Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Bilmezdim. Öğrendim. Demek şu hayatta bir erkekle aynı çatı altında, aynı yatağı paylaşıp gene de ona hasret kalmak mümkünmüş. Demek sadece uzaktakileri özlemezmiş insan. En yakınındakini de pekâlâ özleyebilirmiş.
Aynı yastığa baş koyduğun kocan bir sabah aniden bir yabancıya dönüşebilirmiş.
Bunca kork, vehim ve yasak… Öyle insanlar var ki, her Ramazan sektirmeden oruç tutar,her bayramda günahlarının kefareti için kınalı koyun keser,hacca umreye gider,günde beş vakit alnı secdeye değer ama yüreğinde ne sevgiye yer vardır,ne merhamete.Bre adam,o zaman ne demeye uğraşır durursun ki?Aşksız inanç olur mu?Sevmeden ve sevilmeden,habire bir şeylere söylenip homurdanarak iman etmek mümkün mü?Aşk yoksa ‘’ibadet’’bir kuru kelimeden,yan yana gelmiş altı harften ibaret.Dışı kabuk,içi oyuk.İnsan aşkla ve aşkta iman etmeli;damarlarında gürül gürül hissederek Allah ve insan sevgisini!
O yüzden şöyle dememiş mi:’’Ne yer ne gök kucaklayabilir beni.Ancak v e ancak inanan kullarımın yüreğine sığabilirim.’’
‘’Mahşer günü geldiğinde kıldan ince,kılıçtan keskince Sırat Köprüsü’nden geçmeye mecbur kalacağız.Köprüyü geçemeyen günahkarlar alttaki cehennem çukurlarına düşüp zebaniler elinde ilelebet azap çekecek.Faziletli yaşam sürenlerse köprünün öbür ucuna varıp hurmalarla,hurilerle mükafatlandıracak.’’Hülasası budur ahretten anladıklarının.Ya cehennemden korkar,ya cennette beklerler.Oysa aslolan Allah aşkıdır.Onu unuturlar!
Yirmi Beşinci Kural:Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.İkisi de şuan burada mevcut.Ne zaman birini çıkarsız,hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak,cennetteyiz aslında.Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak;nefrete,hasede ve kine bulaşsak,tepetaklak cehenneme düşüveririz.
''Hayatı,hangi asırda yaşıyorsun?Şunu kafana sok bir kere,bir kadın aşık olduğu erkekle evlenmez.Baktı bıçak kemiğe dayandı,geleceği için bir tercih yapması lazım,o zaman tutar iyi baba ve iyi koca olacağını tahmin ettiği,sırtını yaslayabileceği adamı seçer.Anladın mı?Yoksa aşk dediğin bugün var yarın yok cici bir histen ibaret.''
+
Birini öldürdüğün zaman,muhakkak ki ondan bir şeyler bulaşır sana:Bir resim,bir koku,bir nefes...Bir ah,bir lanet,bir ses...''Maktulün bedduası''derim ben buna.Bedenine yapışır kalır.Başlar oymaya,tenini delip geçercesine.''Ta ki yüreğinin derinliklerine sızana değin.Orada tutunur,yeniden sende yaşam bulur.Rüyalarına girer,Uykularını delik deşik böler.Gündüzleri bir şekilde idare edersin ama gece olup yalnız kaldığında,döşeğinde soğuk soğuk terlersin.Her maktul katilinde yaşamaya devam eder.Kabil Habil'i öldürdükten kelli,hiçbir katil kurtulamamıştır kurbaının emanetini yüklenmekten.
+
İşin aslı,istisnasız herkes,bir an gelir,birini öldürebilir.Ama bunu bilmez çoğu kimse.Kabullenmek istemez.Ta ki beklenmedik bir hadiseyle gözleri dönene kadar.Ellerini asla kana bulamayacaklarından ne kadar da emindiler.Oysa bir rastlantıya bakar her şey.Bazen sırf birinin kaşı gözü oynadı diye atar bir başkasının tepesinin taşı.Pireyi deve yapar,buluttan nem kapar,yok yere kavgaya tutuşurlar.Doğrusu,yanlış zamndayanlış mekanda olmak bile yeter,altın gibi kalbi olan,temiz,namuslu,nezih insanların içindeki cenabetin birdenbire ortaya çıkmasına.Herke adam öldürebilir.Ama şu hayatta çok az kimse hiç tanımadığı birini soğuk kanlılıkla öldürebilir.İşte orada devreye ben girerim.Vazifeyi ben ifa ederim.
+
‘’İnsan,aklını aç ve muhtaç bir bebek farz edip kaşık kaşık bilgiyle doyurmalı.Ama nasıl ki bazı yiyecekler bebeğe ağır gelirse,bazı bilgiler de akla ağır gelir,onu da unutmamalı.’’
Beşinci Kural:Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.Akıl temkinlidir.Korka korka atar adımlarını.’’Aman sakın kendini’’diye tembihler.Halbuki aşk öyle mi?Onun tek dediği’’Bırak kendini,ko gitsin!’’
Akıl kolay kolay yıkılmaz.Aşk ise kendini yıpratır,Harap düşer.Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.Ne varsa harap bir kalpte var!
