Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’Avrupa sermayesinin istilasının neticeleri bu kadar mı? Hayır efendiler, hayır! Bu istiladan dolayı Osmanlı ülkesinde küçük ve orta sanayi hemen hemen kalmadı; Avrupa sermayesiyle temasa gelen şehirlerimizde esnaf adeta kayboldu, dokumacılar peştemalcılar, saraçlar, çadırcılar, kazancılar, kılıççılar,kaşıkçılar, fincancılar, tarakçılar… daha ne bileyim ben, Evliya Çelebi merhumun saydığı birkaç yüz sanat esnafının bugün mesela kaçı mevcuttur? Hele bu gidişle yarına kaçı kalacaktır. Avrupa büyük sermayesi, yani Avrupa fabrika sanayi bunları devamlı öldürüyor.Zanaat böyle! Yerlilerde büyüyecek ticaret olsun kaldı mı? Meddah hikayelerinden, ortaoyunlarından öğrendiğimiz Bedestaniler, Asmaaltı ve Mısır Çarşı tüccarları şimdi nerededirler? Eskiden Mısır’a, Tunus’a,hatta Hint’e gemi donatan büyük İslam tacirlerinin yerlerinde bugün kimler var? Yabancılar! Yerli ticaretini de Avrupa büyük sermayesi, Avrupa banka ve şirketleri bitirdi. Bugün şurada gördüğümüz iki üç Osmanlı tüccarı da, nihayet Avrupa sermayedarlarının komisyoncu ve tezgahtarı mesabesindedirler. Avrupa sermayedarlarının fabrika mamullerini dükkanlarında satıp, bir komisyon alırlar, diğer tabirle tezgahtarlık ücreti alırlar… Bağımsız tüccarımız, Avrupa sermayesine, Avrupa banka, fabrika ve ticaretgahlarına haraç ermeyen tüccarımız hiç kalmış mıdır?’’
‘’Avrupa sermayesi yerlileri soyup soğana çevirerek sanatsız, sermayesiz, yersiz yurtsuz bırakmak gayesine tamamen ermek istiyor; çünkü bu halde yerliler, ucuz ucuz, ancak boğaz tokluğuna çalıştırılabilen bir nevi iş hayvanı olacaktır.’’
‘’Tam muvaffakiyet halinde, Doğu’nun ahalisi Avrupalıların kul ve kölesi olacaktı; Avrupa’ya Doğu’yu, İslami Doğu’yu ruhsuz bir ceset halinde getirecek, istediği gibi kullanacaktı. Bağımsız geçim vasıtaları olmayan insanlar, rızklarını dağıtan kimselerin her türlü emel ve fikirlerine boyun eğmeye, tam itaatle itaat etmeye mecburdurlar. Aç insanlar, yumuşak hamur gibi istenilen şekil ve kıyafete sokulabilir…’’
‘’ ’Bana öyle geliyor ki, Türk Ocakları böyle yanarsa, onun ateşinde dövülüp tavlanan Türk gençliğinin iradesi ve karakteri, Demirci bozkurdun yaptığı kılıçların çelikliği kadar sert ve sağlam olur ve o zaman bu Türk gençlerinin ferdi iradesi, muhitin tesirlerine galebe eder…’’
‘’İtilaf devletlerinin bugünkü gayesi, cebir ve şiddetle veyahut hile ve maharetle, sözde değiştirilmiş Sevr Antlaşması’na ve ‘’Accord Tripartite’’ denilen taksim mukavelenamesine milli Türk hükümetinin imzasını attırabilmektedir. Hamd olsun şimdiye kadar zorla bir şey kazanamayan düşmanlarımız, hileyle de bir şey koparamadılar.’’
‘’Efendiler, insaflı düşmanlarımız bile inkar edemiyor ki, bu harpte Hak bizim tarafımızdadır. Osmanlı Türkleri cihan cenginin başından beri sırf halkları müdafaa ediyorlar. Gayemiz, halis ve mutlak hak bakımından tamamen haklıdır.’’
‘’Milletin en güzide evladı, oradakiler, İnönü kayalıklarında, Dumlupınar yamaçlarında her türlü sıkıntı ve zahmetlere göğüs geren, hiçbir türlü tehlikeden yılmayan kahramanlardır; bunlar zulme karşı Peygamberimizin birinci buyruğunu tutuyor, elleriyle, yani canlarıyla bedenleriyle savaşıyorlar… Ve ebedi şan onlarındır.’’
‘’İşte efendi, bu hayatını, refahını, sen ancak ve ancak İnönü’nde, Dumlupınar’da kanlarını, canlarını esirgemeyen din kardeşlerinin, o emsalsiz Mehmetçiklerin o nihayetsiz bahadırlıklarına borçlusun! Ey zengin tüccar efendi! Senin malını, canını, hanının taş duvarları değil, mağazanın koca demir kapı ve kilitleri de değil, asla değil, o Mehmetçiğin demir bedeni, çelik ruhu koruyor… Bunu iyi bil ve hiç hatırından çıkarma! Ey mebus efendi! Sen de bil ki, bugün bağımsız bir milletin hakim kuvvetinden bir parçasını nefsinde temsil eden bir zat sıfatıyla Mebusan konağında hükümran oluyorsan bunu temin eden kanunlar senin mürekkep ve kaleminden ziyade, Mehmetçiğin kan ve süngüsüyle yazılmaktadır.’’
‘’Ben zannediyorum ki, Batı Türklerinin çoğunluğunun hayatı anlama tarzı, diğer tabirle, cihana bakışı metafizik, destansal ve edebidir. Bu, hayatı çok necip, pek asil ve yüce bir anlama tarzıdır. Eğer maddi imkan olsaydı da, bütün dünyada oturan milletler bu anlayış tarzını kabul etmiş bulunsaydı, insanlık cidden mesut olurdu! Bu anlayış tarzının milletimize pratik sahada bazı mühim faydalar temin ettiği de inkar olunamaz: Türk, askeri karakterlerini, hayata metafizik ve destansal bir surette bakmış olmasına az borçlu değildir; sabır ve tahammül, azim ve kahramanlık, hayatı küçümseme, harikulade fedakarlık, bütün bu manevi kuvvetler, bu anlayış tarzının semereleridir.’’
‘’Ocaklılar!
Türk Ocağı’nı kuranlardan, Türk Ocağı’nın en eski aksakallılarından biri sıfatıyla, hepinizi en büyük cihada gönüllü asker yazılmaya, bu çetin büyük vazifeye davet ediyorum. Tanrı yolunuzu açık ve uğurlu etsin!''