Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’Diyebilirim ki size, gelecek yaşam üzerine bir konuşma, ölüme götürülen insanlar için hiçbir işe yaramaz.''
‘’Bu kadar genci az görülen bir stoacı, duygulu, duyulu, cömert bir stoacı.''
‘’ Tersine, onsuz edemeyişim, onun beni herkesle bir etmesi ve olduğumdan başka türlü olmaksızın herkesle bir düzeyde yaşatmasıdır.''
‘’ Onun için gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçük görmezler; yargılamaya değil, anlamaya çalışırlar. Ve dünyada tutacakları bir yer varsa, o da, Nietzsche'nin çok güzel söylediği gibi, yargıcın değil, işçi olsun aydın olsun, yaratıcının başa geçeceği bir dünya olacaktır.''
‘’ Dünyanın saçmalığı nerede? Bu parıltıda mı, yoksa onun yokluğunu düşünmemde mi?''
‘’ Bir dostumun dediğine bakılırsa, bir adamın iki kişiliği vardır : Biri kendininki, biri de karısının onda gördüğü. Karısına toplum diyelim, o zaman anlarız bir yazarın bütün bir duyuşa verdiği adın, bir yorumla nasıl ondan ayrıldığım ve yazar bir başka şeyden konuşmak istedikçe yüzüne vurulduğunu.''
‘’ Ne mutlu bize ki, her gün bedavadan övülerek şanın şerefin boş şeyler olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Koparılan gürültü ne kadar güçlü olursa, o kadar çabuk sönüyor.''
‘’ Ben kendim, bir insanın ne kadar ucuza sofuluk ünü kazanabileceğine örnek olabilirim.''
‘’ Ben, tam tersine, olabildiğim ölçüde nesnel bir yazar olmayı isterdim. Benim nesnel dediğim yazar, konularını hiç kendini hesaba katmadan seçen yazardır. Ama, çağımızın, yazan konusuyla karıştırma tutkusu, bu kadarcık özgürlüğü bile çok görür yazara.''
‘’ Salt maddecilik diye bir şey olamaz, çünkü bu kavramı kurabilmek için dünyada maddeden başka bir şey daha olduğunu kabul etmek gerekir. Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz. Dünyanın hiçbir anlamı yoktur, demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak olur''
‘’ Elbette bir çeşit iyimserlik var ki, ben onda yokum. Bütün benim yaşımdakiler gibi ben de, Birinci Dünya Savaşının trampet sesleri arasında büyüdüm. O gün bugündür de bizim tarihimiz hep kanla, haksızlıkla, zorbalıkla dolu.''
‘’ Ben kendi hesabıma insanlığın yüz karasıyla savaşmaktan hiç geri kalmadım, katı yürekli insanlardan tiksindiğim kadar hiçbir şeyden tiksinmedim.''
‘’ Ama, ben doğuştan içimde taşıdığım bir sezgi ışığına bağlıyım. Bu sezgi ile insanlar binlerce yıldır yaşamı en büyük acılar içinde bile sevmesini bilmişlerdir.''
‘’ Evet, nedir bütün bu gürültü... sessizce sevmek ve yaratmak varken! Ama beklemesini bilmeli. Ha biraz daha, güneş neredeyse tıkayacak ağzımızı.''
‘’ Hak, onlara göre, sınırlıydı. Avrupa ise, toptan bir doğruluk peşinde çırpınıyor.''
‘’ Nerede o doğanın tarih, güzellik ve iyilik ile baş başa geldiği, kanlı tragedyaya bile sayıların müziğini getiren o üstün denge? Bunu düşünmüyoruz bile.''
‘’ Sokaklardan başka yerde bilinç yoktur, çünkü tarih yalnız sokaklardadır. Ferman böyle. Bu yüzden de, belli başlı yapıtlarımız sokaktan yanadır.''
