Amatör Yazarlar

Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)


Tür: Amatör Yazarlar | Açılış, 09 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Merak ediyorum.

Tartışma Cevapları

21 ile 30 arası cevap gösteriliyor, toplam 31 cevap.
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Ben inanan kesimdeyim desem yanlış olmaz sanırım. Babam bir şeylere karar verebilecek yaşa geldiğime inandığı zaman İncil, Kur'an; hepsini önüme koymaktan çekinmedi. Hepsini okuttu ve hangisi istersem ona inanmamı söyledi. Babam bir kaç yılda bir devamlı olarak da sorar, "Memnun musun? Şüphelerin var mı?" Ve dilinden düşürmediği "Şüpheye düşmekten çekinme, soru sormaktan kokrma"sı vardır bir de.
Ben Müslümanım. Her şeyi, aklımın alabileceği her şeyi, bir yerlere oturttum ve buna göre yaşıyorum. Mutluyum, endişelerim yok. İnanıyorum, huzurluyum. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk var. Mevlana'nın gölgesinde nefes almanın büyüleyiciliğine mest olmuşum adeta. Peygamber efendimizin sözlerinde huzur bulurken davranışlarında hayat buluyorum ben. Kendime olan yararımın farkındayım. Ve başım dik, beni bağnaz görenlere. Vahşetin iliklerinde yaşayanlara. Dünyanın ve bilimin tohumcuklarını kavrayamayanlara. Gülümseyebilirim sadece. Yapabildiklerimizden, yaptıklarımızdan habersiz olanlara. (:
En çok hoşuma giden, dinimin öğrettiği şeylerden biriyse şu. Hoşgörü. Herkesin fikrine karşı hoşgörüyle yaklaşmak. Zahir buna güvenerek açık yüreklilikle yazdım, kimseye saygısızlık etmeye dilim varmaz. (:

12 yıl, 1 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Hiç düşünmedim. Şüpheye düşürecek şekilde davranmadı çünkü. Bana güveni tamdı. Tam da. (: Ne yaparsam kendime ayparım sonuçta. (:

12 yıl, 1 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Tebrikler babana :) Ben din değiştirsem ne yaparlardı acaba :D

12 yıl, 1 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Önemli olan, sen memnun musun? Bence, tabi. Yani içten içe, şöyle olsaydı olurdu, bu niye böyle, of bu da çok saçma, gibi düşünceler içine girdin mi? O zaman ne yaptın. Şimdi huzurlu ve mutlu musun. :D

12 yıl, 1 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Baya riskli bir konu açmışsın Defne, umarım bu başlık altında konuşulan şeyler kimseyi kıracak şekile gelmeden, şu ana kadar yapıldığı gibi saygı ve hoşgörü sınırları içerisinde devam eder. :) Ayrıca bir dakika ya, kitap mı yazıyorum dedin?! Merak ettim bak şimdi. :D

Arkadaşın da belirtmiş olduğu gibi dinin insanları birleştirmesi,onlara iyiyi doğruyu göstermesi gerekir. Inançlı olsun olmasın, herkesin, yaşadığı toplum için, çevresi ve kendi iyiliği için en başta insan olmayı bilmesi gerekir. Bu din ile mi alakalı ya da din sadece bu kadarını mı kapsıyor? Tam olarak böyle düşünmüyorum. Dinin insanlara yol gösterici olması gerekir fakat yolunu kaybetmemiş birisi de kendi gözleriyle neyin sadece kendisine değil başkalarına da yararlı olabileceğini,neleri yapmaması gerektiğini görebilir nihayetinde değil mi? Aslında din, yolunu kaybetmiş olanlar için ortaya çıkmamış mı zamanında da? Biz ne kadar farkındayız yolumuzun? Sadece insan olmak konusunda değil, diğer birçok konuda da.

İnsanlar bazen kendilerinin açıklayamadığı şeylere inanmaya ihtiyaç duyuyor. O kadar ötesini, insan aklı almaya yetecek seviyede olmadığı için de sorgulamaya çok açık oluyor. Inançla mantık büyük bir çatışma yaşıyor bu noktada aslında. Ama dinin yol göstericiliği iyi anlaşılırsa bunun altından kalkılabileceğini düşünüyorum.

Tabi dine uyuyorum deyip tamamen alâkasız şeyler yapıp,sadece kendi çıkarları doğrultusunda onu şekillendirip uygulayanlar da var. Bu tip davranışlar da arayışta olan ya da inanmayan insanları iyice uzaklaştırıyor dinden. Dini yanlış anlamamak için yanlış yere, yanlış kişilere bakmamak gerekiyor.

Kutsal kitapların yazıldığı dönemlerdeki koşullar gerçekten çok kötüymüş fakat şu anın o zamanlardan ne kadar farkı var ki? Hala bir yerlerde sebepsiz yere insanlar birbirlerini öldürüyor, hala bir yerlerde babalar kızlarını diri diri gömüyor, hala açgözlü hala çıkarcı hala bencil insanlar. Güçlü olan güçsüzü eziyor, bu hangi dönem olursa olsun değişmedi, değişemiyor.

Krissness, babanız gerçekten takdir edilecek bir şey yapmış. Insanın kendi aklıyla kendi inanacağı şeyi bulması en doğrusu. Bu şekilde gerçekten huzur verir insana inandığı. Dini anlamaya çalışırken kendi yaşantımızdan alışkanlıklarımızdan kopup, objektif bir şekilde değerlendirebilmek gerekiyor. Neyin neden söylendiği az çok anlaşılıyor o şekilde ve insan uygularken içine sinerek yapıyor ne yapıyorsa. Sonuçta din insanların huzuru, doğruyu bulabilmeleri için var; din insanlar için var. Müslümanlık bir hoşgörü dini ve ben, insanları sıkacak, bunaltacak, onların kötülüğü için olacak şeyler söylemeyeceğine inanıyorum. Diğer dinlerde olduğu gibi bunu saptıranlar tabiki var. Fakat yanlış olanı doğru sanıp önyargıyla yaklaşmak da kayıp olacaktır.

Din değiştirmek çok büyük bir olay değil benim gözümde ama bir Müslüman'ın din değişme isteğini de ben anlayamam sanırım. Kitaplar arasında, yazıldığı zamandan günümüze kadar değişmeden kalan tek kitap Kuran. Insanların yorumlarının katılmadığı bir kitaptan, Allah'ı ve O'nun yolunu anlamaya çalışmak daha tatmin edici olmuyor mu ki? Yine de sonuçta hepsi de tek bir noktada birleşiyor, hepsi de tek bir şeye çağrı yapıyor, bütün dinler özünde tek bir şeyi gösteriyor.

Tabiki bunlar benim düşüncelerim. :)

12 yıl, 1 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

İlginçmiş :) Olabilir aslında. Her insan bir şeylere inanır nasılsa. İnanç genlere işlenmiş olabilir ve bu yüzden inandığımız şeyler için her şeyi yapıyor olabiliriz. Gözde aramıza hoş geldin :)

12 yıl     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Teşekkür ederim ama olabildiğince gerçekçi bir fantastik olması için gerçek dinler kullanacağım :)

12 yıl     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

Cesaretle yaşamak konusunu biraz açmak gerek herhalde. Sonuçlarını düşünmeden yaşamak mı, hangi durumları kastediyorsunuz pek anlamadım. Anladığım kadarıyla cevaplandırayım, mütevazı bir insan olduğumu, mütevazı bir yaşam sürdüğümü düşünüyorum. Pek çok inananın açgözlülüğü yüzünden ne halde olduğunu görüyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor. Benim kafamdaki "ideal din" tasviri küçükten beri aşağı yukarı şöyle bir şeydi: insanları iyiliğe sevk eden, doyumsuzluktan kaçınmalarını sağlayan, saygı ve adaleti aşılayan, korkutmayan, eşitlikçi vs vs. Ama büyüdükçe, yaşadıkça ve okudukça, bunların böyle olmadığına tanıklık ettim ve aksine din ile apaçık zıt bir yerde buldum tüm aradıklarımı.

