Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Bir öğleden sonra sahilde oturmuş kitap okurken koşarak önümden geçtiğini gördüm, Biraz ileride durup geri döndü ve 'biliyor musun,' dedi nefes nefese, 'Emre'nin ayağına deniz kestanesi battı!' 'öyle mi!' dedim, Onun hoşuna gideceğini düşündüğüm şaşkın bir yüz ifadesi takınarak, 'peki şimdi nerde?' 'ayağında!' diye bağırdı çın çın, sonra da yine koşarak uzaklaştı. Ah, öznelerin farklılığı öldürecek beni. o zaman çok güldürmüştü ama şimdi öldürecek. Herkesin cümlesi aynı bile olsa öznesi farklı. Ve gramer hiçbir işe yaramıyor. gravyer bile daha iyi olabilir. demek istediğim, özne hiçbir zaman ben olamadım. özne hep bir deniz kestanesiydi."
Bizim Büyük Çaresizliğimiz'den:
"Lise fizik kitabımızın kapağındaki bilye gibi, biz de yere her çarptığımızda daha az yükseliyorduk. Sonunda, bir süre yerle bir gidip durduk. Ayrıldık." (s. 36)
"Evet, diyor Ender, bazen edebiyat hayattan daha açıklayıcıdır." (s. 37)
"Elimi daldırıp bir avuç dolusu kayısı çekirdeği aldım. Birkaç tanesini aylandıza doğru fırlattım. Düştükleri yerde ağaç çıkarsa acı olacaktı meyveleri." (s. 103)
"Yaptıklarımızı olumlayan yasalar buluyoruz; sanırım aklımız böyle işliyor: Buyurgan iç huzurumuzun boynu bükük kölesi olarak. (Çetin, burayı anlamadıysan lütfen üşenme, bir kere daha oku!)" (s. 106)
''Hayatımızın, uzun mihnet, lezzetsizlik, renksizlik ve keder devrelerinin arasına serpiştirilmiş kısa saadet dakikaları...'' (s. 139)
Oysa çok geçti, bilmiyordu ki çok geçti! Olan olmuştu … Böyle şeyler çocukken olur ve bir daha da silinmez. Terk edilmekten korkmak … Korktuğun şey balına gelince de kendini cezalandırmak … Böyle şeyler çocukken olur, bir daha da silinmez.
- bir süre yere paralel gittikten sonra
Ona bir gün her şeyi anlatabileceğimi düşünüyorum. Hep beraber içinde olduğumuz bu cehennemi, bu sıkıntıyı, bu intiharı …
-bir süre yere paralel gittikten sonra
Kendimi korumayı beceremiyorum, diye düşünüyor, kendimi korumak utanılacak bir şeymiş gibi geliyor.
-bir süre yere paralel gittikten sonra
Ben hala bilmiyorum Çetin, bir ölüm haberi nasıl verilir? Neyi gözetmeli insan? Haberi alacak kişinin daha az sarsılmasını mı? Böyle bir şey mümkün mü? Olabildiğince geç öğrenmesini mi? Geçen sürede ölenler dirilemeyeceğine göre! Ölümü korkunç bir şey olmaktan çıkarmaya, anlaşılır, kabul edilebilir bir şey olarak göstermeye mi çalışmalı?
kıvrılıp giden yola bakarken,
seni bile anlamadığımı,
bu dünyadan bir şey anlamadığımı düşünmüştüm.
''Biz bu dünyanın en çok ihtiyarlarını sevmedik mi?''
Bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. Ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avucumda dünya. Şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle meşgulüm. Kapımın önünde boş peynir tenekeleri, yağmur suyu biriktiriyorum. Kendi kendime, sanatçı tecrübe edinemeyen insandır, diyorum, bu dünyada hiçbir tecrübesi olmayan insandır, ama şimdi sen karala bunun üstünü, yırt sen bunu, olmadı çünkü, olmadı işte.
Nafile.
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
Ama gerçek daima biraz hüzünlüdür.Gerçeği ararken bir yandan da bulduğumuz anda değişmeyi düşleriz.Çünkü aynı zamanda gerçek daima biraz utanç vericidir.Utanç bizi ikiye böler.İkiye bölünmenin en dayanılmaz yanı ,iki parçanında hala canlı olmasıdır.İnsan herhalde bu yüzden kendini öldürmeye kalkışır.İkisinden biri gitsin der.
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra