Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’Yüreğini Türklüğe Adamış Güzel İnsanlara’’
‘’Halka lazım olduğunda meydana çıkalım, halkın ihtiyaçlarını müdafaa edelim.’’
‘’Ben öğrencilerimden ana dillerinde okumalarını, ana dillerini unutmamalarını rica ettim. Onlara, ana dilini bilmeyip Rus dilinde tahsil alan Azerbaycanlıların ahmak olduğunu söyledim.’’
‘’Azerbaycan halkı Ruslaştırılıyor, buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor.’’
‘’Hanım Halilova ise o günleri : ‘’Onu taş ocağına sürgün ettikleri zaman eşimle birlikte ziyaretine gitmiştik. Mahkumlar ziyaret yerine getirilirken onu farklı olarak iki silahlı Rus askeri bir köpekle getiriyordu. O an bu manzarayı görünce ağladım ve kendimde Sovyet zulmüne karşı çok büyük bir güç oluştu.’’ Diyerek anıyor.’’
‘’Eğer bu yolda gidiyorsak aile de kurban olsun, çocuklar da kurban olsun.. Bizden öncekiler böyle yaptılar. Mehmet E. Resulzade’nin yanında biz kimiz? Yani bu yol milletimizin büyüklerinin şahsında geçildi.’’
‘’Ben diyordum ki, bu devlet dağılmasına dağılacak ama ben belki de görmeyebilirim. Öldürülebilirim, yolda ölebilirim, herhangi bir yerde ölebilirim. Ancak ben biliyordum ki, Sovyetlerin dağılması mutlaka gerçekleşecek.’’
‘’Hanım Halilova : ‘’Bey, uyuyan milleti uyandırdı, ‘’Ey Türk, kendine dön!’’ dedi. Bize Türk olduğumuzu o öğretti. O, üniversitede hem hoca hem de lider, önderdi. Boş vakti olmazdı, yanına gençler gelir onlara bir şeyler öğretirdi. O, mücadele için insan yetiştiriyordu. O zamanlar yetiştirdiği insanlar kimseler bilmezdi ama ‘’Azatlık Hareketi’’ başladığı zaman hepsi de bağımsızlık uğrunda mücadelelerini açıktan açığa yürüttüler. O, zamanında tohumlarını serpmişti.’’
‘’Bana, Azerbaycan’da cumhuriyet olması gerektiğinden, Atatürk,ten, Azerbaycan’da kurulmuş cumhuriyetten bahsetti. (…) O, bana
Türkçülüğü, milleti sevmeyi öğretti.’’
‘’Biz o zaman ‘’Elçibey Mektebinde’’ okuyorduk. Turan Ülküsünü ve bizim milletimizin Azerbaycanlı değil Türk olduğunu biz ondan öğrendik.’’
‘’Şamil Guliyev: ‘’ Bakü’ye geldiğimde öyle bilirdim ki ben Azerbaycanlıyım. Ebülfez bey ile tanıştıktan sonra Türk olduğumu anladım.’’
‘’Siz büyük bir milletin evlatlarısınız… Azerbaycan adı bize sonradan verilmiş, hepimiz Türküz ve Türkçülüğümüzle her zaman gurur duymalıyız.’’
‘’Ermeni vahşiliğine ve Karabağ’ın Azerbaycan’dan koparılmasına karşı yine bir gösteri yapıldı artık halk ayakta idi ve iş sadece onun teşkilatlandırılmasından ibaretti. Bu zamana kadar gizli mücadele veren Ebülfez Elçibey, bu gösteriyle birlikte açıktan açığa mücadele vermeye başladı.’’
‘’1988 yılının Aralık ayı idi. Ben eve geldiğimde iki rus askerinin evde arama yaptığını gördüm. Duvarda ise Atatürk’ün üniformalı portresi asılı idi. Askerler onun kim olduğunu sorunca, ben de ‘’Ulu Babam(dede) cevabını verdim. Rütbesinin ne olduğunu sorduklarında ise Mareşal dedim. Sonra o Rus askeri yanındakine heyecanla : ‘’Biliyor musun biz bir mareşalin evini arıyoruz’’ dedi.’’
