Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar

Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...

Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)


Tür: Genel | Açılış, 27 Mayıs 2012
<< tüm tartışmalar

Dine Karşı Din- Ali Şeriati

Tartışma Cevapları

11 ile 20 arası cevap gösteriliyor, toplam 30 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Açık ve aşikâr olan mele’ ve mütref dini olan tağutperestlik ile mücadele etmek kolaydır. Ancak tarihte olduğu gibi, tevhid adı altında faaliyet gösteren ve tağuta ibadeti Allah’a ibadet adı altında gerçekleştiren şirkin ikinci şekli olan gizli şirk ile mücadele etmek oldukça zordur.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Bu din, şu öğütleri ile insanları uyuşturuyordu: Sizin bir sorumluluğunuz yoktur, çünkü her ne oluyorsa tanrının iradesi ile oluyor! Yoksulluğunuzdan şikâyet etmeyin, çünkü diğer dünyada, çektiğiniz sıkıntıların karşılığını alacaksınız! Öyleyse bu dünyadaki eksikliklerinizden söz etmeyin, çünkü diğer dünyada onların on misli size verilecektir! Böylece itiraz etme ve tercihte bulunma arzuları, insanların iç dünyalarına ve zihinlerine hapsedilmiş oluyordu.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Bütün şirk dinleri, yaratıcılık özelliğinin Allah’a ait olduğunu kabul eder fakat rab olma özelliğine gelince bu noktada çok sayıda put devreye girer. Nemrut ve Firavun gibi kimseler bile yaratıcılık iddiasında değil, rab olma iddiasında bulunmuşlardır. Firavun demiştir ki: “Ben sizin en yüce rabbinizim!” Yani ben sizin en büyük sahibinizim, sizin yaratıcınız değilim. Yunan mitolojisi dâhil bütün şirk dinlerinde Allah, yaratıcı olarak yer almaktadır. Yunan mitolojisine göre Allah evreni yaratıp kenara çekildikten sonra devreye diğer tanrılar girmişlerdir. Şirk düşüncesinin amacı, insanları ırklara ve milli toplumlara bölmek, daha sonra da birbirlerine karşı sınıflar ve gruplar oluşturarak yöneten (yönetilen ve fakir) yoksul kesimlerini oluşturmaktır.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Kur’an’a baktığımızda ilk kelimenin, Allah, son kelimenin ise en-nâs (insanlar) kelimesi olduğunu görüyoruz. Kur’an’ın her yerinde muhatap insandır. Birinci bölümde ‘Allah ve insan dini’ olarak ifade ettiğim hak din, felsefî açıdan -panteizm dışında- Allah’ın zatını, Onun dışındaki varlıklardan ayırmaktadır; ancak sosyal bakımdan ikisini aynı safta görmektedir. İnsanın sosyal ve ekonomik hayatı ile ilgili bütün ayetlerde Allah kelimesinin yerine en-nâs (insanlar) kelimesi, en-nâs (insanlar) kelimesi yerine de Allah kelimesi kullanılabilir. Mesela “Mal, Allah’ındır. ifadesi, putperestlerin iddia ettiği gibi, Allah’ın da ihtiyaçları vardır; onun için mabede ve onun sahibine adaklar ve kurbanlar vermek gerekir, şeklinde anlaşılmamalı. “Mal, Allah’ındır.” ifadesi, “Mal, insanlarındır.” demektir. Bu, günümüz dünyasının etkisinde kalarak benim yaptığım bir yorum değildir; Ebû Zer el-Gıfarî’nin, Muaviye’nin yakasından tutup ona söylediği şu sözün aynısıdır: “Sen, ‘Mal, Allah’ındır.’ şeklindeki sözünle insanların malını yemeyi amaçlıyorsun ve şunu demek istiyorsun: Mal, insanların değil Allah’ın malıdır, ben ise Allah’ın yeryüzündeki temsilcisiyim. Dolayısıyla da insanların (kamu) malını dilediğim gibi kullanırım, istediğim kimselere veririm ve istemediğim kimselere de vermem!” Bu sözü ile Ebû Zer, Muaviye’ye “Mal, Allah’ındır.” ifadesinin, “Mal, insanlarındır.” anlamında olduğunu dolayısıyla da malın ve servetin, imtiyazlı sınıfa değil halka ait olduğunu öğretmiş oluyordu. Allah’ın malı, halkın malıdır; çünkü sosyal ve ekonomik konularda Allah ile halk / nâs aynı saftadırlar. Bundan dolayıdır ki, “İnsanlar, Allah’ın ailesidir (ıyâl). ”denmiştir.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Allah (c), Peygamber’e (s) şöyle diyor: “De ki: Ey kâfirler- Bu ayetin geçtiği Kâfirûn suresindeki tekrara ve Peygamber’e (s) söylemesi emredilen “Ben sizin taptıklarınıza tapmam!”ayetindeki inceliğe dikkat edin. “Ben sizin taptıklarınıza tapmam!” ayeti “Ey Muhammed, sana karşı gelenlere söyle: Ben, siz kâfirlerin ibadet ettiği şeye ibadet etmem!” demektir. Kullanmak istediğim her kelime, bu surede mevcuttur. Bu ayette, ibadet meselesinin karşısında ibadetsizlik değil, ibadet yer almaktadır. Yani Peygamber’in (s) karşısında yer alan kimseler ibadete inanmayan tanrıtanımaz kimseler değildi; bilakis ondan daha çok tanrıya sahiptiler. Görüldüğü gibi tartışmaya konu olan asıl mesele, din meselesi değil tanrı meselesidir. Daha sonra gelen “Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz” ayeti, anlam bakımından bir önceki ayetin aynısıdır. Bu tür tekrarlarla Kur’an, önemli meseleleri farklı boyutlarıyla tam olarak zihinlere yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Bundan dolayıdır ki “Ben sizin taptıklarınıza tapmam!” ayetinden hemen sonra “Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.” ayeti nazil olmuştur. Nihayetinde sure, şöyle bir açıklama ile bitmektedir: “Sizin dininiz size, benim dinim banadır. Yani din, din ile savaşır.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Öyleyse bizim inandığımız manada din, insanlık tarihi boyunca, başka bir dine karşı çıkmış ve peygamberlerin mücadelesi, dinsizliğe karşı değil, küfre karşı olmuştur. Zira toplumlarda dinsizlik vücut bulmamıştır. Dolayısıyla da mücadele, toplumun ve zamanın dinine karşı yapılmıştır.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’Tarihte, peygamberlere, daha çok da İslâm kelamcıları ve filozoflarına karşı çıkan zındıklar ve dehrîlere gelince, bunlar, başka bir dinî anlayışa sahiptiler ve farklı bir metafizik inanışları vardı.
Ayrıca dehrîlik olgusu, geç dönemde ortaya çıkmış olan bir olgudur. Felsefe ve akılcı düşüncenin gelişmesi ile birlikte nadir de olsa bazı kimseler, din ve maneviyat konularında bazı şüpheler ortaya attılar. İşte dehrîler, bu çerçevede ortaya çıkan kimselerdir. Demek ki dinsizlik, tarihte kelime anlamıyla hiçbir zaman var olmamış, herhangi bir toplum oluşturmamış ve herhangi bir döneme damgasını vurmamıştır.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ İlk insan Hz. Âdem’den son peygambere kadar İbrahimî dinlerin/İslam dininin bütün peygamberleri, hangi cepheye, hangi düşünceye ve hangi sosyal yapıya karşı çıkmışlardır ve hangi cephe onlara karşı durup direnmiştir? Bu cephenin, küfür cephesi olduğunu biliyoruz; fakat küfür, dinsizlik değildir. Zaten peygamberler de insanları salt anlamıyla dine davet etmek ya da onlarda dinî duyarlılık oluşturmak için gelmemişlerdir. Peygamberler, fertler ve toplumlar, illaki bir dine inansınlar diye de çalışmamışlardır. Yine peygamberler, toplumda ibadeti yaygınlaştırmak için de gelmemişlerdir; çünkü ibadet, dinî duygu, gayba ve bir tanrıya, ya da tanrılara inanma kişilerde ve toplumlarda daima var olagelmiştir.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Tevrat ve İncil’in tahrif edilmemiş olan bölümlerinde ve Kur’an’ın istisnasız hemen her yerinde insan ile Allah kelimeleri aynı çizgide zikredilmektedir. Yani ilmî ve yaradılışa dair ayetlerde değil, sosyal, siyasî ve ekonomik meseleleri açıklayan bütün ayetlerdeki en-nâs kelimesini kaldırıp yerine Allah kelimesini koymak, Allah kelimesinin yerine ise en-nâs kelimesini koymak, cümlede hiçbir değişikliğe neden olmaz. Mesela “Kim Allah’a güzel bir borç verirse…” Ayetinin manası, Allah’ın ihtiyacı olduğu için Ona borç vermek demek değildir; onun manası, “insana borç vermek” demektir. Sosyal konularla ilgili ya da sosyal bir yönü olan bütün ayet ve hadislerde Allah ile insan aynı safta yer almakta.’’

8 yıl, 2 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’ Gerçekten de İbrahimî dinlerdeki ve şirk dinlerindeki tanrı isim ve sıfatlarını karşılaştırdım ve şirk dininin, korku ve cehaletten doğduğunu gördüm. Bundan dolayıdır ki müşrikler, insanların, uyanmasından, okur-yazar ve bilgi sahibi olmalarından korkarlar. İsterler ki, belli konulardaki bilgiler her zamanki gibi sabit kalsın, o konularda ilerleme kaydedilmesin ve bu bilgiler de kendi tekellerinde olsun. Zira bilginin artması, insanların uyanması, tenkidi bakış açısı, ideal sahibi olma ve adalet talebi, şirk dinini sarsar ve yok eder. Bunun içindir ki, şirk dini feodalizm öncesinde, sırasında, sonrasında, Doğu'da ve Batı'da daima mevcut durumu muhafaza yoluna gitmiştir.’’

8 yıl, 2 ay     
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar