Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Dalkavuklar Gecesi karakter isimleri ;
Kral Şubbiluliyuma --- İsmet İnönü
Başkumandan Tutaşil --- Mustafa Fevzi Çakmak
Başhekim Ziza --- Şevket Aziz Kansu
İkinci hekim Pilga --- Reşit Galip
Filozof İlânasam (Mason Ali) --- Hasan Âli Yücel
Cüce İrdas ve Rahip İduskam --- Sadri Maksudi Arsal
Yaver Sabba --- Cevat Abbas Gürer
Kralın gözdesi Yamzu --- Afet İnan
Kralın gözdesi Hantilyas --- ???
Yeni vezir Nidiba --- Zeynel Abidin Özmen
Yeni Başhekim Teşen --- Neşet Ömer İrdelp
Bilgin İkeznini --- Zeki Velidi Togan
Kâhin Şilka --- Hüseyin Nihal Atsız'ın kendisi
Kâhin Şilka'nın karısı Tubişka --- Bedriye Atsız
Kâhin Şilka'nın üç yaşındaki oğlu Murya --- Yağmur Atsız
‘’ Başkumandan bir zaman onun ardından baktı. Sonra yaverine dönerek öfkeli bir sesle: “Hatti ülkesindeki bütün yabancıları mahzene doldurup ağızlarına zehir akıtmalı… Yarı deli bir Hantilyas’tan ne çıkar” dedi.
‘’ Filozof İlânasam o gün evinden çıkmamıştı. Kırala bir şiir yazıyordu. Her ne kadar kendisi filozof idiyse de ara sıra şiir de yazardı. Gözleri sevinçten parlıyordu. Fakat bu parlaklık pek belli olmuyordu. O kadar kalın kasları vardı ki gözlerinin ışığını örtüyordu. Bu kalın kaslarla, bu sevimsiz ve yalan dolancı yüzü ile hiç de bir Hatti’ye benzemiyordu. Asur’dan gelmiş, babası vezir olmuş, kendisi de Hattusas’ta doğmuştu. Asur dilini bilmezdi. Hatti öğretmenlerinden ders almıştı. Keyfine düşkün, tembel bir adamdı. Fakat kendisini satmasını bilirdi. Anası onu yılan yumurtasıyla beslediği için çok haindi. Kendisinden başka kimseyi düşünmezdi. Fakat ünlü bir filozoftu.
‘’ İkeznini soğukkanlılığını hiç bozmuyordu:
- Yahu! Arinna seni kolları arasında sıksa senin pestilin çıkardı. Tanrı Arinna’nın işi kalmadı da senin gibi suratsız bir cüce herifi kolları arasına alacak? Sen Tanrı Arinna’yı değil, Babil şeytanı Aranni’yi görüp karıştırmış olacaksın. Çünkü Babil şeytanı cücelerin koruyucusudur.
‘’ Kıralın buyrultusuna rağmen “şarap” adının yayılmasında en mühim sebep Kahin Şilka olmuştu. Falcılık, kahinlik etmez, yıldızlara bakmazdı. Ama halk onu yine kâhin diye bilirdi. Bir iki defa, önceden söylediği şeyler çıkmıştı da ondan... Hattusas’ın kıyısındaki kulübesinde oturur, tarlasının verimi ile yasardı. Bağındaki üzümden şarap yapmasını biliyordu. Pek garip tabiatlı idi. Kimseye sokulmaz, kimseyle konuşmaz, pek az kimseyle arkadaş olurdu. İnsanları kurt belle, kuzu çıkarsa bahtına derdi. Açık kalpliydi. Açık konuşurdu. Nezaket nedir bilmezdi. Eskiden Ankova şehrinde baş hakimdi. Kıralın yakınlarından, vergi hırsızlığı yapan birisini mahkum ettiği için hakimlikten atılmıştı. Bir iki dostu müstesna, kimseyi sevmezdi; sevmek ne, herkesten iğrenirdi. Kıralın sarayında bilginler toplantısı var dedikleri zaman “o, çılgınlar toplasıdır” diye cevap vermişti. Kırala, Tanrının bas çılgını, Yamzu’ya giyimli inek, Ziza’ya sağlık tanrısının tükürüğü derdi. Onun için İlânasam düşünen bir köpek, cüce İrdas konuşan bir fındık sıçanı idi.''