‘’ Dünya sahnesinin yerine ruh tragedyasını koymaya başlayan Hristiyanlık oldu. Ama o, hiç değilse ruhsal bir doğaya inanıyordu ve onunla ayakta durabiliyordu. Allah ölünce, geriye yalnız tarih ve insan gücü kaldı. Çoktandır filozoflar insan doğası yerine durumu, eski uyumun yerine rastlantının düzensiz atılışını ve aklın amansız işleyişini koymaya uğraşıyorlar.''
‘’ Ey Güney düşüncesi! Troya Savaşı, savaş alanından başka yerlerde oluyor. Bugün, yine çağdaş sitenin duvarları yıkılıp Helena'nın güzelliği «durgun denizler kadar duru varlığı» teslim edecek.''
‘’ Karşı koyanı olmadıkça Tanrının bir yanı eksik geliyor bana
(Prometheus Kafkasya'da) Lukianos''
‘’ Çok daha çekecekleri var insanların; özgürlük ve onun son tanıkları da azalacak gittikçe. Prometheus insanlara ateşi ve özgürlüğü, teknikleri ve sanatları bir arada verecek kadar onları seven bir kahramandı. Bugünkü insanlıksa, yalnız tekniğe gereksinim duyuyor, yalnız onun kaygısında.''
‘’ Bugünün insanı, önce bedenin kurtulması gerektiğini sanıyor. Bu uğurda ruhun bir süre için ölmesine bile razı oluyor. Ama, ruh bir süre için ölebilir mi? Doğrusunu isterseniz, Rometheus yeniden gelecek olsa, bugünün insanları ona Tanrıların yaptığını yapardı.''
‘’ Zincire vurulmuş kahraman, Tanrının yıldırım ve şimşeklerinde, insana olan o rahat güvenini yitirmez.''
‘’Napolyon, Fontanas'a şöyle demiş : «Bilir misiniz dünyada en çok sevdiğim şey nedir? Sadece kaba güçle hiçbir şeyin kurulamaması, iki şey dünyayı egemenliğinde tutar : Biri kılıç, biri düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir.»
‘’ Demek, fatihler de kederleniyor zaman zaman. Bunca boş şan şerefi biraz olsun ödemeleri gerek elbet.''
‘’ Yalnız şuna inanıyorum ki, insanlar yazgılarının farkına varmakta durmadan ilerliyorlar... Biz insanlar kendi yazgımız üstüne çıkmış değiliz ama onu artık daha iyi biliyoruz. Bir çelişme içinde olduğumuzu biliyorsak, çelişmeyi kabul etmemek ve onu azaltmak gerektiğini de biliyoruz, özgür insanların sonsuz kaygılarını dindirmek için birtakım çareler bulmaktır işimiz, insan olarak.''
‘’ Ona göre, bu değerler, bilge kişinin karakter gücü, beğenisi, «dünyası», akla uygun mutluluğu, bükülmez gururu, soğuk aza kanarlığıdır. Bu erdemler her zamandan çok bugün gereklidir ve herkes kendine uygun olanı seçebilir. ‘’ Herkese birden hesap vermek olanaksızdır, ama bazı kimseler sizi cömertçe bağışlayabilirler.''
‘’ «Dünyanın yoksulluğu mu dediniz? Ben onu artırmıyorum hiç olmazsa. Hanginiz bunu söyleyebilirsiniz?» Bununla birlikte, aramızda kendini bilen hiç kimse, umutsuz bir insanlıktan yükselen çağrıya duygusuz kalamaz; orası doğru. Demek ki, ne yaparsak yapalım, kendimizi suçlu bulmak zorundayız. Bu da bizi layık anlamıyla günah çıkarmaya götürür ki, en belalısı da budur.''
‘’ Bu son yıllarda, dünyada, çok insan öldürüldü, dediklerine göre, daha da öldürülecek. Bu kadar çok ölü, ister istemez, havayı ağırlaştırıyor. Yeni bir şey değil bu, kuşkusuz. Resmi tarih, oldum olası, büyük katillerin tarihidir. Kabil Habil'i bugün öldürmüş değil, ama bugün Kabil Habil'i akıl uğruna öldürüyor ve onur madalyası istiyor.''
