Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
Ne kadar çok asfalt dökülse de yollara
Bir kız kötü yola düşer mutlaka
Biri sevgilisini düşünür hayatın anlamı gibi
Genelevde bir adam bir kadına
Tüm cevap şıkları biraz da kendisiyken
“Buraya nasıl düştün” diye sorar
Meşhur ve yabancı mağazaları
Kapıcı kızları süpürür geceleri
Biri namusu kirlenmesin diye canını verir
Gece morg bekçisi bir güzel düzer onu
Böyle gelmiş böyle gider der biri
“Haadii leenn” der bir diğeri
Ama esas mekanizmaysa başka biri
Birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
Biri hayal kurmaya bile adam tutar zengindir
Biri zayıf alır matematik dersinden
Zayıf veren öğretmen ay sonunu hesaplar
Biri boş vakitlerinde su sporları yapar
Birinin dolu vakitlerinde evini su basar
Kahvede televizyonda laleli yangını seyredilir
“Yazık ulan bu nataşalara daha gençlermişde
Daha çok düzülürlermiş” der gülerek biri
Biri tam otuz yıl sonra çıkar hapisten
Habire ev alır biri habire araba alır biri
Bir martı ölür kimseye gazeteye ilan vermez
Garsona asgari ücret kadar bahşiş verir biri
Biri haberlere konu çıksın diye intihar eder
Herkes benim gibi olsa dünya ne güzel olur der biri
Birinin doğum günüdür şimdi birinin düğünü
Biri ölmek üzeredir biri hamile kalırken
Biri biri bile değildir tipten kaybeder o biri
Biri hayat pahalı der günde yüz kişi ölürken
Biri akşamdan kalmadır akşamın haberi yoktur
Biri sevgilisine mektup yazar kompozisyon gibi
Televizyona dalar biri yakar yemeği
Biri birine çarpar iki hayat değil de iki yumurta sanki
Trafiğe küfreder biri yolcunun bacaklarına bakarak
Altı milyar insanın boku nereye gidiyor der biri
Birinin taksidinin son günüdür onu düşünür
Biri bir kavgayı ayırayım derken boşu boşuna ölür
Eroin krizine girer biri çırpına çırpına yürür
Biri köpeğini gezdirir biri bebeğini
Köpek losyon kokarken bok götürür bebeği
Biri memlekete sadece televizyonda üzülür
Yeter ulan memleket de biraz bana üzülsün der biri
Birinin bir dişi altındır kıçı gümüş kaplama
Birinin teneke kadar değeri yoktur bit pazarında
Bir türlü anlam veremez dünyanın döndüğüne biri
Dünyayı döndüren enerji nerden gelir kim verir
Nerde kalacak bu millet nerde bu devlet der bir diğeri
Birinin evine hırsız girer birinin evine polis
Biri çöpten ekmek ararken çöplerden heykel yapar biri
Serçelerin nüfusu artıyor mu azalıyor mu
Fantom niye ormanda on kaplan gücündedir
Düzen mi düzülen mi asıl eşcinseldir
Ne olacaktır bu fenerin hali allah aşkına
Geyik sardıkça sarar kahvede çaylar tazelenir
Sur dibinde atlar kesilir kedilerden kokoreç yapılır
Hayat çok mantıklıdır insanlar güzeldir der biri
Dünyayı hayatı bu hale uzaylılar sokuyormuş gibi
İnsan toprağa dönüşür topraktan çiçek biter
Biri birine verir o çiçeği sevişir hayat sürer
Biri ölürken biri dirilir biri ağlarken biri sevinir
Biri geç kalırken biri erken gelir birine
Biri severken biri ayrılır biri ah derken biri oh der
Adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır
Yoksulluk dünya da o kadar zengindir ki
Açlık ingilizceden bile en birinci lisandır
Biri bunları yazar başı göğe mi erer
Biri bunları okur ya sever ya küfreder
Metin Üstündağ, Aynı anda olur bunlar