Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Bir gün gerçekten arzu etmeden alma durumunda bulunursunuz. İnanın bana, hiç değilse bazı insanlar için arzu edilmeyeni almamak hiç değilse dünyanın en zor işidir."
"Bilirsiniz ki, çok zeki insanlar bile yanındakinden bir şişe fazla devirmekten şeref duyarlar."
"Ben de onlar gibiyim, kuşkusuz, aynı kumaştanız hepimiz. Yine de benim bunu bilmek gibi bir üstünlüğüm var, bu da bana konuşma hakkı veriyor. Avantajı görüyorsunuz kuşkusuz. Kendimi ne kadar suçlarsam, o kadar sizi yargılama hakkına sahibim."
Yaşam benim için gittikçe zorlaşıyordu; beden keyifsiz oldumu, yürek de ölgünleşir.. Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum, ama yine de çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum..
Geceleri bir köprüden geçmem ben.Kendi kendime ahdetmiştim de ondan.Birinin kendini suya attıgını varsayın . İki şeyden birii ya onu kurtarmak için arkasından suya atlayacaksınız ve soguk mevsimde saglıgınızı tehlikeye atacaksınız ya da bırakacaksınız gitsin. o zaman da suya dalmaktan kacınmanız bazen tuhaf kırıklıklar bırakacak sizde. İyi geceler!
Evet, benden daha doğal az kimse bulunur. Yaşamla uyuşmam eksizdi, yaşama ilişkin hiçbir alayı, hiçbir büyüklüğü ve hiçbir köleliği reddetmeden, yukarıdan aşağıya yaşama katılıyorum.
''Benim iyi yürekli suçlulardan bazıları da, zaten,
adam öldürürken aynı duyguya kapılmışlardı. Onların
içinde bulundukları acı durumda, gazeteleri okumak
onlara bir çeşit mutsuz ferahlama getiriyordu kuşkusuz.
Birçok insan gibi onlar da, adlarının karanlıkta kalmasına
dayanamıyorlardı artık ve bu sabırsızlık onları nahoş
aşırılıklara götürebiliyordu kısmen. Ün kazanmak için
insanın kapıcısını öldürmesi yeter. Ne yazık ki, geçici
bir ün söz konusudur burada, çünkü bıçaklanmaya layık
ve bıçaklanan o kadar kapıcı var ki! Suç hep sahnenin
önünde işleniyor, ama suçlu orada ancak kısa bir süre
için yer alıp hemen başkasına terk ediyor yerini. Bu
kısa zaferler de eninde sonunda çok pahalı ödeniyor.
Tersine, bizim o zavallı ün arayıcılarımızı savunmak ise
gerçekten tanınmak demek oluyordu, aynı zamanda ve
aynı yerlerde, ama daha ekonomik yollarla. Bu da beni,
onların en az bedel ödemeleri için değerli çabalar harcamaya
özendiriyordu: Onlar ödedikleri bedeli biraz da
benim yerime ödüyorlardı. Buna karışıklık, ortaya serdiğim
öfke, yetenek, heyecansa onlara kar§ı her türlü borcumu
ortadan kaldırıyordu. Yargıçlar ceza veriyor, sanıklar
bunun kefaretini ödüyor, bense her türlü ödevden
özgür, yargıdan da, yaptırımdan da bağışık olarak
bir cennet ışığı içinde serbestçe egemenlik sürüyordum.
Gerçekten de cennet bu değil miydi, aziz bayım~
Doğrudan kavrayarak yaşamak? Benim yaşamım böyle
oldu işte. Hiçbir zaman yaşamayı öğrenme gereksinimi
duymadım. Bu konuda daha doğduğum zaman her §eyi
biliyordum. Bazı kimseler vardır, sorunları insanlardan
korunmak ya da en azından onlarla anlaşmaktır. Benim
için anlaşma yapılmıştı. Gerektiği zaman teklifsiz, zorunlu
olunca suskun, hem laubali, hem ciddi bir kimse
olarak rahat ilişkiler içindeydim.''
İnsan bazen sapıtıyor, apaçık gerçeklerden kuşkuya düşüyor, hatta iyi bir yaşamın sırlarını keşfettiği zaman bile. Benim çözümüm kuşkusuz en iyisi değil. Ama insan yaşamını sevmediği zaman, onu değiştirmek gerektiğini bildiği zaman, elinde başka seçeneği yoktur, öyle değil mi? Bir başkası olmak için ne yapmalı? Olanaksız bu. Artık hiç kimse olmamak, herhangi biri uğruna kendini unutmak gerekirdi, hiç değilse bir kez. Ama nasıl? Bunaltmayın beni. Ben, bir gün bir kahvenin tersında elimi bırakmak isteyen o ihtiyar dilenci gibiyim. "Ah,bayım," diyordu adam,
"mesele kötü insan olmak değil; ama ışığı yitiriyor insan."
Evet, ışığı, sabahları, kendini bağışlayan kişinin o kutsal masumluğunu yitirdik biz.