Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Ne kadar acı çeksem de kimseyle değişmem kendimi... Değişmem kederimi, kimsesiz birinin kederiyle... Kederimde, sen varsın... Kederimde senin kimsesizliğin var... Kederimizde masumiyetinin ardında gizlenmiş kölülüğün var. Ona engel olmak istemiyorsun, engel olmadığın bu kötülüğün sana büyük bir ıstırap veriyor..
Kederimde, içindeki kötülükten duyduğun ıstırap var... Öyle çok yaşattım ki seni içimde, işte yıllar sonra sana dönüştüm... Ne varsa sende, insana, hayata, yalnızlığa dair; bende de var...
Sana baktığım yerde sen olmasan bile, orada boşluğun bile olsa, ben bakarım yine oraya...
Senden başka kimsem yok benim... Çünkü ben seni, sen doğmadan önce sevdim, sevgili!.."
(Cezmi Ersöz/Melankoli Köpekleri)
"Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili..."
Cezmi Ersöz/Saçlarının Kardeş Kokusu
"Düşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluğumu, acılarımı aldattım...
Seni unuturum diye yaşamaya başladığım her aşkı, ben yine seninle aldattım...
Sen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım...
Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı...
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin...
Tepeden tırnağa aşka, tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet...
Bu hayaletin içinde beni değil seni gördüler hep. Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti...
Kimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan...
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye... Dünyanın iyi bir yer olduğuna ve yaşamak için çok sebep bulunduğuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım...
Seni unutmak için başladığı her aşkı yine seninle aldatan bir hayalete...
Seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluğunu, yaşadığı bütün acıları aldatan bir hayalete...
Bir tek sana duyduğu sevgisi doğru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete..."
Cezmi Ersöz/Hayallerini Yak Evi Isıt (Hayalet)
"Bugün bir adam tanıdım. Koca bir dükkânı vardı. Bir şeyler satın aldım ondan. Sonra yüzüne baktım, anladım, parayı seviyordu... Ama adam, o koca dükkânında güvercinler besliyordu... Hem parayı, hem güvercinleri seven bir adamdı bu... Tıpkı, bu hayat gibi bir adamdı... İçindeki kötülüğün yasını güvercinleriyle paylaşıyordu...
Sonra diğer insanlara baktım.
Herkes böyleydi aslında, herkes içindeki kötülüğün yasını paylaşacak birisini bulmuştu...
İşte o zaman anladım ki herkes farkında kendisinin; herkes farkında yasını tutacak kimse olmayınca, kimsesiz olduğunun... Herkes farkındaydı aslında, herkesten daha çok kimsesiz olduğunun...
Biliyor musun sevgili, insan bunu anlayınca, herkesin herkesten daha kimsesiz olduğunu anlayınca kimseye öfke duyamıyor. Kederiyle kalakalıyor orada, öylece...
En çok sevdiğim sendin. Sen de beni, bu hayatla aldattın. Bu hayatın içinde kimsesiz olduğunu bile bilmeyen biriyle aldattın...
Sonra kalktın, beni onunla kıyasladın... Hem parayı, hem güvercinleri seven o adam gibi olmayı seçtin... Kendin olmak zor geldi sana. Birilerine benzemeye çalıştın...
Ben, yine de vazgeçmedim seni sevmekten. Eskisi gibi değil ama. Biraz buruk, biraz küs, biraz sitemkâr seviyorum artık seni... Dudaklarımı ısırıyorum artık adın geçince. Kavga falan çıkarıyorum. Eskisi gibi sakin değilim ama olsun.
Dostlarım beni yine sabaha karşı dağların tepesine çıkartıyor. Oradan, o yükseklikten yine denize bakıyorum, hırçın dalgalara, sana, hayatımıza... Sonra duramıyorum seni sevdiğim bu kentte; anla, anla biraz... unutulmuş kasabalara, uzak şehirlere gidiyorum...
Kış günleri soğuk avlularda yıkanıyorum. Kaba, kirli örtülerin üzerinde uyuyorum... Sonra, ölesiye ağlıyorum... Ekşi narlar yiyorum...
Yangın yerlerinde yarasalara küfrediyorum. Sonra bana ağırlık veren kanatlarımı kırıyorum, kırıyorum; sonra ağlayarak kırdığım kanatlarımı okşuyorum.
Beni yine yedi kapıdan geçiriyor dostlar. Uzun ve solgun bir güneşin sofrasına oturtuyorlar, ben onlara Denizleri, Mahirleri, hücrelerinde kendilerini yakan Dörtler’i anlatıyorum... Sonra yine yüzümü, gövdemi, senin olduğun yere çeviriyorum, ama öfkeyle, ama dudaklarımı kanatarak bakıyorum öylece, boşluğuna bakıyorum...
Ama ne olur üzülme bu halime... Ben hem güvercinleri, hem parayı aynı anda sevmem sevgili..."
(Cezmi Ersöz/Melankoli Köpekleri)
Büyümek, denir adına, benliğini içeri, çok daha içeri çekersin. Saklarsın yaralı kalbini, gözyaşını içine akıtırsın. Perde üstüne perde çekersin, kimsesiz odanın penceresine. Perde üstüne perde çekersin, çocuksu düşlerine, aykırılığına, içinden konuşmalarına...
Cezmi Ersöz / Hayallerini Yak Evi Isıt ( Büyümek dedikleri, aslında hep üşümektir )
Yanlış bir hayat doğru yaşanır mı? Söylesene, çocukluğu derinden yaralı iki insan nasıl bulur kendine bu hayatta gerçek bir yer… Peki, içimizde bunca yara varken kim bizi suçlayabilir bencillikle? Kim bizi suçlayabilir sadece birbirimizi ve yaralarımızı düşünmekle?
- Beni Asıl Hayat Aldattı