Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)
Bu yorum silinmiş
"Kimse yazmıyor mu?"
-Mürekkep kanser olmuş!
Kalemler kırılmış,
Kâğıttan gemiler sessiz dehlizlerde,
Bilinçsizce sürükleniyordu.
Bir kaptan, gök gürültüsüyle karışık,
Rüzgâr uğultusuna benzer bir melodi yükseliyordu...
"Kimse duymuyor mu?"
-Piyanolar dişlerini dökmüş!
Teller kopmuş,
Keçeden dudaklar kuyruk karanlığında,
Sessizce öpüşüyordu.
Biz, oryantal bir dans kıvraklığında,
Yoksul bir sükûnet eşliğinde ebruyu şekillendiriyordu...
"Kimse görmüyor mu?"
-Fırçalar tüylerini dökmüş!
Kenevir köklenmiş,
Kendinden geçen portreler ayaklar altında,
Acıyla inliyordu.
O minyatür, gölgesiyle barışık,
Ölümsüzlüğü andıran bir savaşçıyı andırıyordu...
"Kimse hissetmiyor mu ?"
Bu yorum silinmiş
Bu yorum silinmiş
Sus!
Tut dilini.
Dilin ki çatal,
Dilin ki keskin bıçak.
Sözünü tut!
Çiğne
ve Yut.
/
Benden de bir kısa şiir ..
“Geç bir saatte bir bayanın yürümesi için hiçte tekin bir yer değil” klişesi vardır ya, hah işte tam da öyle bir sokaktan geçmem gerekiyordu. “Aslında bir sonraki durakta inecektim, yanlışlıkla bastım” demeyi ve insanların cık cık’ları arasında diğer durağa kadar kafamı eğip beklemeyi gözüm yemediği için başıma gelecekleri hak ediyordum. Etrafa dikkat kesilerek ilerliyordum. Daha önce gecenin bir köründe bu yoldan yürüyerek hiç geçmemiştim. Yoluma neler çıkabilir az çok fikrim olsaydı bari..Hem olsa ne olacaktı acaba? Gardımı alıp önüme çıkan şeye hücum mu edecektim? Ya da bir köşeye sinip avımı mı bekleyecektim? Yok yok en iyisi istediğini verip oradan uzaklaşmak. Ne saçmalıyordum ben. Kafamı silkeleyip Sherlock Holmes’cülük oynamayı bir kenara bıraksam iyi olacaktı. “Nitekim gerçek hayatta böyle şeyler zaten olmaz” derken umarım kendimi kandırmıyorumdur.
yazdığım kısa bir denemeden..
Havadan sudan konuşmaya devam edip uzunca bir süre orada oturdular.
Fakat Beyzanın gözleri yan masada oturan adama kayıp duruyordu.
‘’Deniz sana birşey söyleyeceğim ama sakın söylediğim de oraya bakma tamam mı?’’
‘’Tamam.’’ Dedi Deniz. Ne olduğunu anlamamıştı.
Beyza kısık sesle konuşmaya başladı. Her ihtimale karşı dışarıdan duyulmak istemezlerdi. ‘’Yan masadaki bir adam bizden sonra içeri girmişti. Hala burada ama önemli olan nokta şurası geldiğimizden beri sana bakıp duruyor.’’
Deniz şaşırmıştı. Kendini huzursuz hissetti. Kimdi bu adam acaba?
Tam yüzünü çevirip bakacaktı ki Beyzanın uyarısıyla durdu
‘’Bari çaktırmadan bak iyi ki bakma dedim yani!’’
Yüzünü çevirmeden gözleriyle yan masayı taradı ve o anda unutmaya çalıştığı o dünyaya yeniden adım atmak zorunda kaldı...
Kadere İsyan adlı hikayemden kısa bir alıntı.