Başlarda güzeldi ama yarısından sonrası karışıktı , çok fazla detaya girmiş , sıkıcıydı , beğenmedim...
#kitapagaci 2. Kitabı #vedaglaryankilandi #biter uzun bir zamanda bitti, karakter çokluğu yordu sanırım, çok zaman dilimlerinde gezinme vardı, öykü çok güzel ama her karakter detaylı anlatılmayabilirdi, Abdullah ve Peri'den çok uzaklaşılmış gibi geldi bana yine de güzeldi ama hüzünlü yeni #kitapagaci kitabımız olan #bulbuluoldurmek de buluşmak dileğiyle..
Khaled Hosseini - Ve Dağlar Yankılandı kitabını geçen hafta bitirdim..güzeldi evet, akıcıydı ama yorucuydu..bu kadar çok karakter her birinden ayrı ayrı roman yazılabilecek hikayeler ve hepsinde ki hüzün fazlasıyla yordu..her bölümde her yılda eklenen karakterler, hikayeler, kimle kimin bağlantısı var fil hafızamı bile epey zorladı diyebilirim aralıklarla okumaya kalksaydım toparlayamazdım eminim..derinliği, anlatımı beni tatmin etsede bu karmaşık karakter hikayeleri daha yalın daha az belki birkaç karakter üzerinden gitseydi sanki daha güzel olabilirdi..
bir cogumuz bu kitap icin olmamis diyoruz sanirim.aslinda kitaptaki karakterler cok iyi.nila, thalia, rosi, nebi ve belki de digerleri basli basina uzerlerine birer kitap yazilabilecek karakterlerdi bana gore.ama nedense yazar bu kitapta etegindeki butun taslari ortaya serip tek kitapta hepsini kullanmis.sanki bunamis biri ne anlattigini unutup baska baska konulara gecip sonunda ana konuya donmus hissi uyandirdi bende :) ilk iki kitabi cok sevdigimden kaynakli beklentim de cok yuksekti onun da etkisi buyuk elbette.ama yine de son bolumde final sahneleri ucurtma avcisindaki hissi verdi bana baglantilar zayif olsa da verdigi his degismedi...
Khaled Hosseini "Ve dağlar yankılandı" romanında; iki küçük kardeşin birbirinden koparılış hikayesiyle başlayıp 8 ayrı hikaye anlatıyor. Kitap boyunca iyi ve kötü kavramlarını çelişkili bir şekilde sunarak, bu kavramları yeniden tanımlamamızı istiyor. Afganistan'da yaşanan olayları değişik coğrafyalara yayarak bunun insan ilişkileri üzerine etkilerini anlatıp tekrar Şadbağ'a dönüp olayların geneline bir çözüm getirmeye çalışıyor.
Bana göre anlatım tekniği biraz garip olmuş, şöyle ki;
Christopher Nolan'ın yönetmenliğini yapıp Guy Pearce'ın muhteşem oyunculuğuyla süslediği Memento filmini seyredenler hatırlar. Filmin senaryosu sondan başa doğru ilerler ve küçük küçük bölümlerle seyirciye bir önceki sahneyi hatırlatarak genel bütünden kopmamasını sağlar. anlaşılması zor ama belirli bir düzeni olan bir kurgusu vardır. (Bu arada benim en sevdiğim filmlerden birisidir)
Bizim romana gelecek olursak zamanda yolculuk biraz abartılmış durumda; Mesela diyaloglar şöyle geçiyor.
X : Abi sen Nepal'de çalışmıştın değil mi?
Y. Evet...
X: Ya o parayı ne yaptın ?
Y: Antalya'da bir yat aldım...
.....
Y: Madagaskar'da tekerlekli sandalyesinin üzerinde yorgun ve yaşlı bir insan olarak; gövdesi tamamen harap olmuş yatına bakarak aklından şunlar geçiyordu "Aptal ata binmiş bey oldum sanır, şalgam aşa girmiş yağ oldum sanır"
(Yani Nepal neresi, antalya neresi, ne zaman yaşlandın ve bu arada yatına ne oldu da hurdaya çıktı !?) gibi
Sanatçı bir eseri meydana getirirken izlediği birçok yöntem ve üslup vardır. Eğer seçtiği konu daha önce defalarca başkaları tarafından işlenmiş bir konu ise (mesela birbirini seven iki kardeşin ayrılış hikayesi gibi) bunu okuyanın daha önce hiç fark etmediği bir açıdan dile getirmelidir. Yoksa diğerlerine benzer olur,bir özelliği olmaz. Beni bu hikayede etkileyen bir husus olmadı.
Kitabı okumaya başladığımda hikaye anlatımındaki akıcı üslubuyla heyecanlı bir şekilde elimden bırakamadım. Taki 132. sayfaya gelinceye kadar. Nebi'nin hikayesinin sonu sayfa 132'de öyle bağlanmıştı ki, Kitap bitti sandım. Ama daha geride 276 sayfa daha vardı. Bir an şöyle bir koltuğa uzanıp düşündüm "ne olabilir " diye, fakat hemen cevabı buldum. Khaled Abi kapitalist kampanyalardan etkilenip bize bir süpriz hazırlamıştı. "2 AL ! 1 ÖDE !" : şimdi buda nedir dediğinizi duyar gibiyim. Yani "ve dağlar yankılandı" iki ayrı kitaptan oluşuyordu. Birincisi 1-132 diğeri 133-408 sayfaları arasında olan iki kitap vardı !!!!????? Şaka bir yana kurgu inanılmaz kötüydü...
Bunlara ek olarak kitapta anlamı bilmediğim Türkçe kelimeler vardı,
uygu (sayfa 167)
kuşkuyum (sayfa 169)
yeldir yepelek (sayfa 282)
bu kelimelerin anlamlarını bilen arkadaşlardan ricam, lütfen bu bilginizi Türk Dil Kurumu ile paylaşın !!!
Çünkü kitap 1. baskısı 100.000 adet basılmış durumda...
Son olarak; Mevlana Celaleddin Rumi'den alıntı bir sözle başlayan bir kitabın hikayelerinden birisinin de Konya'da geçmesi gerektiğini düşünüyorum....
Tam birinin hayatına adapte oluyorum, kendimi o karaktere odaklıyorum anında başka bir karaktere geçiyor. Keşke Peri ya da Abdullah üzerinden gitseydi ya da en azından birine ağırlık verseydi.
Kitabın sonunda bir kavuşma bölümü var. Bunun olacağını bilerek okudum kitabı ama hiç beklediğim gibi olmadı. Çok sıradan , sönük bir kavuşmaydı. Yalnız Thalia ' nın anlatıldığı bölümleri çok sevdim, bir çırpıda okudum. Hatta keşke bütün kitap bu karakterin üzerinden gitseymiş dedim.
Fazla hikaye Fazla kişi .. hikayelerden başka kitaplar bile çıkardı .. kişilerin ucu açık kim nerede kaldı bilinmiyor.. hikayeler güzel ve anlamlıydı fakat bu kadarına gerek yoktu.. Kitapağacı ikinci kitabımızda böylece biter :)
Çok fazla karakterin hikayesinin anlatılmasından dolayı kitap bir türlü beni sarmadı yazarin diger kitaplarini cok severek ve begenerek okumustum ancak bu kitap benim icin bir hayal kirikligi oldu yine de okunmasi kolay ve akici olan bir kitap
Kitap Afganistan'in Sadbag adlı köyünde başlıyor. Bu köyde yaşayan iki kardeş olan Abdullah ve Peri'nin birbirine olan bağları anlatılıyor.
Peri'nin zengin bir aileye evlatlık verilmesi ve Abdullah'in çektiği acı içimi acıttı.
Kitabın ikinci bölümü geriye dönüyor ve Peri'nin nasıl ve neden Nila Wahdati'ye evlatlık verildiğini öğreniyorsunuz.
Nila eşini kaybettikten sonra daha ufak yaşta olan Periyi de alıp Fransa'ya yerleşiyor.
Nila kendini intihar ediyor. Nila'nin vefatından sonra Peri'nin hayatına tanık oluyor ve yıllar sonra zihninde kalan ufak parçalar ve ona ulaşan biri sayesinde aslında Nila'nin kızı olmadığını öğreniyor ve Abdullah'i hatırlıyor.
Sonunu anlatmayacağım.
Bu kitap sayesinde 58 yıl süren bir serüvene eşlik ediyorsunuz.
Bu kitap benim Kitap Ağacı ile okuduğum il kitaptı.
Kitabı sevmesine sevdim fakat 58 yıllık bir hikaye yaratılmış ve bir sürü karakter ile bezenmiş bu kiap bir süre sonra beynimi yordu.
Yinede sonunda bir Hosseini kitabı okuduğum için mutluyum. Kitap Ağacı sayesinde tanıştığım güzel yürekli Fatoniko'ya da bana bu kitabı siladan gurbet ele gönderip bu gurbet kuşunun okumasını sağladığı için ayrıca teşekkür ederim.
Altini cizdiklerim icin www.ahukader.de ugrarsaniz sevinirim.