Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Merhaba,
Herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten mutlu oldum ve duygulandım.
Allah razı olsun.
Nasıl yazdığını hala aklım almıyor. Bu nasıl bir ruh halidir! Okuyun
Kitap Adı: Başı Bozuk
Yazar: M.Ali Polat
Sayfa Sayısı: 122
Duş alıp çıkıyor banyodan. Hatta çıkarken neşeli, kimse fark etmesin diye durumunu ıslık çalıyor. Birisi Elenora diye sesleniyor. Dönüyor arkasına bakıyor, bir tabanca ve namlusu sadece beş metre uzağında. O namlu büyüyor… Büyüyor… Bütün koridoru kaplıyor. İçindeki mermi çekirdeğinin gülümseyen gözlerini görüyor. Sonra ateşleniyor silah. Barut gazının sıcaklığı fışkırıyor namludan, sonra mekanizma geriye doğru işlemeye başlarken aynı zamanda çekirdek çıkıyor namludan. Hırs dolu gözlerle hızla ilerliyor Elenora’ya doğru. Kovan atacağı fırlatıyor boş kovanı. Şimdi daha da yakın. Elenora’nın ağzında Almanca bir argo: “Scheiße” … Tabanca mekanizması şimdi ileri doğru çalışmaya başlamış. Yeni mermiyi namlu ağzına alıyor şefkatle. Çekirdek havluyu deliyor Sonra deri ve katmanları. Daha sonrasında sinir, kas vs. Çekirdeğe temas etmiş tüm hücrelerinin kıvranışlarını duyuyor. Arından kaburgaların arasından kendine sol bulan çekirdeğin kalbini parçaladığını hissediyor. Dönerek yoluna devam ediyor çekirdek. Nihayet arkadan çıkıyor. Duvara saplanıyor. Çekirdek gururlu! Kahkahalar atıyor! Görevini tamamlamış zira! Dizlerinde bir acı hissediyor. Dizlerinin üstüne düşmüş. Sonra yığılıyor. Bulanıklaşıyor koridor. Boş kovan nihayet yere düşüyor. Yuvarlanıyor gözlerinin önüne doğru. Hala daha barut dumanı tütüyor. Barut kokuyor. Açık yarayı pıhtılaşarak kapatmaya çalışan kandaki zamazingoların çarpışmalarını hissediyor. Boşuna… Tiz bir kahkaha daha! Duruyor zaman da mekân da. Bir şey var dönen. Ne olduğunu bilmiyor. Nefes yok! Hava yok! Sıcak yok! Sadece soğuk! Arından irkilme
Okuduğum en iyi kitap desem yeridir. Kesinlikle tavsiye ederim.
Bir paragraf daha yazayım, gerçi bu şekilde paragraf çok var ama
Oturup gün boyu seni düşündüm. Çok sıkıldım, bunaldım, beşinci kattan aşağı baktım sık sık, kendimi düşerken hayal ettim. Düşmekten çok uçmaktı belki, bilmiyorum. Ama gün boyunca ölemediğim kesindi. O kadar sıkıldım ki bir ara, depodaki alet çantasını aldım, uzun zamandır tamir edilmeyi bekleyen bir kaç şey vardı sağda solda bekleyen; okumayı bilmeyen bir okuma lambası, kendini bile ısıtamayan su ısıtıcısı, fil hafızalı bir zaman makinası, kanser olmaktan korkan bir kül tablası, hep başkalarını göstermekten yorulmuş bir ayna, bir kaç yel değirmeni, buğulanmayı unutmuş bir kaç bardak… Tüm bunların ortasında, bu eşyalar dünyasında bugün, ölü bir baykuşla oturup rakı içtik.. O susuyor ben dinliyordum, ben anlatıyordum o dinliyordu, kafamız dumanlıydı, hayal meyal hatırlıyorum; ara ara gelip fotoğrafımızı çekiyordun sen. Ağlıyorduk. Gülmekten ağlıyorduk.
Bu da vikitap linki: http://www.vikitap.com/kitap/Basi-Bozuk-89219
Ona göre sevmek; uyuşturucu almak gibi. Başlangıçta kendini iyi hissedersin, bütünüyle verirsin. Ertesi gün, daha fazlasını ister. Henüz zehirlenmemiş, o duygudan hoşlanmışsındır ve onun üzerindeki egemenliğini sürdürebileceğini sanırsın. Sevdiğin kişiyi iki dakika düşünürsün, sonraki üç saat boyunca unutursun; ama yavaş yavaş onun varlığına alışır, ona bütünüyle bağımlı hale gelirsin. Böylece, onu üç saat düşünüp, iki dakika unutmaya başlarsın. Yakında değilse, bağımlıların uyuşturucu bulamadıkları zaman ki şeyi hissedersin.