‘’ Çünkü bir dilencinin oğlu olduğu halde kıral onu alıp yaver yapmış, çiftlikler verip zengin etmişti. Sevgili kıralın yasak ettiği bir kelimeyi küçücük bir çocuğun bile söylemesine tahammülü yoktu.''
‘’ Eski kıralların saraylarında bile senin kadar gülünç bir dalkavuk bulunamazdı. Bana vatan haini diyen sen misin? Baban Lidyalı bir lağımcı, anan Mısırlı bir esirdi. Ananın anası da Amurru’dan gelmiş bir fahişe idi. Yüzde yüz yabancı bir adam olduğun halde benim gibi su katılmamış bir Hatti’ye vatan haini diyordun. Hangi vatanın haini? Lidya’nın mı? Mısır'ın mı? Amurru’nun mu? Bu vatanın sahibi benim! Sen burada sığıntı olduğun halde bana vatan haini diyorsun. Sen vatanın ne olduğunu biliyor musun? Vatan suçlulardan alınan rüşvet değildir. Vatan ataların kılıcıyla alınan ve kanla korunan topraklardır. Senin atalarından bu toprak için ölmüş kimse var mı? Ben sana cevap vermeğe mecbur değilim beni sorguya çekmek için Hatti kanı taşıyan bir hakim gelsin.''
‘’ - Niçin bizim kıralımızın hayvanları azdır ama aralarında insan gibi konuşanları vardır demedin.''
‘’ İlânasam da aynı şekilde askere alınmış olan eniştesi için aynı şeyleri söyleyecekti. Fakat cüce İrdas’ın arkasından aynı isteği yapmak hoş olmaz diye düşündü. Her şeyin pundunu bulmağa alışık olduğundan Yamzu’ya yanaştı. Eniştesi, kadın çizmesi yapmakta çok usta olduğu için kendisine en sık çizmelerin yapılması gerekliğini, bunun vatana askerlikten daha büyük bir hizmet teşkil ettiğini anlattı. Yamzu’nun araya girmesi ile kıral, çizmeci de ordudan çıkarıp saraya aldı. Hekim Ziza’nın ise kayıracak üç tane kayınçesi vardı. O, bu üç kişinin askere gitmesinde tıbbi ve sıhhi bakımdan tehlikeler görüyordu. Tanrılar korusun, bu üç hastanın orduda bulunuşu bir bozgunluğa bile sebep olabilirdi. Uzun bir nutukla bunları kırala anlattıktan sonra onların askerlikten çıkarması için izin aldı.''
’ Bak, iste Tutaşil geliyor. Hatti devletinin tek ve son direği... O da ölürse
yıkıldık demektir. Görüyor musun, çevresine nasıl da su katılmamış Hatti kahramanlarını toplamış? Oğlum Murya! Sen de on beş yıl sonra bunların arasına katışacaksın.''
‘’ Asur’u Mısır’ı ve bütün dünyayı zaptetmek, Yamzu’yu başvezirliğe getirmek ve sonra Tanrıların heykellerini yıkarak kendisini Tanrı ilan etmek istiyordu. İçmeğe başladıktan sonra sonra herkesi sinek kadar küçük ve ehemmiyetsiz görüyordu.
“Halk” denen bu yığının öküz sürüsünden farkı yoktur. Samanı görünce çobanın kavalını dinlemez” diye söyleniyordu.
‘’ - Hangi kahramanlar gecesi? Kahramanlar öldüler. Bu gece dalkavuklar gecesidir. Bu şölene konmak için sabaha kadar yasasın diye bağırdık. Tabii siz de içeride şebek gibi takla attınız. Yasasın kıral!..