kitap bilim kurgu kaplı absürd komedi gibi sanki,yada ona benzer bi şey:)
Alıntı,karakter yorumu ,kitapta gelişim v/eya konu olarak beğenip beğenmediiklerin,yazarın hakkında,özet.En az 3ü hakkında yazın lütfen..
TELHAPPY siz bitirmesinin bütün seriyi ben daha yarısına bile gelemedim :-( Biraz Dr. Who' yu çağrıştırmıştı. Meğer Douglas Adams editörlük yapmış diziye. İroniler, göndermeler, mantık yürütmeler hoşuma gitti.
Eveeeet sonunda bitirebildim 3. kitabı da daha 4 ve 5 var ama ilerde umarım okurum. Bırakmak istemiyorum seriyi. Keşke daha önce okusaymışım dedim. Absürdü zaten çok severim ki bu kitap da iyi yazılmış bir absürd bilimkurgu diyebiliriz.
Çok fazla şey var üzerine konuşacak nasıl toparlarım bilemiyorum. Bir yerlerden başlayalım bakalım:
Gündelik yaşayışımızdan teknolojik gelişmelere; felsefeden siyasete o kadar çok eleştiri var ki hepsini hatırlayıp bir anda yazmak zor. Aslında bu konuyu kapatmayıp hep sıcak tutmalı. Arada girer bir şeyler yazıveririm. Başta Arthur ile tanışıyoruz kitapta. Pek bir İngiliz. Yani dünyanın sadece İngiltere'den ibaret olduğunu sanan bir İngiliz( Şu anki Amerikalıları da andırdı.). Sadece sıradan yaşamını sürdüren, çay içmeyi seven ve başka pek fazla düşünmeyen bir insan. Onun arkadaşı uzaylı Ford Prefect - ki ismini de bir araba markasından alıyor - Kitap ilerledikçe hatta seriyi tamamladıkça görüyoruz ki o da biraz rahatına düşkün pek bir şeyi önemsemeyen bir uzaylı. Trillian: Tepeden tırnağa kadın duyarlılığı. Her şeye kafa yoran ve her şeyden haberdar olmak isteyen bir kadın. Meraklı, bilgili, güzel ve çok zeki. Arthur ona çok basit geliyor ve o da macera yaşamak için Zaphod ile uzaya kaçıyor. Zaphod amacını gerçekleştirmek için kendine iki kafa yaratacak kadar tehlikeli. Galaksi başkanı ama gizli bir görevi var. O kadar gizli ki kendisi bile bunun ne olduğunu bilmiyor. zaten bunun için iki kafası var. Ve benim en sevdiğim karakter: Marvin. Cehaletin mutluluk olduğunu kanıtlayan süper zeki robot. Bu yüzden çok yalnız ve çok mutsuz. etrafında kim varsa onun mutsuzluğundan o da etkileniyor.
Olaylar dünyanın bir hiper uzay kısa otoyolu yapılmak üzere Dünya'nın uzaylılar tarafından ortadan kaldırılmasıyla başlıyor. Bunun üzerine Arthur kendini bir anda evrende otostop çekerken buluyor. Bu sırada öğreniyorlar ki aslında Dünya bir grup fare için tasarlanmış koca bir bilgisayar. Farelerin amacı ise evren hakkında her şeyin cevabını bulmak. Aslında ellerinde bir cevap var(42) bu cevaba soru aramak için Dünya'yı hazırlatıyorlar. Ve insanlar da o farelerin kobayları. Sonuca sadece saniyeler kala Dünya yerle bir ediliyor ki zaten amaç da o sorunun bulunamaması. Ancak son saniyelerde Arthur Dünya'dan kaçtığı için soru onun beyninde bir yerlerde. Bu arada da maceradan maceraya koşuyorlar.
Bir sonraki mesajlarda alıntılar gelecektir. Hoşça kalınız :)
Öncelikle birinci kitaptan alıntılarla başlayalım. Serinin en akıcı, en iyi kurgulanmış kitabı bu bence. İnsanı hemen saran bir havası da var.
"Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları o kadar ilkeldir ki, dijital kol saatinin hala çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler."
"Şaşkınlık uyandıracak kadar yararlı bir şeyin tamamen şans eseri evrimleşmesi öyle tuhaf ve öyle olanaksız bir rastlantıdır ki, bazı düşünürler bunu Tanrı'nın var olmadığının nihai ve sağlam bir kanıtı olarak görür.
Bu sav şuna benzer bir şeydir: 'Ben var olduğumu kanıtlamayı reddediyorum' der Tanrı, 'çünkü kanıt inancı yadsır ve inanç olmadan ben bir hiçim.'
Ama der Kişi, 'Babil balığı tamamen bedavadan, öyle değil mi? şans eseri evrimleşmiş olamaz. O senin var olduğunun kanıtıdır, öyleyse kendi savınla senin var olmadığın kanıtlanıyor."
"Sonra bir gün, özellikle başarısız bir partinin ardından laboratuvarı süpürmek için bırakılan bir öğrenci kendini şöyle bir mantık yürütürken buldu:
Eğer, diye düşündü kendi kendine, böyle bir makine neredeyse imkansızsa, o zaman mantık gereği bunun sonlu bir ihtimalsizlik olması gerekiyordu. Yani böyle bir makine oluşturmak için yapmam gereken şeyler sırasıyla bunun tam olarak ne kadar ihtimalsiz olduğunu hesaplamak, bu sonucu sonlu ihtimalsizlik jeneratörüne bağlamak, ona bir bardak taze ve gerçekten sıcak çay vermek.... ve sonrasında onu çalıştırmak olacaktır."
" 'Haydi' dedi monoton sesiyle, 'sizi köprüye götürme emri aldım. İşte buradayım! Gezegen büyüklüğünde bir beynim var ve benden istedikleri şey, sizi köprüye kadar götürmem. Buna iş memnuniyeti denebilir mi? Ben demem.'"
"Yerküre gezegeninde insanoğlu başardığı onca şeye dayanarak her zaman yunuslardan daha zeki olduğunu varsaymıştır ve bunlar gerçekleşirken yunusların tek yaptığısuda oradan oraya atlayıp eğlenmek olmuştu. ama öte yandan yunuslar da her zaman için insanoğlundan çok daha zeki olduklarına inanmıştı - hem de tam olarak aynı nedenler yüzünden."
"Yasalara göre Nihai Gerçeği Araştırma işi, çalışandüşünürlerin devredilemez hakkıdır. Kahrolası makinenin biri gidip gerçekten Nihai Gerçeği bulursa, biz anında işimizden oluruz, değil mi? Demek istediğim, bu makine ertesi sabah size Tanrı'nın kahrolası telefon numarasını verecekse, bizim gece yarılarına kadar oturup Tanrı'nın var olup olmadığını tartışmamız neye yarar. Kesin sınırlarla belirlenmiş kuşku ve belirsizlik alanları talep ediyoruz."
“Kırk iki!" diye bağırdı Loonquawl. “Yedi buçuk milyon yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bunu mu göstereceğiz?” “Dikkatlice kontrol ettim,” dedi bilgisayar, “ama kesinlikle yanıt bu. İçtenlikle söyleyebilirim ki, gerçek sorun sizin sorulacak soruyu bilmemeniz bence.”
“Ama bu Büyük Soru! Hayat, Evren ve Her Şeyi İçeren En üstün Soru,” diye uludu Loonquawl. “Evet,” dedi Derin Düşünce enayileri terleten birinin havasıyla, “ama aslında nedir o?”
"-Ne aradığımı bilmiyorum.
+Neden?
-Çünkü ne aradığımı bilirsem onu arayamam"