Sonuçlarını düşünmeden yaşamak meselesine gelince, asıl ölümden ötesine inanmadığım için eylemlerimin sonuçlarını düşünerek yaşıyorum. Bir şansım var ve onu en iyi şekilde değerlendirmem gerek değil mi? Ölmekten eskiden korkardım ancak artık pek korktuğum söylenemez. Pek çok insanın ölümüne şahit oldum ve belki bu beni olgunlaştırdı bilemiyorum. Sonuçta karşı koyamayacağımız tek şey ölüm. Yakın veya uzak bir gelecekte sona erecek yaşamımız, eğer ölüm korkusu sararsa bizi, halimiz ne olurdu düşünsenize? Yaşamak kadar ölmek de doğal bir şey. Nazım'ın Yaşamaya Dair diye bir şiiri var ya, o çok güzel anlatıyor aslında nasıl baktığımı. Büyük bir ciddiyetle, ölümden korktuğum halde, ölüme inanmadığım için böyle yaşıyorum diyebilirim :))

Yardımcı olabildiysem ne mutlu. Tabii başka sorunuz varsa cevaplarım.

12 yıl, 1 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

defne hanım, içinde şeytanların olduğu bir roman yazıyor olmanız aynı zamanda içinde tanrının da olduğu bir roman yazıyor olduğunuz anlamına gelmekte. çünkü tanrının olmadığı yerde şeytan da olmaz sizin dediğiniz gibi. bu noktada okurunuzu tanri hakkında, en azından onun varlığı yada yokluğunu baz alırsak, bir sorgulamadan mahrum bırakacaksınız sanırım. öncelikle tanrı vardır ön kabulunden hareketle, benim anlayabildiğim kadarıyla, tanrının kullarına indirdiği dinleri tartışacaksınız okurlarınızla. doğru muyum?

ha; bunu ana konu olarak seçersiniz ya da seçmezsiniz onu bilemem tabiki. belki de böyle bir tartışmayı alt metinlere yedirmek istiyorsunuzdur. üst metinde ise belki çok başka fantastik bir öykü anlatacaksınızdır bilemem.

yine de bu noktada, benim tavsiyem ki eğer tavsiyelere açıksanız: başka dinlerin bakış açısını anlamaya çalışmadan önce bana kalırsa ilkin kendi inandığınız dinin bakış açısını özümsemeye çalışmanız yönünde olacaktır. bunun da, eğer müslümansanız ki öyle olduğunuzu tahmin ediyorum, kuranı türkçesinden, mümkünse yorumsuz olarak yani tefsirsiz okumanızdan başka yolu yok ne yazık ki. yorumsuz olarak okumanızın önemi, sizin iman ettiğiniz kutsal kitaptan ne anladığınızı ortaya koyacaktır. aksi takdirde tefsiri yapan birilerinin fikirlerini aynen romanınıza aktarmış olmaktan başka bir iş yapamamış olursunuz. unutmayınız ki yazar kendine ait fikirleri olan kişidir. yani korkmadan "bence" diye başlayan cümleler kurabilendir.

ikinci olarak; insanların inançları sebebiyle kınanmasını yanlış buluyor olmanız olumlu bir yaklaşım elbetteki. fakat şunu unutmayınız ki dünyada inançsız olduğu için kınanan insanlar da var. bence romanınızda karakterlere, inanç sahibi olmayan bir karakter daha ekleyiniz ve bu insanların da kınanmasının ne kadar doğru yada ne kadar yanlış olduğunu tartışınız.

üçüncü olarak, yine bir müslüman olduğunuz ön kabuluyle, romanınızda tartışacağınız, din üzerinden insan kınama yanlışlığını, tüm diğer dinler üzeirnden de tarafsız bir biçimde yapınız. unutmayınız ki gayri müslim olanları kınamada önü çeken bir coğrafya burası. bu sebeple özellikle cumhuriyet sonrası yakın tarihimizi bir incelemenizi tavsiye ederim. fakat bu tehlkeli bir iştir söyliyim. çünkü bizim gibi milli değerlerine kökten bağlı topluluklar, kendimiz gibi olmayan kişilere tarafsız olarak bakmakta biraz zorlanırız. kısacası biz her zaman haklıyızdır ve onlar her zaman haksızdır gibi bir ruh haline saplanmış kalmışızdır. siz bunu yapmayınız. yazar, her kese eşit mesafede durandır.

son olarak farklı dinlere sahip karakterleri, ister fantastik ister gerçekçi hiç farketmez, aynı öykü içinde toplama fikri çok güzel. bu aşamada demişsiniz ki bu karakterlerin "bakış açılarını" anlamaya çalışıyorum. biraz ukalalık yapmış gibi olacağım ama beni af edersiniz diye umarak şunu söylemek istiyorum, bu bahsettiğiniz "bakış açısı" çok yönlü bir kavram. yani demem o ki romanınızda yer vereceğiniz farklı dinlerdeki karakterlerin "neye karşı olan" bakış açılarını sorgulayacaksınız? bu çok önemli. bu soruyu öncelikle kendi içinizde cevaplamalısınız. unutmayınız ki her şeyi bir kerede sorgulayabilmek beşerin harcı değildir.

yani, demem o ki, karakterlerinizin kendi sahip olduğu dinleri gereği (ister fantastik ister gerçekçi) "hayata" karşı olan bakış açılarını mı ortaya koyacaksınız? yoksa "kadına" karşı olan bakış açılarını mı ortaya koyacaksınız? yoksa "öteki" kavramına olan bakış açılarını mı sorgulayacaksınız? bunlar sadece şimdilik aklıma gelen örnekler. siz kendi sorunuzu kendiniz cevaplamalısınız önce.

karakterleriniz din kavramı üzerinden neyi sorgulayacak?

sonrası zaten çorap söküğü gibi gelecektir.

kolay gelsin

12 yıl     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

En üstteki sorulara kısa kısa cevaplar verdiğim taktirde yetince açıklama yapamıyacağımı bildiğim için hiç yazmadım. Bende ölümden sonra bir hayatın olmadığını düşünenlerdenim; ki dine bakış açımıda buradan çıkartabilirsiniz sanırım. En son sorulan soru kaşama takıldığı için yazıyorum. Ölümden sonra bir hayatın olduğuna inanın ya da inanmayın; hangimiz bedel ödemiyoruz ki! Aşık olursun bedelini ödersin, ailene kafan atar tartışırsın bedelini ödersin; en basitinden alkol alırsın sabah başın ağrır yine bedelini ödersin. Herkes yaptığı hataların bedelini hayattayken ödediğine inanıyorum. Yani ölümden sonra nasıl olsa hayat yok hadi dağıtalım, diye bir muhabbet yok. Sizin kadar bir dine inançlı olmaya biliriz ama kültürümüz, adetlerimiz onlarıda geçtim eğitimimiz bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu zaten fazlasıyla söylemekte.... Kutsal kitaplar konusuna gelirsek, her birine saygı duyarım; çünkü yazıldıkları dönemde ihtiyaç duyuyan kurallar içerir. Evet, bir insan tarafından yazıldığına inanıyorum ve gerçekten güzel yaşılışlar. Kurandan gidecek olursak; o zamanın arap kabilelerinin yaşayış biçimi ve töreleri korkunç olduğunu dile getirmek gereksiz olacaktır ve bir kitabın sosyal düzeni sağlayabilmesi gerçekten müthiş bir olay. Yanlız şuanki düzen için yeterli olmadığı kanaatindeyim.Bir tartışma ortamı yaratmamak için burada kesiyorum kutsal kitaplar konusunu... Son olarak "ölmekten korkmuyor musunuz?" diye sormuşsunuz. Evet, korkuyorum ; kim korkmaz ki! Hatta ölmeden önce yapmam gerekenler listesi oluştursam daha çok korkarım; çünkü yapmak istediğim zilyon tane şey var daha. Başka bir şansımın olmadığı düşüncesiyle bir alakası olduğunu düşünmüyorum; çünkü reenkarnasyon diye bir şey dahi olsa ben şuanki ben olarak yapmak istiyorum onları; başka bir bedende istekler farklılaşabilir.

12 yıl, 1 ay     
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar