Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
’Derin bir iç çektim ve sandalyenin arkalığına yaslandım. Kendimi dayanılmaz bir yokluk içinde hissettim.
Sıkıntılı gözlerle çevreme bir göz attım. Şimdiki zamandan başka bir zaman yoktu. Geniş ve sağlam mobilyalar, şimdiki zaman içinde örümcek bağlamışlardı. Şimdiki zamanın gerçek varlığı kendini hissettiriyordu. Çünkü şu anda olan şey oydu; şu anda olmayanlar yoktu. Geçmiş yoktıu. Ne cisimlerde ne de kendi düşüncemde. Kuşkusuz ben, uzun zaman önce geçmişim olmadığını anlamıştım. Şimdiye kadar onun benim ulaşamayacağım yerlerde olduğunu sanıyordum. Benim için geçmiş sadece emekliliğe ayrılmıştı. Bu varoluşun bir başka çeşidiydi. Bir boş oturma ve işsizlik haliydi. Hiçliği düşünmek ne kadar acı. Şimdi nesnelerin göründükleri şeyler olmadığını biliyordum. Ve arkalarında hiçbir şey yoktu.
’Onlar da varlıklarını hissedebilmek için bir araya gelme ihtiyacı duyuyorlar.
‘’Biz sadece üzerine ihtiras ve çıkar kalıpları yerleştirilmiş duygulara hizmet ederiz.’’
‘’Onlar da varlıklarını hissedebilmek için bir araya gelme ihtiyacı duyuyorlar.’’
‘’İnsan yalnız yaşadığı zaman anlatmanın ne demek olduğunu bilemez.’’
‘’Artık özgür olmadığımı düşündüm.’’
‘’Nesneler madem ki canlı değiller insanı etkilememeliler.’’
‘’Tamamıyla düşsel bir çalışma yaptığım kanısındayım.’’
‘’Tartışmadım ki, diye cevapladı Rollebon. ‘’Sadece onu cehennemle korkuttum.’’
‘’Yeniden kendimi hissedebilmek istiyorum.’’
‘’Bu ayın yüzeyi gibi olan alem, her şeye rağmen benim alemim.’’
‘’Bulantı bende değil.’’
‘’Ölüp gitmelerini kabullenmeliyim.Hatta ölümü istemem gerek.’’
‘’Kendimi seyrediyorum, kendimden iğreniyorum.’’
‘’Pascal’ın dediği doğru mudur acaba? Gelenekler ikinci tabiatımız mıdır?’’
‘’Her şeyin önce başlangıçların gerçek başlangıçlar olması gerek.Yazık!’’
‘’Ama biz, yarının henüz orada olmadığını hep unutuyoruz.’’
‘’Mutluluklar birbirinin üzerine durmadan yığılır.’’
‘’Cimrice acı çekiyordu. Mutluluktan yana da cimriydi. Kendi kendime, adamakıllı acı çekip umutsuzluğa dalmak istemiyor mu, diye soruyordum. Ama ne olursa olsun bu onun için imkansızdı. Bir kere takılıp kalmıştı.
‘’M.de Rollebon çok çirkindi. Kraliçe Marie Antoinette, onu ‘sevgili maymunum’ diye çağırmaktan çok hoşlanıyordu.’’
‘’Hiçbir şeyin asla kanıtlanamayacağına inanmaya başlıyorum.’’
‘’Tarihin değeri hakkında çok fazla düşünmemek lazım. Çünkü insan bir süre sonra ondan tiksinme tehlikesiyle baş başa kalıyor.
«Nasıl yani, kendi geçmişini saklamaya, korumaya gücü yetmeyen ben, bir başkasının geçmişini mi kurtarmaya kalkacaktım?» ‘’
‘’ Hepsi de birbirinden nefret ederler: elbette, insan olarak değil de, birey olarak nefret ederler. Ama Kitap Kurdunun bütün bunlardan haberi yok: deri bir torbada kedi taşır gibi hümanistleri de içinde taşıyor, torbanın içinde hümanistlerin birbirlerini yediğini bilmiyor. ‘’
‘’Çünkü Hümanizm bütün insansal davranışları kendi malı haline getirir ve hepsini birbirine karıştırır. Ona dosdoğru karşı gelirseniz oyununa düşmüş olursunuz; çünkü Hümanizm, karşıtlıklara dayanarak yaşar.’’
Hümanizm aleyhtarı dedirtmek gibi bir budalalık yapmayacağım. Hümanist değilim işte bu kadar.
‘’Bir insanı tüketmek Autodidacte’ın farkında olmadan bu sözü ödünç aldığı Katolik Hümanizmini giderayak selamlıyorum.’’
‘’Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.’’
‘’Bir yığın tedirgin, kendinden sıkılmış var olandan başka bir şey değildik. Burada bulunmamız için tek bir neden yoktu, hiçbirimiz böyle bir neden ileri süremezdi.’’
‘’Ama melodi var oluşan bir şey değildir. Var olan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve ölür.’’
‘’Varoluş, insanın sıyrılamadığı bir doluluktur.
‘’Hiçliği tasarlamak için, önceden burada, dünyanın ortasında, gözler fal taşı gibi açılmış, canlı olarak bulunmak gerekiyordu; hiçlik benim kafamdaki bir düşünceydi sadece, bu sınırsızlık içinde salınıp duran bir düşünce.’’
‘’Varoluşun anlamı da şu: Bilinç, fazlalık olmanın bilincidir. Genişler, dört bucağa yayılır, koyu renkli duvarın üzerinde lambalar boyunca ya da karşıda akşamın sisleri içinde kendini kaybetmeye uğraşır. Ama hiçbir zaman unutmaz kendini; bu durumda bile kendini unutan bir bilinç olmanın bilincidir. Onun alınyazısı bu.’’