Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)
Kendine gelmeye başladığında vapur seslerini duydu.Karanlık, içerisinde eski malzemelerin olduğu bir odadaydı. Denize bakan küçük pencereden sızan ay ışığı içerisini biraz olsun aydınlatıyordu. Gözleri loş ışığa alıştıkça içeride olanları daha iyi seçmeye başladı. Üzerindeki pastan ne kadar eski olduğunu tahmin ettiği bir metal masanın yanında yerde oturuyordu. Odanın diğer köşesinde onun hareketlerini gören bir kaç farenin hızla deliklere girdiğini gördü.
Teşekkürler fatihbayraktar ve busesun :D
Bora sessizlikten sıkılıp hafifçe öksürdü. Müge gözlerini, çoktan doğan güneşten çevirip Bora'ya baktı. Gözlerindeki hüzün dağıldı. Gülümsedi.
Bora apansız "Beni özledin mi?" diye sordu.
Müge gülümsemeye devam ederek "Bunu ben sormalıydım." dedi. "Kız olan benim."
"Aşık olan da benim." Bora ellerine baktı.
"Benim aşık olmadığımı nereden biliyorsun?"
"Beni terk ettin." İnanamıyormuş gibiydi. "Durduk yere, ben tam sana evlenme teklif edecekken, yüzük kutusunu kapattın, gitmen gerektiğini söyledin ve gittin. Ne içindi peki? Söyle Müge, ne içindi?"
Müge karamel gözlerini kocaman açmıştı. Böyle bir tepki vermesini beklemiyordu. Bora değişmiş miydi yoksa? "Bu işin içindeydim." Kız kıpırdandı. Bir açıklama yapması gerekiyordu ve artık yalana yer yoktu. "Büyük patron için çalışıyordum. Ona kimsesiz kızlar buluyordum. Tahsin de kızları toplayıp deneylerin yapıldığı yere götürüyordu. Ama sonra" Durdu ve derin bir nefes aldı. "Bir kız, aklımı başıma getirdi. O kadar masumdu ki, bana seni hatırlattı." Yüzüne hüzünlü bir gülüş oturdu. "O an her şeyden vazgeçtim. Yemin ederim, bırakıp gitmek istedim. Ama Tahsin'in kızı kaybolunca kaçış planlarım iptal oldu. Kızı sonra oranın morgunda buldum. Meğer onu da harcamışlar."
Bora kaşlarını çattı. Fazla bilgiler beynini yoruyor, onda kusma isteği uyandırıyordu ama merakı ağır bastı ve "Sonra ne oldu?" diye sordu.
"Kaçmaya çalıştık." diyerek omuz silkti kız. "Tahsin'i intikamını ertelemek için ikna etmek zor oldu. Bir plan yaptık, bir gece oradan çıkmaya çalıştık. Olmadı. Yakalandık. Tahsin'in kulağını kestiler. Beni hamile bıraktılar." Durdu ve gülümsedi. "Ama sonunda kaçabildik. Kurtulduk oradan."
Bora derin bir nefes aldı. Öfkelenmek elinden gelen tek şeydi. Keşke bunların hiçbiri olmasaydı. Keşke Müge'nin masadan kalkıp gitmesine engel olabilseydi. Ama yapamamıştı. Müge gitmişti. Ve şimdi hamileydi, değil mi?
Müge, iç sesini duymuş gibi "Hamile değilim." dedi. "İlaç içtim. Bebek yok."
Bora, rahatlaması gerektiğini düşündü. Aslında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Müge çok acı çekmişti ve o yanında olamamıştı.
Uzun bir sessizlikten sonra "Gitmemeliydin..." diyebildi sadece.
"Evet." dedi Müge. "Gitmemeliydim. Seni bırakmamalıydım." Sandalyesinden kalktı ve Bora'ya yaklaştı. Onun hemen yanındaki eski sandalyeye oturdu. "Seni özledim." Dolan gözlerini kırpıştırdı. "Ve aylar sonra seni burada gördüğüm için çok mutluyum." Gülümseyerek Bora'ya döndü. "Sen bu işe nasıl bulaştın?"
"Seni aradım." Bora da gülümsedi. "Ve buldum."
"Evet, Bora. Beni buldun."
Bora sık nefesler almaya başladı. Müge'nin yüzü ona çok yakındı. Birkaç santim, diyordu içinde. Seni özledim Müge. Müge'nin nefesini içine çekti, gülümsedi. Öksürük sesini duyana kadar ona yaklaşmaya devam etti. Sesin geldiği kapıya isteksiz bir bakış attı. Tahsin kapıda dikilmiş onları izliyordu.
"Romantik anınızı böldüğüm için üzgünüm." dedi. Sesinde bir kınama vardı. "Büyük patronun kızını bulduğumuzu söyleyecektim. Kız bir otelde kalıyor. Ve onu almaya kim gidecek, biliyor musunuz? Evet, siz. Toparlanın ve kızı gidip alın. Vakit kaybetmek istemiyorum. Yıkmam gereken bir imparatorluk var."
Merhaba Defne,
Kalemin çok keyifli. Tema da heyecan verici. Sana yardımcı olur mu bilmem ama yine de yazmak istedim.
Diyaloglar gereğinden fazla.
Adını hatırlayamadığım ünlü bir yazarın söyledikleri aklıma geldi. Paylaşmak isterim. Amatör yazarlar tema çerçevesinde olayları sadece hayal ettikleri için kahramanları bol bol konuşturur. Bu bir hatadır; zira kahramanların davranışları ve söyledikleri senaryolarda yer alır. Romanda ise kurgu üzerine yoğunlaşmalı ve anlatı diyalogdan fazla olmalıdır.
Sevgilerimle.
Sınav senemde olduğum için vakit ayıramıyorum pek, üzgünüm :)
Müge ayağındaki çamuru temizlerken içinde bulunduğu şoku hala atlatamamıştı. "Yerin altında, gerçek bir tünel..." İnanamıyormuş gibi başını salladı ve diğer ayakkabısını temizlemeye koyuldu. "Ve bu oda? Bunları ne zaman yaptın? Bu tüneli nasıl kazdın? BAM'ın bundan haberi var mı?"
Bora akvaryumdaki ölü balıklara bakarak "Ne zamandır boş?" diye yeni bir soru ekledi. "Bu arada hala isminizi bilmiyorum."
"Bana Nazenin de. Başka sıfatlara ihtiyacımız yok." Müge tek kaşını kaldırdı, Bora yutkundu. "Bu tünel ve oda, ben çalışmaya başladığımdan beri vardı. Ama bunu yalnızca Tahsin ve ben biliyorduk."
Müge daha fazla açıklama bekledi ama isteği gerçekleşmedi. Gri kapıdan çıktıktan sonra daldıkları çamurlu ormanı ve ormanın sonundaki gizli girişi düşündü. O girişe gireli ne kadar olmuştu? Bir saat mi? İki mi? Uzun bir tüneldi ve bacakları ona isyan etmişti ama bunlar umurunda olmamıştı. Anneannesinin bir deha olduğunu düşünmüştü. Ya da bir deli... Her neyse işte.
Etrafına bakındı. Bulundukları yer küçük bir odaydı. Penceresi yoktu ve meşe, oymalı kapı, zeminden otuz santim kadar yüksekteydi. Odanın içerisine, kapının karşısına, duvara paralel şekilde, eski, demir bir yatak konulmuştu. Yatağın beyaz örtüleri tozdan ve küften rengini kaybetmiş, neredeyse griye dönmüştü. Hemen yanında eski, çekmecesiz bir masa vardı. Yatağın ayak ucunda çıktıkları küçük tünel deliği bulunuyordu. Odanın içine birkaç sandalye dağıtılmış, sandalyelerin kumaşları sık kullanılmaktan yıpranmıştı. Odadaki tek yeni şey, kapının yanına, bir sehpanın üzerine bırakılan akvaryum olmalıydı. Onun da suyu kirlenmiş, balıkları açlıktan ölmüş, geriye leş ve küf kokusu bırakmıştı. Müge odanın ne kadar havasız olduğunu fark edince yüzünü buruşturdu. Gri duvarlar üzerine geliyordu sanki.
"BAM'ın açılımı ne?"
Bora, kocaman açtığı gözlerle ona bakıyordu. Müge içinden, onu bu işe hiç bulaştırmamış olmayı diledi. Ya da evlilik teklifini kabul etmeyi... "Kelime oyunu arama." İstemeden omuz silkti. "Bilimsel Araştırmalar Merkezi."
Bora bu kadar kolay bir şeyi bilememenin verdiği utançla başını önüne eğdi. Bir erkeğe göre daima kolay utanırdı. "Anladım." Dönüp Nazenin'e baktı. "Ne yapıyorsun?"
Nazenin yatağın altına uzattığı başını geri çekti. "Buralarda silah olmalıydı." Umutsuzca ofladı. "Ama şimdi yok."
"Eğer silahlar yoksa bunun tek bir açıklaması var." Müge kollarını birbirine doladı. "Tahsin buraya uğramış."
"Nazenin'in yaşadığını biliyor mu?" Bora kaşlarını çatmıştı. "Üstelik burada bir silah bulsak bile muhtemelen kullanılamayacak kadar eskidir."
"Bu adam hiçbir şey bilmiyor. Yanımızda bir çocuk taşıyoruz."
"Anneanne!"
"Yalan mı?"
"Bize lazım olacağını sen söyledin."
"Büyük ihtimalle lazım olamadan ölecek." Müge'nin çalan telefonunu duyunca bir an sustu. Kız telefonu çıkartamadan "O şeyi buraya kadar getirdin mi?" diye sordu. Sesinden ölümcül öfkesi okunuyordu.
Müge işte o zaman anladı. Tahsin'in onları bulması ne kadar zamanını alırdı ki? Telefon ekranına bakınca aptallığı yüzünden kendine bir kez daha kızdı. Bunca yıldır hiçbir şey öğrenememişti. Hem de hiç...
Yavaşça telefonu açtı. Tahsin konuşmasını beklemeden "Seni affediyorum." dedi. "Düşüncen çok hoştu ama kız bir bok yığını çıktı, değil mi? Hemen girdiğiniz tünelden geri dönün. Ormanda sizi bekliyorum. Yanındaki adam da polis tarafından 'çocuk kaçırma' suçuyla aranıyor. Bir de," Durdu ve gülümsedi. "Nazenin'e onu özlediğimi söyle." Ve telefonu kapattı.
:)
Çok acıkmıştı,önündeki ekmekten bir parça daha kopardı ve Müge'nin gözlerinin içine baktı.Buğulu gözlerinde yaşadığı acının resmi vardı. Uzaklara dalmıştı.Kendisini huzura mutluluğa taşıyacak küçücük bir ışık arıyordu. Bora onu rahatsız etmemek için yemeğini çok yavaş yiyor ağzındakileri çok yavaş çiğniyordu. Odada onun yemek yerken çıkardığı sesten başka ses çıkmıyordu şu an. Müge ise onu çoktan unutmuştu. Bir süre sonra elindeki ekmeği yere bıraktı ve o da düşünmeye başladı ne olacaktı şimdi. Anlamadığı anlayamadığı o kadar çok şey vardı ki. Müge ye tekrar tekrar bunları sormak istemiyordu. Bora insanları ölümsüz yapmakla kafayı bozmuş insanların acımasızca kadınları kobay yaptıklarını öğrendiğinden beri bu adamlarla hesaplaşmak için sabırsızlanıyordu. Müge'nin ellerini tuttu ve "sence sonu ne olacak,nereye kadar gidecekler bunlar" dedi
Köşeyi döndüklerinde Müge birden çantasını Bora'ya fırlattı, sırtını kenara yasladı. Aynı anda adam köşeyi döndüğü gibi yüzüne sıkı bir yumruk attı. Bora ne yapacağını şaşırmıştı. Kıpırdayamıyordu. Müge o adamla boğuşurken Bora bir diğerinin gelmekte olduğunu gördü. Adam Müge'ye yumruk attı. Bu kadarı fazlaydı. Bunu yapmamalıydı. Ani bir hareketle Müge'ye vuran adama saldırdı. Adamı zaptetmeyi başardıklarında Müge "Çanta!" dedi nefes nefese. "İğneler!" Bora çantayı bulup açtı. İğnelerden birkaçını Müge'ye attı. Müge birini açıp keskin bir hareketle adamın boynuna sapladı. "Sen!" dedi Bora'ya pis bir bakış atarak. Ama diğer adam iyice yaklaşmıştı. Müge koridoru kontrol ederken gördü onu. Adam da Müge'yi. Koşmaya başladı adam. Köşeye varınca tam elindeki silahı kaldırmıştı ki Bora arkadan bir iğneyi adama sapladı. Bora ve Müge, nefes nefese, önlerinde iki baygın adam, öylece durdular biraz. Müge konuşabilir hale geldiğinde "Sen!" dedi tekrar Bora'ya. "AKLIN NERDEYDİ SENİN?"
"Umarım hepiniz cümlelerinizle bir insanın hayatını değiştirirsiniz" temennisi çok güzel bir cümle Defne,çok hoşuma gittiğini belirtmek isterim. Bu cümle "yazma"yı bencillikten çıkartıp sosyal bir olaya çeviriyor .Benim de yazmanın en çok sevdiğim yönü bu.
Bir korna sesi ile kendisini toparladı, Bora yolu ortalamış bir vaziyette yol alıyordu. Karşısındaki aracın şoförünün kendisine el hareketleri yaptığını görmüş ama görmemiş gibi yapmayı tercih etti. Müge'nin daha önceden anlaştıkları yere gitmediğinin farkına varmıştı. bunun sebebini de az çok tahmin ediyordu.
Müge ye döndü ve "Bana ne olduğunu söyleyecek misin"
"Bu kız babasının yaptıklarının bedelini ödemek zorunda kalmamalı"
"Ne yapmayı düşünüyorsun,nasıl kaçacağız kimden kaçacağız Tahsin 'den mi yoksa şu Büyük Patrondan mı ? gücümüz hangisine yetecek söyler misin?"
"Bir yol var aslında "
"Nedir"
"Bu aracı uydudan takip ediyorlardır,araç değiştirmeliyiz "diyerek sorduğu soruya cevap vermemeyi tercih etmişti.
Bora aracı bir parkın yanına dikkat çekmeyecek şekilde bıraktı.Saat 3'e yaklaşıyordu, Acıktığını hissetti birden.Böyle bir anda bunu nasıl düşündüğüne şaşırdı. Bora araçtan indi Müge ve kız hala araçtaydı.
"Hadi artık inin" dedi.
Müge dışarıya çıkarken Bora
"Sahi bu kızın ismi neydi "dedi.
Sır sır, dedik dedik, büyük bir şey olsun dedim, kötü mü ettim acaba katılım azaldı :D
Konuşacak çok şey olmasına rağmen sessiz bir yolculuk yaptılar. Müge bilmesi gerekenleri anlatmak dışında ağzını açmadı. Ancak onun da uzun uzun konuşmak istediği her halinden belliydi. "Bizi engelleyen ne?" diye düşündü Bora. Tam sessizliği bozmak üzereydi ki Müge'nin sesi onu bastırdı. "İşte burası," arabayı park edip kemerini çıkardı. Bora konuşmayı ertelemenin daha uygun olduğunu düşündü. "Büyük patronun kızı, bu otelde mi kalıyor? Ah, ne tuhaf" dedi Müge sesinde belli bir alayla. Gülümseyerek Bora'ya baktı. Onun bu alaycı haline bayılırdı Bora. Hiçbir şeyi umursamaz, sakin ve daha... genç. Sahi, yıllar nasıl da yaralamıştı onu? Artık çok daha ciddi bir duruşu ve belli etmemeye çalıştığı bir tedirginliği vardı. Hala genç olmasına rağmen eski Müge yoktu artık. "Aslında," diye düşündü, "yıllar değil, yaşananlar bu hale getirmiş onu". İçini bir hüzün kapladı. O bunları düşünürken Müge girişe varmıştı bile. Bora düşüncelerinden Müge'nin çığlığıyla sıyrıldı.
olaylar çok mu hızlı gelişti, ne dersiniz??
Ona "sendeydi" demeyi isterdi ama bu ortamda demek istemedi, sadece sustu. Bora adamın elinden düşen silahı aldı.Artık nerde ne olacağını hiç tahmin edemiyordu. Müge ile kapalı olan kapıya doğru yürümeye başladılar. Bora da hızla hareket ediyordu. Artık o da olaylara kendini kaptırmıştı. Müge hayretle ondaki değişikliği izliyordu. Odanın kapısına geldiklerinde Boranın eli tetiğe gitmişti bile. Müge onu sakin olması konusunda uyardı.