Sekizinci Kural:Başına ne gelirse gelsin,karamsarlığa kapılma.Bütün kapılar kapansa bile,sonunda o sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açr.Asen şu anda göremesen de,dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.Şükret!İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.Sufi,dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
+
Dokuzunca Kural:Sabretmek öylece durup beklemek değil,ileri görüşlü olmak demektir.Sabır nedir?Dikene bakıp gülü,geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer,hazmeder.Ve bilirler ki,gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
+
Dokuzunca Kural:Sabretmek öylece durup beklemek değil,ileri görüşlü olmak demektir.Sabır nedir?Dikene bakıp gülü,geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer,hazmeder.Ve bilirler ki,gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
+
On Dördüncü Kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine,teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın.’’Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir’’diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
+
On Altıncı Kural:Kusursuzdur ya Allah,O’nu sevmek kolaydır.Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir.Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir.Demekki hakikaten kucaklamadan ötekini,Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden,ne layıkıyla bilebilir,ne layıkıyla sevebilirsin.
On Yedinci Kural:Esas kirlilik,dışta değil içte,kisvede değil kalpte ölür.Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün,yıkandı mı temizlenir,suyla arınır.Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.’’
+
On Sekizinci Kural:Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.Şeytan,dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil,bizzat içimizde bir sestir.Şeytanı kendinde ara;dışında,başkalarında değil.Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir.Başkalarıyla değil,sadece kendiyle uğraşan insan,sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.’’
+
On Dokuzuncu Kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan,önce sırasıyla kendine borçlusun bunları.Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir.Sen kendini Sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı,sevin.Yakında gül yollayacaktır demektir.''
Yirmi Altıncı Kural:Kainat yekvücut,tek varlıktır.Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.Sakın kimsenin ahını alma;bir başkasının,hele hele senden zayıf olanın canını yakma.Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi,tüm insanlığı mutsuz edebilir.Ve bir kişinin saadeti,herkesin yüzünü güldürebilir.
Yirmi Yedinci Kural:Şu dünya bir dağ gibidir,ona basıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir.Ağzında hayırlı bir laf çıkarsa,hayırlı laf yankılanır.Şer çıkarsa,sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur,sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et.Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.Senin gönlün değişirse,dünya değişir.
‘’Kimi insan böyledir.
Kendi korkularını,önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır.
İşte asıl yük budur.Zihinlerini zanlarla doldurur,sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler.’’
Kural Yirmi Sekiz:Geçmiş,zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.Ne geleceğimizi bilebilir,ne geçmişimizi değiştirebiliriz.Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.
Kader,haytımızın önceden çizilmiş olması demek değildir.Bu sebepten, ‘’ne yapalım kaderimiz böyle’’deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.Kader yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.Öyleyse ne hayatının haki misin,ne de hayat karşısında çaresizsin.Bunu anlatır Yirmi Dokuzuncu Kural.’’
Geçmişte çok kötü bir günah işlemiş,şimdi de vicdanı aç bir fare gibi beynini kemiren bir adamın çektiği azaptan daha beter cehennem olabilir mi?O adama sor,anlatsın san cehennem nedir.Ya da insanlığa maddi manevi hayrı dokunan,kalp kırmak yerine kalp onaran,sonsuz bir muhabbet zincirinde halka olmayı başaran ve kainatın sırlarına parmaklarının ucuyla dokunan kişinin doygunluğundan öte cennet mi var?O adama sor,anlatsın sana cennet nedir.
Aşk yeryüzündeki en eski,en dirençli gelenektir.Aşık dışlanır ama dışlayamaz.Aşık incinir ama karıncayı bile incitemez.Aşık olunca anlarsın.Yüreğin bir kadife keseye dönüşür,içinde sırma bir yumak;sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın.Korkma!Aşkta yok olunca zahiri tarifler,zihinlerdeki kategoriler buhar olur benliğin olur koca bir sıfır.Orada ne şeriat kalır,ne tarikat,ne marifet.Sadece ve sadece hakikat…
Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret.Yarı palavra,Yarı safsata.Aşık olmayan bunu anlayamaz,olansa anlatamaz.Öyleyse nasıl söze dökülebilir aşk,kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?
Erkekler,kadınlar üzerinde hakim dururlar,çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar.Bunun için iyi kadınlar,itaatkardırlar.Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri,kocarlının yokluğunda da korurlar.Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince;önce kendilerine nasihat edin,sonra yataklarında yalnız bırakın,yine dinlemezlerse dövün.İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın.Çünkü Allah,çok yüksek çok büyüktür.
Erkekler;kadınları gözetip kollayıcıdırlar.Şundan ki,Allah,insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar;;Allah’ın kendilerini koruduğu gibi,gizliliği gereken şeyi korurlar.Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin,sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın / bulundukları yerden başka yere gönderin!Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın.Allah çok yücedir,sınırsızca büyüktür.
Hatta aynı yatakda uyuyan kocanızı bile özlersiniz. Özlem mesafece uzak kalmak demek diyil.
Demek sadece uzaktakileri özlemezmiş insan. En yakınındakini de pekala özleyebilirmiş.