Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’Eski bilim, kilisenin hizmetinde, Platon ve Aristoteles’in çeşitli düşüncelerinin Hristiyanlık ile yoğrulmasıyla ortaya çıkan dinsel öğretiyi destekleme ve doğrulama görevini yüklenmişti. Bundan ötürü, açıklamalar bu öğretinin dogmaları çerçevesi içinde kalmak durumundaydı. Bir açıklamanın doğruluk ve geçerliliğini saptamak, onun Platon ve Aristoteles’in Hristiyanlıkça benimsenmiş düşüncelerine uygunluğunu araştırmaktan geçiyordu.’’
‘’Yeni bilimin özdekçi yaklaşımıyla dinin tinselci tutumu tam bir karşıtlık içindeydi. Böylece yeniden ortaya çıkan bir felsefe sorunu, varlığın doğasının temelde ne olduğu, bir başka deyişle, varlığın sonuçta özdeğe mi yoksa tine mi indirgenebileceği olmuştur. Descartes bu karşıtlığı kendi düşüncesi içinde en belirgin biçimde duymuş olsa gerektir. Çünkü bir yandan Galileo’nun fiziğinden etkilenen ve ereklere ya da doğa dışı güçlere yer vermeyen bir evren düşüncesi geliştiriyor, öte yandan da inançlı bir Katolik yaşamı sürdürüyordu.’’
‘’Ancak Descartes da kuşkuyu amaç değil, araç olarak kullanıyordu. Bundan bilginin olanaksız olduğu sonucunu değil, deneysel bilginin olanaksızlığını çıkarsadı. Bir başka deyişle, onu kuşkuya götüren, bilginin deneysel olduğunu, yani algıdan geldiğini düşünmekti.’’
‘’Her inancım yanılgıya açıksa, her inancım kuşkuludur: Her inançtan kuşku duymak için bir neden vardır.’’
‘’Descartes, algının ürettiği bilginin usça yoğrulmadan güvenilir olmadığı görüşünü, Platon’daki gibi algılanan dış dünyanın tam anlamda gerçek olmamasına bağlamaz.Evet, Descartes’ın da bu gerçeklikten kuşkuya düştüğü olur: ‘’Özdek kavramında onun var olmamasıyla çelişen hiçbir şey yoktur’’der.’’
‘’Felsefede kurgu, yerini artık deneysellik temeline, yere basan kuram ve açıklamalara bırakır. 18. Yüzyıl deneyin, uzun bir aradan sonra ‘geri dönüşünü’ simgeler.’’
‘Dış dünyanın bilinemeyeceği görüşünde Kant, Hume’u izler. Kendiliğindeki nesne bilinemez; bilinen, duyumlananın berisinde kalanla sınırlıdır. Kant, bu duyumlar dünyasını ‘fenomenler’, dış dünyayı da ‘noumenler’ diye adlandırır.’’
‘’Bilginin ancak içeriği deneyseldir. Bilgi olabilmesi için anlığın ya da usun algı içeriğine yapması zorunlu olan bir katkı söz konusudur. Bu katkı olmadan algı olamaz; duyumlarda kalınır. Duyum ise bilgi değildir. Hume’da bulunan izlenim kavram ayrımı, Kant’ın duyum-algı ayrımını ancak bir ölçüde verir.’’
‘’Bir başka deyişle, us, duyumu ‘’kalıba sokarken’’ dış dünyada bulunan kavranabilir kimi yapıları uygulamak yerine, bütünüyle kendi doğasında bulunan öğeleri kullanmaktadır. Usun bu kökü kendine olan katkısını, algı ve dolayısıyla bilgi için zorunlu görmek, usçuluğun benimsenmiş olmasını gerektirir.Kant’a göre algının içeriği deneyselken biçimi ‘’doğuştan’dır. Dolayısıyla, usun verdiği biçimler arasındaki uzay ve zaman dış dünyaya özgü olmak anlamında ‘’nesnel’’ değildir.’’
‘’Kant’a göre usçuluğun son kaleleri olan sentetik a priori önermeler vardır. Usçuluk günümüzde bile, bu kalelerde son birkaç neferiyle direnmektedir.’’
‘’Berkeley özdeksizciliğe kaymış, Hume ise, dış evren hakkında kuşkuculuğa sarılmıştır. Hume, eski Yunan sofistleri zamanından beri deneye karşı kullanılan kuşkuyu, dış evrenin varlığına yönelterek böylece deneysel bilgiyi olanaklı kılmaya çalışmıştır. Bilimin Lockeçu kalmasına karşın; deneyci gelenekte özdekçiliği dışlama eğilimi, Mill görüngücülüğünü, Mach ve mantıkçı pozitivizmle, bugüne değin sürmüştür.’’
‘’Bilinçli ahlak işlevleri arasında anımsama ve imgelemeyi de sayabiliriz. Ahlak dışında kalan anlık içeriklerinden kin duymak, sevmek, kıskanmak gibi durumlar da yine iç deney kapsamında düşünülebilir. Kısaca toplayacak olursak, dış ve iç deney içerikleri ve bunları veri alan inanç ve istek biçimleri anlıksal olgu türlerini oluşturur.’’
‘’Oysa bütün ayrılıklara karşın, otuz yıl öncesinin çocuğu ve şimdinin orta yaşlı adamı benim.’’