‘’ Celladın korkunç olması, insan yaşamının değerli olması demekti.''
‘’ Adam öldürme ve işkence etmenin birer öğreti olduğu ve neredeyse birer kurum haline geldiği bir uygarlıkta, cellatların memur kadrolarına girmeye yerden göğe kadar haklan vardır. Doğrusunu isterseniz, biz Fransızlar bu işte biraz geç bile kaldık. Dünyanın hemen her yerinde, cellatlar bakan koltuklarına kurulmuşlar bile. Yalnız balta yerine kalem kâğıt var ellerinde.''
‘’ Gece gündüz, binlerce sesin, tek yanlı bağrışmaları, ulusların üstüne aldatıcı sözler, taşlamalar, savunmalar, coşkunluklar yağdırmaktadır.
Peki ama, polemik nasıl bir makinedir, nasıl işler? Karşısındakine düşmanmış gibi bakacaksın, onu basitleştirecek, hiçe sayacaksın, yani görmek bile istemeyeceksin. Kötülediğin kimsenin artık gözünün rengini bile bilmez olacaksın. Hiç güldüğü olur mu, gülerse acaba nasıl güler diye düşünmeyeceksin. Polemik yüzünden, çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil, bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz.''
‘’ Onunki bir efendi-köle dünyasıdır, yani bizim şu yaşadığımız dünya. Sanatçının dünyası, diri bir çatışma ve anlaşma dünyasıdır. Hiçbir büyük yapıt tanımıyorum ki, yalnız kin üstüne kurulmuş olsun. Ama, böylesi imparatorluklar biliyoruz. Fatihin kendi davranışının mantığına göre cellat ve polis olan yerde, sanatçı ister istemez çekingen olacaktır.''
‘’Ölüm cezasını kabul eden dünyamızda sanatçılar insanın ölümü reddeden yanını tatarlar. Yalnız cellatların düşmanıdırlar, başka hiç kimsenin değil.''
‘’ Bugün kimse konuşmuyor (eski söylediklerini yineleyenlerden başka), çünkü, dünyayı sürükleyen kör ve sağır güçler, öğütleri, haber vermeleri, yalvarıp yakarmaları dinleyeceğe benzemiyor. Şu son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey, insanın güvenidir; o
güven ki, insanlığın dilini konuştuk mu bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiç bir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü, kendilerine güveniyorlardı. Çünkü soyut bir kafa, yani bir ideolojinin adamı başka bir şeye inandırılamaz.''
‘’ Devrimlerde insanı paramparça bulurlar. Ama sevdikleri, hayran oldukları tek değeri de orada bulurlar : insan ve sessizliği. Yoksulluklar zenginlikler bundan gelir.''
‘’ Dediler ki, her siyasal doğruluk er geç öldürmek zorunda kalır. İnsan ya bu aşırılığa düşmeyi göze alır ya da dünyayı olduğu gibi kabul eder.
Bu yargı büyük bir coşkunlukla öne sürülüyordu. Ama, öyle sanıyorum ki, bu coşkunlukları başkalarının ölümünü düşlerinde yaşayamadıklarından ileri geliyordu. Başkalarının ölümünü
düşünememek çağımızın bir bozukluğudur. Nasıl telefonda birbirimizi görmeden sevebiliyorsak, nasıl madde üzerinde ellerimizle değil makine ile çalışıyorsak, öldürme ve öldürülme zamanımızda bir vekil, bir aracı eliyle oluyor. Böylesi, kuşkusuz, temiz olmasına daha temiz ama, insan yaptığı işin ne olduğunu daha iyi biliyor.''
