Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
şimdi çok uzaktayım
çocukların koşup da yetişemediği babaların gözyaşında
esmer tutunuşunda annelerin
ayrık düşen otların günlük notlarında
ağrısında bir denizin, kavuşmayınca mâşukuna
ılık süt kokulu huzurevlerinde
çardaklarda ötüşmekten piyano sanılan kuşlara
bugün ölmemiş yol yorgunluğunda
kavgaya karışmış barış söylemlerinde
deli bir adamın inandırıcı kovulmalarında
dünyanın deliğinden bakan ikircik kokulu
sabah ağrısına ve mektuplarında
ne günahım vardıysa ödedik uzaklıkla
şerbet denildi kan verdik
ıslık denildi çağrıldık acıya
gittik el öpmeye kara suyun şahitliğinde
şahin kıvrılışı gökyüzünde belledik
kadınlar beni içerledi
içerlediyse ne güzel
iki kere güzel üç kere güzel
fazla gazel
söz yuttum şimdi ölmek vardır
şiir elimde uzanmış marştır
kara bahçesine dalarak yalnızlıkların
şimdi çok uzaktayım
ensem neye şahittir
yıkanmış çocuklar arasından
kurumamış bir düşüş sanrısına
dalıp çıkmaktan
tan
tan
tan
şimdi çok uzaktayım
tam
tam
tam
işte orada.
Payanda