Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
Yaşama ortalama bir bakışla elde edilen anılar cetvelinin hangi ucu insan ruhunun bilinmezliklerini, hayatın gizli kalmış, yaşanmamış ve görülmemiş taraflarını ölçebilir…Bu yavan hesaptan ortaya çıkan, algıları ne kadar sorgulayabilir, ne kadar derinleştirebilir. Günlük yaşamın bezgin ritmini sindirenler, bir maceraya hangi hevesle atılabilirler. Elde edilecekler listeleri, son nefeslerinde bile bitmeyenler, dünyanın ruhuna incelik adına ne katabilirler.Sıradana talim, karanlığa hakim bu düzene körü körüne bağlananlar özgürlüğün peşinden hangi ateşle koşabilirler. Yeterli bir birey gibi hissedebilmek için dünyevi silahlarla dört bir yanını kuşatmak için birbirini yiyen insanlar, dünyayı değiştirecek gücü hangi samimiyetle arayabilirler. Adına rekabet, kişisel donanım, gelecek garantisi, kariyer denen tüm ömür törpüleri, ruhları bedenlerden sökerken ve sıradan insanın tek porsiyonluk tutkuları daha da içeriksizleşirken, maddiyat tapınılası, uğrunda soysuzlaşılacak kadar bilinci büyüleyen kara bir delik haline gelmişken, toplum ahlaki çarpıklıklara ve siyasi yolsuzluklara direnç yaratacağına, oluşan karmaşada pundun peşinden koşup düzensizliğe prim verirken, din ve dil yobazların elinde her türlü manipülasyonu yapabilecekleri bir silah olmuşken, hangi üst bilinç, ayık kafa ve ileri görüş tüm bunlara karşı ömrünü helak ederek isyan edebilir…
Neyzen Tevfik