Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Bu kez gözlerim yaşlara boğulmuştu.Umutsuzluğuma ve bırakılmışlığıma ağlıyordum.Çok küçük ve çok narin oluşuma ve hiçbir şey yapamayışıma.
Ve ay,alçak sesle
Sevecenlik dolu,söylüyor
Bir gün döneceğini…
Hayale kapı...ldığım yoktu.Dolores geri dönmeyecekti.Yüreğim bu gerçeği bana söylüyordu.Geminin yerinde yıldızlarla dolu karanlık geceden,kapkara ve sessiz denizden başka bir şey kalmamıştı şimdi.Köpek yıldızı gökyüzüne egemendi.Süheyl de.Ya ay? Ay yoktu.Yalnızca pişmanlıklar.Ay olsaydı,bunu söylemezdi bana.Sevgiden söz etmek neden? Sevgi,pek az tanıdığım bir şey."
''Kayıtsız ilerleyişini izlerken titredim.Hayatımın yarısını birlikte götürüyordu.Yarısını mı,hayır,tüm hayatımı.Tüm yüreğimi,tüm acılarımı.''
“+Unutmakla bağışlamak arasında ne fark var?
-Bağışlarken kişi her şeyi unutuyor.Ama yalnızca unutmakla,pek çok kez insan yeniden anımsamaya başlıyor.”
''İnsana yüreğinin acımadığı söylenir, ama benim yüreğim çok acıyordu. Önce inceden inceye yaşlar süzüldü. Sonra, patlaytıverdiğimde, yüzümü gerçek anlamda sel bastı.''Devamını Gör
''Kocaman benekli kurbağa o kadar üzgün ve duyguluydu ki neredeyse ağlayacaktı.Bu beni yumuşattı,çünkü öylesine duyarlıydım ki birinin ağladığını ya da acı çektiğini gördüm mü benim de gözlerim yaşlarla doluyordu.''
''Demek inanıyorsun,Fayolle?''
''Tabi inanıyorum.Hayatta öyle çok şeye inanılır ki.Kişinin yüreğinde mutlu şeyler beslemesi her zaman iyidir.''
'Her şeyi olgunlaştıran güneş.Mısıra rengini veren ve nehrin sularını saydam kılan güneş.Güzel değil mi Zezé?
'Güzel.Güneşsiz günleri sevmiyorum.Gelmesiyle gitmesi bir oldu mu seviyorum yağmuru.Uzun sürdü mü,her yanım küflenmiş gibi geliyor.'
'Tanrı'nın güneşi bu denli güzelse,sen de bir ötekini düşün.'
Nutkum tutulmuştu:
'Hangi öteki güneş,Adam?Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek.'
'Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum.Yüreğimizde doğan güneşten.Umutlarımızın güneşinden.Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde uyandırdığımız güneşten.'
'Adam,sen şairsin de,öyle değil mi?'
'Hayır.Sadece güneşimin önemini senden önce sezdim.'
'Ya benimki?'
'Seninki Zezé,hüzünlü bir güneş.Yağmur yerine gözyaşlarıyla çevrili bir güneş.Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş.Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş.Küçük,bir parça da mızmız bir güneş.'
'Ne yapmam gerekiyor?'
'Pek az şey.İstemek yeterli.Ruhunun pencerelerini açmalı ve fırsat tanımalısın nesnelerin müziğinin içeri girmesine.Sevecenlik anlarının şiirinin içeri girmesine.'
'Benim çaldığım gibi bir müzik mi?'
'Tam o değil.Sen dışsal bir müzik yapıyorsun.Bu,hiçbir şeye ulaştırmayan bir müzik.Başkaları için soğuk bir müzik yapacağına,müzik içinde yüzmen gerek senin.'
'Önemli olan Zezé,hayatın güzel olduğunu ve yüreğimizde ısıttığımız bütün bu güzellikleri arttırmak için,onların Tanrı tarafından bize verildiğini keşfetmen.'
'Ağlamakla güneşimin ışınlarını ıslattığımı mı söylemek istiyorsun?'
'Tabii.Güneşin soğumasına fırsat vermemek için geldim.Yalan mı?"
''Maurice,yüreğimde gerçekten bir cururu kurbağası olabileceğine inanıyor musun?Bana biraz garip geliyor da.''
''Neden inanmayayım?İnsan hayatta ne çok şeye inanıyor.Üstelik bütün düşlerin bir gerçek olduğu yaştasın.''