‘’Gerçekten de Karabağ’da üç-beş Ermeni bize karşı kışkırtıldı, amaçları Karabağ ile Ermenistan’ı birleştirmektir. Sovyetler çıkardığı karışıklık ile bütün halkı kendine karşı ayağa kaldırdı. Sonradan ne kadar çabaladıysa da halkı esir edemedi. Çünkü halk bağımsızlık istiyordu. Meydanlara çıkan halk artık Tebriz, Derbent diyerek birleşmek istiyordu, Türkçülük savaşı başladı.’’
‘’Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarak, nasıl Türkleri esaret zincirinin aşağılayıcı boyunduruğundan çekip çıkarttıysa, bunu milletine duyduğu güvenle, milletiyle beraber başardıysa, Azerbaycan da aynı yoldan gidecektir. Maksadımız Mehmet Emin Resulzade’nin ideallerini elde bayrak tutarak hayata geçirmek, bunu yaparken de Atatürk’ün metot ve usullerinden istifade etmektir. Ben de Türk milletinin bir evladıyım ve işte bunun için Atatürk’ün askeriyim.’’
‘’Sınır bölgelerinde yaşayan Türklere karşı Ermeni saldırılarını teşvik ediyor ve Azerbaycan’da yaşayan Ermenilerin evlerini yakıyordu. KGB, rolünü çok güzel oynuyordu. Bu işlerin yapılmasındaki maksat Azerbaycan halkının radikalleşmesini sağlayarak, yapılacak bir askeri harekat için uygun ortam oluşturmaktı.’’
‘’Sokaktaki insanların ve içinde sürücüleri olduğu halde arabaların üzerine tankların çıkacağını, 10 yaşındaki çocukların kurşunlanacağını hiç kimse aklına bile getirmiyordu. Öyle ki, yaralıları tedavi eden doktorlara ve yaralı taşıyan ambulanslara dahi ateş açılmıştı. Kızıl Ordu, Kırım’da ve Türkistan’da yaptığı vahşilikleri 1990 yılında Bakü’de tekrarladı.’’
‘’Atalarından yadigar kalan vatan aşkını göğsünde gezdiren Azerbaycan Halkı, azatlığın ışığına doğru durmadan yürüyecektir. Bu yürüyüşü dünyadaki hiçbir kuvvet durduramayacaktır.’’
‘’Esasen Türkiye’nin gazetelerinden son zamanlar memnunuz. Çünkü son hadiseleri olduğu gibi yazıyorlar. Bize karşı yapılan iftiraları boşa çıkardılar, bu da bizim için büyük manevi destektir. Türkiye içtimaiyetinin de bu hadiselerle alakalı yürüyüşler, mitingler yapması biz manevi destektir. Dış işleri bakanlığının bir beyanatı çok güzel idi ama Turgut Özal’ın beyanatı (şii-sünni) ve ‘’Biz buna karışmıyoruz’’ demesi çok gazap doğurdu. Ben bunu anlamadım. Atatürk’ün dediği gibi biz evvelce Türküz. Sayın Özal biraz acele ediyor, yani meselenin kökünü araştırmıyor. Özal ve Türk hükümeti, Azerbaycan hakkında çok az şey biliyor. Turgut Özal bu hadiselere karşı Avrupa nasıl düşünür diye düşünmüş, bu doğru düşünce değil. Türkiye hiçbir zaman Türklüğünden kaçmamalıdır, çünkü Avrupa Avrupa’dır. Türkiye’nin bir eli doğudadır, millet doğuludur, tefekkürü doğuludur, bundan kaçamaz.’’
‘’Kızıl Ordu tarafından indirilen bayrağı aynı yere, 70 yıl sonra 28 Mayıs 1990 tarihinde dikmek şerefi Ebülfez Elçibey’e nasip oldu. Ay yıldızlı üç renkli bayrağı dikerken, Elçibey’in o andaki duyguları kendi ağzından sadece şunlardı : ‘’Sevinçten gözümden iki damla yaş düştü ve ellerim titredi.’’
‘’26 Şubat 1992 tarihinde, 366. Rus alayının yardımıyla Ermenilerin Hocalı şehrinde yaptığı katliam bütün Azerbaycan’da deprem etkisi yaptı. 27 Şubat’ta Elçibey beyanat vererek, Karabağ’daki 56 yerleşim yerinden 47’sinin dağıtılarak işgal edildiğini, bunun günahının ise Ayaz Muttalibov’da olduğunu bildirdi ve 6 Mart’ta yapılan büyük gösteriler neticesinde Ayaz Muttalibov istifa etmek zorunda kaldı.’’
