Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Ağacın gövdesi yıkılmışken,dallarından sual olur mu?Hani ev yanar da çocuk oyuncak bebeğine ağlar ya,benimki işte o cinsten saf bir isyan.
Kimse seni hayallerinden dolayı suçlayamaz ama bunlar gerçeğe dönüşme umudu olan planlar değil de daha ziyade bir çocuğun kendi kendine sayıklamaları gibiydi.Kim bir çocuğun hayalini kurduğu,bir kendisinin gördüğü yaşam olasılığına yalan diyebilir.Ama işte bazı düşler yaşanmak için değil,yalnızca hayalini kurmak içindir.Ben gerçek olur sandım.Her dediğini Tanrı kelamı,her yaptığını mucize bildim.Keşke başka türlü sevseydim seni.O zamanda ben,ben olmazdım ama değil mi,haklısın.Ne diyeyim ''keşke'',dünyanın en aptal sözcüğüdür zaten.Boşver bırak uçsun,gitsin.
Her şeyin bir zamanı var,derler.Genelde sabırlı olunmasına,doğru anın beklenmesine yönelik bir deyiştir bu.Ama tersi de geçerli: her şeyin,dahafazla gecikmeden,olması gereken bir zamanı da var.Ancak o zamanın içinde gerçekleştiğinde anlam taşıyan bir zaman...
Acımı görmedin sen,pek pek hissetin,hissinle tahmin ettin.Ben onu kimselere seyirlik kılmadım,dertleşip mezelik de kılmadım.Acımı kendim yaşadım sonrada damıttım şiir yaptım.Değer verdiğim tüm diğer şeyleri de yaptığım gibi.Cilt yerinden parçalanıp da sayfaları dört bir yana dağılan defterler gibi savruldum.Hiçbir sayfam düşmedi üzerine.Senin çok uzağındaydım.
Seninde bu kadar uzağındaysam artık yakın olunacağına ve öyle kalınacağına inanacağım insanlar yoktu.Bir inancı bıraktım,boşlukla doldum tıka basa.
Oysa ilk kez tamdım,çırılçıplak kalmıştım karşında.Çıplaklık karşında soyunduğum an değildi.Soyunuk hissedeceğim yaşları,şu aynaya bakmaya utandığım,gördüğümü beğenmediğim toy zamanları geçmiştim.Ergen anılarını geçmiştim ama yüreğim çocuktu benim.Ne kadar tehlikeli.Çünkü hiç yetişkin olamadım.Bir şeye yetişmiş hissedemiyorum kendimi.
Çıplaklık sana şiirlerimi verdiğim andı,yazılarımı.Tekmil varlığımı.Al beni öldür demekti bu.Sana beni öldürebilrme gücü bahşediyorum,çünkü beni öldürmeyeceğine güveniyorum.Seni kendimden biliyorum demekti.Haklıydım da öyle bilmekte.Sen o yazılara kıymet veren en biricik insandın,bana benim kendimden vazgeçtiğim anlarda bile inandın.O yüzden böyle kalakaldım ya.
Ama işte bak,karamsarlık değil bu.Sanki dünya üzerindeki varlığımın sonuna geldim.Belki sobelersin beni,kendimi kaybettiğim yerde ama bilemezsin artık nerede saklarım senin gözlerini.
Uzaktakileri anıyorum,garip bir keder,canımın parçalarını alıp uzaklara savurmuşlar.Kendimi bildim bileli hep birilerini özlerim.Parazitli,kesik,yankılı telefon konuşmaları,hep geç kalan mektuplar,derdini anlatamadığın elektronik posta mesajları...En kötüsü alışmak,özlemin önceleri kesif,sonraları uyuşturucu acısını kanıksamak.Siz özlemi romantik bir duygu olarak mı bilirdiniz?Bir noktaya kadar ben de öyle bilirdim.Ama özlemin yaşana yaşana yalama olduğu noktada insanın ağzında acı bir tat,boğazında bir yanma hissi kalıyor.
Duran anılar vardır,zaman birimlerinin ölçemediği,kişiye özel zamanlar.Öyle bir andı.Dua gibi,iç çekiş çekiş gibi.Deprem gibi,aşk gibi.Doğum ve ölüm gibi...Görünüşte bir kapı kapatmıştı,kim bilir hayatında kaçıncı kez.Ardından usulca çekmişti kapıyı.Her zamankinden daha hızlı bile değil.Hatta belki çok daha yavaş.Gitmişti,varacağı bir yer olmadan.Bir cuma akşamıydı.Bugünün ta kendisiydi ama zamanla arasındaki o giderek garipleşen ilişki nedeniyle bugünü de fazlasıyla uzağında hissediyordu.Sabahı ve akşamıyla bugün tek gün,aynı gün olamazdı.Sanki tüm yaşamının içinden yürümüştü..
Yazmak,hayatı yazıyla yaratmak,benim tek gerçeğimdi.Bir yandan onca ders kitabının anlatamadıklarını öğretiyordu edebiyat,bir yandan yüreğe ilham ve umut veriyordu.Çünkü umutsuzluğu bile yazıya dökme şansım vardı.Yazıldığında benden bağımsızlaşıyordu her şey,uçubiliyordum yüklerimi bıraktığım ve insanın hayrına dönüştürdüğüm noktada.
Derken öyle sakınımsız uçuverince kanadım kırıldı,bir türlü onaramadım.
Yokluk kendinden sonraya bir şey bırakmazmış meğer.Artık benim için ertesi diye bir şey yok,öncesi de yok.Her gün sıfır.Sıfıra sıfır elde var sıfır.Eklenen ya da azalan hiçbir şey yok.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.