‘’ Kültür ve onun gerektirdiği bağıntılı özgürlüğün bulunmadığı toplum ne kadar düzenli olursa olsun bir vahşi ormandır. Onun için de her gerçek sanat yaratışı yarın için bir muştudur.''
‘’ Yoksulluk, bazen, mutluluğa anımsatan görüntülerden acı duyar ve kaçar.''
‘’ Alçak gönüllülük, nereden gelirse gelsin, cumhuriyet için yararlı bir şeydir öyleyse.''
‘’ Hristiyanlık gerçekte adaletsizliği öğreti haline getiriyor; büyüklüğündeki aykırı yan da budur. Hristiyanlık günahsızın kurban edilmesi ve kurban olmayı kabul etme ilkesine dayanır. Adaletse, tersine, başkaldırmadan olmuyor. Nitekim, Paris, başkaldırma alevleriyle parıldayan gecelerinde bunu gösterdi.''
‘’ Bizim inancımız, aydınlık dışında iyi hiçbir şeyin olamayacağıdır. Bugün, işlenmesi en güç konulardan biri üstünde, aklın ve insanlığın dilini kullanmayı deneyeceğiz.''
‘’ O düzen ki, kendi kendisiyle ve yazgısıyla barışmış bir ulus içinde, herkesin iş ve dinlenme payı olsun, işçi küsmeden ve gözü başkasında kalmadan çalışsın, sanatçı insanlığın dertleriyle içi burkulmadan yaratsın ve herkes, yüreğinin sessizliği içinde kendi durumu üstünde düşünebilsin.''
‘’ Size göre yurtlarını sevmeyen insanlarımız - yurdumuza yaşamınızı yüz kez verebilseniz bile - sizin yapamayacağınız şeyi yaptılar. Çünkü, onlar önce kendi kendilerini yenmeyi başardılar ve gerçek kahramanlıkları da bundandır.''
‘’ Bizim vazgeçemediğimiz şeyler vardı. Siz ulusunuzun gücünden yararlanmakla yetinirken, biz ulusumuz için doğruluğu özlüyorduk. Gerçekçi bir politikaya hizmet etmek yetiyordu size, bizse, en kötü bocalamalarımızda, bugün yeniden bulduğumuz bir onurlu politika besliyorduk için için. «Biz» derken, yöneticilerimiz demek istemiyorum. Yönetici pek bir şey demek değildir.''
‘’ Ama siz Fransa'nın zamanla yaptığı savaştaki inadını hesaba katmıyorsunuz. Bizi güç anlarımızda destekleyen bu yürekler acısı umuttur : ölen kardeşlerimiz cellatlarınızdan daha sabırlı, kulunlarınızdan daha sayısız olacaklardır. Görüyorsunuz,
Fransızlar da öfkelenebiliyorlar.
‘’ Siz de Avrupa diyorsunuz, ama şurada ayrılıyoruz sizden. Sizin için Avrupa bir mülktür. Oysa biz kendimizi ona bağlı duyuyoruz. Siz yalnız Afrika'yı yitirdikten sonra Avrupa'dan böyle söz ettiniz.
Gerçek sevgi bu değildir. Bunca yüzyılların örnekleriyle yüklü olan bu toprak sizin için zorunlu bir sığınak, bizim içinse umutların en güzelidir. Ansızın parlayan tutkunuz kırgınlıklardan ve zorlamalardan doğmuştur. Kimseye onur kazandırmayacak bir duygudur ve bu kendini bilen
hiçbir Avrupalının böyle bir Avrupa'yı niçin istemediğini anlamanız gerekir.''
‘’ Bugün bile Tanrıdan bir şey beklemiyorum. Ama, onun yarattığı ve sizin yapayalnız bırakmak istediğiniz varlığı kurtarmaya biz yardım ettik hiç değilse. Siz insana bağlı kalmayı küçük gördüğünüz için şimdi binlerce ama her biri yapayalnız ölecek olan sizlersiniz. Şimdi size allahaısmarladık(çevirmen?) diyebilirim.''