‘’Yüz binlerce insan bir ağızdan haykırıyordu :’’Başbuğ Türkeş!’’, ‘’Başbuğ Türkeş!’’ Türkeş bey ise Ebülfez beyin elini tutup yukarı kaldırarak var sesiyle haykırdı: ‘’Bütün Türk Dünyasının Başbuğu Elçibey’dir. Lütfen ‘’Başbuğ Elçibey’’ deyin. Ben Türk dünyasını ona, onu da Allah’a emanet ediyorum’’ dedi.’’
‘’ “ Men Anadolu torpağına ilk defa gelirem. Türkiye’nin kültürü, edebiyatı, tarihi, dili ve Kemal’cıların azatlık hareketi ile tanışmamdan sonra gelbimde bu torpağın güzel tasviri oluşmuştu. Sakarya ve İnönü döyüşlerinin (savaşlarının) tarihini öyrenirken, bu yerlere gelmeyi, özümü vetenin (vatanın)istiklali uğrunda mübarizlerin (mücadelecilerin) sırlarında his etmeyi arzulayıram. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Mehmed Emin Resulzade’nin, Zeki Velidi Togan’ın ve azatlık uğrunda diğer mübarizlerin uyuduğu Anadolu toprağı mügeddestir.”
‘’ “Biz de Azerbaycan devleti olarak Hazar Denizini büyük havzaya çevireceğiz. O zaman Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya, Gürcistan ve Türkiye, Hazar Havzasındaki bu birliğin üyesi olacaklardır. Bu meydana geldiğinde Kafkasya’nın kapısı Karadeniz vasıtasıyla Avrupa’ya açılacak. Yarın öyle bir zaman gelecek ki, Hazar vasıtasıyla bütün Turan’ın kapıları Avrupa’ya açılacak. Türk dünyasını aydınlık yarınlar bekliyor”
‘’Elçibey, Atatürk’ün mozolesine çelenk koyarak saygı duruşunda bulundu. Şeref defterine düşüncelerini yazarak sonunu şu güzel sözle bitirdi:
‘’Ne Mutlu Türk’üm Diyene’’
Sizin askeriniz Ebülfez Elçibey’’
‘’Hocalı şehrindeki katliamın burada da tekrarlanmaması için cumhurbaşkanı Elçibey çok sevdiği Türkiye’sinden burada az sayıda kalan sivil halkı güvenli bölgelere ulaştırmak için helikopter istedi. Bu isteğe zamanın başbakanı Süleyman Demirel 4 Nisan 1993 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan şu beyanatı verdi: ‘’Buradan oraya helikopter göndermek o kadar kolay değil, mesafeler çok uzundur.’’ Kardeş bildikleri Türkiye’nin başbakanının yaptığı bu açıklama, Türkiye sevdalısı Elçibey ve kardeş Azerbaycan halkını derinden yaralamıştı.’’
‘’Ey ulu Allah’ım, Türklüğümü benden esirgeme.’’
‘’Samimi bir şekilde inanıyorum ki, Ali bey Hüseyinzade, Zeki Velidi Togan, İsmail bey Gaspıralı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Resulzade, Nihal Atsız ve XX.yüzyılın büyük Türk fikir adamlarının gittiği bu yolda gidecek ve onların arzularını hayata geçireceğiz.’’
‘’Elçibey yalnız Türklük ruhunu uyandıran, inmiş bayrağı kaldıran, orduyu kuran, cumhuriyeti kuran, kimsenin burnu kanamadan Rus ordusunu Azerbaycan topraklarından çıkaran, hiç kimseyi incitmeden Ermenileri Azerbaycan topraklarından çıkaran, bir Türk büyüğü değil, Türk Dünyasının göz bebeği, Türk halkları asamblesinin ittifakla seçilmiş en büyük şeref başkanıdır. Elçibey’i, Azerbaycan’a, Türkiye’ye sığdıramazsınız. Elçibey, Türk dünyasının Ulu Elçisidir. 250 milyonluk Türk Halkının başı sağ olsun. Prof. Dr. Turan Yazgan