Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
Günce
Sen diyor kadın, ''Bu dünyaya karamsar bakışlarının altında yatan acılardan başka ne kattın?'' sigarasının külünü dökmeden susturuyor ve konuşmasına devam ediyor ''Ölüme olan tutkundan birazını insanlara saklamalısın'' parmaklarını dudaklarıma bastırarak, konuşmasının devamlılığını sağlayarak gülümsüyor. Gülümsüyor ve ''başını kaldırıp etrafına bak'' umursamaz tavrını tekrar takınarak ''hayat her şeye rağmen tüm güzellikleriyle birlikte devam ediyor'' diyor. Hala parmağı dudağımdayken, diğer elindeki siyah ruj izlerine bulanmış sigarasını küllüğe bastırıyor ve bir yandan da ''benimle kal allahın belası, benimle kal!'' sinirli bir şekilde ''Kullandığın tüm bu bokların seni kurtaracağını mı sanıyorsun veya beklediğin kutsal bir ışık mı?'' ''Yalnızca hissetmek istiyorum'' diyorum. ''Saçmalıyorsun!'' diyor, saçmalıyorsun. ''Bulamadığın günlerde yerlerde nasıl kıvrandığını ben biliyorum, sürekli sığınıp durduğun bir kaç gecelik kadınlar değil!'' diyor. ''Uyuyamıyor..'' konuşmamı yarıda bölerek parmağını daha sert bastırıyor. ''Geçmişin bir yığın çöp ve sen onu karıştırmaktan bıkmıyorsun. Böyle giderse otuzunu bile göremeyeceksin. Bu tavırların ve karamsarlığın sürdükçe arkandan kim ağlar sanıyorsun? Her şey zamanla unutuluyor. Kimler unutulmadı ki?'' Gülümsüyorum ve sinirle elini dudağımdan çekerek ''Egoist ve megolaman bir pisliğin tekisin, senden nefret ediyorum'' diyor. ''Ama hala buradasın'' diyorum. ''Çünkü'' diyor ''Çünkü birbirimize çok benziyoruz ve birbirimize çektirdiğimiz acılara rağmen en küçük bir olayda yine aynı yerde, seninle buluyorum kendimi.'' devam ederek ''Ve sende biiyorsun, annen kanserden öldüğünden beri yalnızca benimle olduğun gecelerde uyuyabiliyorsun. Işte sende bu yüzden hala benimlesin. Sana anneni hatırlattığım için'' Hiçbir şey diyemiyorum ve her şeye rağmen hayatımın büyük bir bölümünü geçirdiğim kadına, annemin ölümünde onu sevdiğimi söyleyememem gibi yine hiçbir şey söylemeden karşısında kaskatı kesiliyorum. Tüm bunlar olurken Tanrı; hatalı ürününün çırpınışlarını seyrettikçe bir yerlerde gülüyor olmalı diye düşünüyorum ve ekliyorum ''Işte Tanrı'nın benimle olan oyunu!'' ve ben; bu lanetimle birlikte yalnız bir ölüme kuçak açacağım. Hallelujah!
Cengiz Orhan