yıldır önemli bir savunma mekanizması haline geldi. Sorun ülkeyi yönetenlerin "aldatıldık" diye bir ifadeyi politik literatürün içine yerleştirip bunu toplama alıştırmalarında.
Yoksa herkes aldanabilir! Fakat bireyin kanması ile yönetenlerin kanması aynı kapıya çıkmıyor. Biri kendine ve sınırlı çevresine zarar veriyor, diğerinde aldanmanın faturasını milletçe ödeniyor. "Niçin her seferde kandırılıyor?" sorusunu yöneltmekse sorgulayan kafalara düşüyor!
(s.191)
Kim kazandı sorusunun cevabını öğrenmek için sabır da yetersiz. Çünkü mutlak kazananın olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
(s.159)