Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
...Tırnaklarınla elde ettiğin yalnızlığının bozulması hayaliyle yaşamak en büyük ihanet. Ama sonra kendini düşünüyorsun. İhanet edilecek kadar var mısın? "Boşver!" deyip yorganı çekiyorsun kafana. Uyumuşsun. Artık ne Kayra var, ne Kinyas, ne de hayat...
Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum.
...Düşünmeye başladım. Temel olarak bir yaratıcıyı kabul ederek. "Benden" dedim. "Bir tane yollamış yeryüzüne. Çiftleşip çoğalmamam için. Sadece bir tane. Altı milyarda bir! Çoğaldığımız takdirde yapabileceklerimiz yaratıcının mantığına aykırı olacağından, cehennemi dünyaya taşıyacağımızdan, gece gündüze karışacağından yalnızca bir tane yollamış benden."
...Eğer herhangi bir devlet karşısına çıkan canlı hakkında bir bilgi kırıntısına sahip değilse deliye döner. Kendini tecavüze uğramış gibi hisseder. Otorite sadece bilinenler üzerine kurulduğu için, tanınmayanlar doğal düşmanlardır.
...Eğer dünya sandığı kadar küçük olsaydı, kaybolmamak için bu kadar uğraşır mıydı sokaklarında?
...Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. "Kendini karşındakinin yerine koy" Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım ve beynimin bir parçası boşlukta uçuşan, hayata uzaktan bakan, sadece seyreden bir çift göze dönüştü. Bütün duyguları bilen ama hiçbirini hissetmeyen biri oldu Kayra. İşte her şey, vardığım nokta, üzerinde döndüğüm yatakta gerçek ismimi hatırlayamıyor oluşum bundan kaynaklanıyordu. Bende gerçeklik duygusu yoktu. Hepsi bu!
Hatırlıyorum, bir iki yazarın gülle gibi cümlelerini, filozofların kestikleri raconu: "Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir." Yanılıyor hepsi de. İnsan, hiçbir şeyi değil, her şeyi bildiği için mutsuz. Ben her şeyi biliyorum. Ve bunlar, yürürken dengemi bozacak kadar ağır geliyor. Tek istediğim kurtulmak hepsinden, bütün bilgilerden, bütün düşüncelerden. Geri dönmek hiç doğmamış Kayra'ya. Ve en kötüsü, biliyorum ki, dünyaya, hepsinde ayrı coğrafyalarda, ayrı zamanlarda yüz defa bin defa daha gelsem, yine öldürmeye karar veririm zihnimi. Hazmetmekten bıktım. Şimdi kusup sızma zamanı...
...Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölüm mutlu bir son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.
...Çünkü iki gerçek ve bir insan var. Ölüm, hayat ve insan. Mahşerin üç boku. Sadece insanın ayakları olduğuna göre aralarında o koşar ya birine ya diğerine. Eğer mutluluk ölümden gelmezse, o zaman sadece hayat kalır geriye.
...Polyanna, benim yanımda eroinman bir orospu kadar umutsuz kalır!
İnsanın tek gerçek özgürlüğü yalnızlığıdır. Ve yalnızlığı küçük düşüren ise bağımlılıklardır. Aşklar, alkol, nikotin, ahlaki değerler, uyuşturucular... Hepsi de birer pranga olabilir her an insanın ayağına. Zevk veren prangalar. Ortak özellikleri, varlıklarının verdikleri zevkin uzun süre sonra hissedilmemesi, yokluklarının ise derhal kalpte bir ağrı yaratmasıdır. Bağımlı insan atlı karıncaya binmiş gibidir. Ne bir varış noktası, ne de bir ilerleme vardır hayatında. Herkes ilk başladığı yerde, midesi kaldırana kadar döner durur... İnsanın kendiyle mücadelesi bağımlılıklarını yok etmesiyle başlar. ... Asla bitmezler. Şekil değiştirirler. Terk edilmek istenenin yerine yeni bir tane konur, o kadar. Tek yol budur bir bağımlılıktan kurtulmak için. Bağımsız insan yoktur. Dolayısıyla kendimize en yakışanı seçeriz.
Bu yorum silinmiş
"İnsanlar..." dedim fısıldayarak. "Taşırlar insanları.kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanları..."
Kayra bir gün bana "Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun." demişti. "Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberi olmayan bütün gerizekalılar gibisin. Ölmesine çeyrek kalmış, herkesi yaşadığına pişman etmeye çalışan, sağlıklı oldukları için suçluluk duymalarını isteyen hastalıklı, yaşlı bir kadın gibisin.
Aralamaya başladığımda gözkapaklarımı, başlıyor cehennem tiyatrosu.Oysa otopsi yapılmış bir bedeninki kadar boş bir beyinle ne kadar mutlu olurdum, diye düşünüyorum.
"Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin, ne kadar terk edersen o kadar ölürsün."
Bu karşılaşma bana normal geliyordu. Mucize değildi! Dünyanın en aşık adamı ile en aşık olunacak kadınının karşılaşması mucize değildi. Hayattı.