Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
"Oynamak istemiyordum, ama oynamak zorunda hissettim kendimi. İyi biri olmak, benden daha kötü birine yardım etmek… Mezarlığa gide gele kazanılan meleksi ve mermersi bir iyilik… Fillerden önce çıkarılan atlar. Piyon fedaları. Kabul edilmeyen vezir gambiti. Hayat devam eder. Bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. Hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir."
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra