Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)
Genel itibariyle dinime çok düşkün bir insanım. Sizlerin din, ölüm, ölümden sonrası gibi konulara bakış açınız nedir? Dünyadaki dinlerin ortaya çıkışı -İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik dışında- sizce nedir? İnsan neden dinini değiştirme ve başka bir ilah edinme ihtiyacı duyar? İnsan nasıl olur da putlara tapar?
Ben kendi açımdan cevap verecek olursam söyle söyleyebilirim sanıyorum. İnançlı biri olmadım hiçbir zaman çünkü buna ihtiyaç duymadım. Nasıl açıklayabilirim bilemiyorum ama bu böyle. Bu insanların inançlarına saygı duymadığım anlamına gelmez. Nasıl bir insan elini açıp bir şeyler mırıldanıyorsa, günde 5 vakit defalarca eğilip kalkıyorsa veya parmaklarını vücudunun 4 yerine dokunduruyorsa; diğerleri de puta öyle tapıyorlar sanırım. (Yazar burada kesinlikle kimsenin inancıyla alay etmiyor, aksine soruyu soranın, diğer inançlara karşı takındığı şekilci bakışı eleştiriyor.) Bir yazar insan türünün en büyük estetik yaratısının Tanrı kavramı olduğunu söylüyor. Üzerine düşünmek gerek. Daldan dala atlamış gibi olacak ama her soruyu yanıtlamaya çalışıyorum, insanların çoğu aileden gelme inançlarına sıkı sıkıya bağlıdır yani eğer belli bir düşünce seviyesinde ise dinini sorgulamaya, diğer dinlere ilgi duymaya, dinini değiştirmeye ve hatta inanmamaya başlayabilir. Belli bir düşünme seviyesinde olmasa dahi bunu yapabilir tabii. Bir de ölüm... Ölümden sonra yaşamın olduğuna inanmıyorum. Bu dünyada olanın bu dünyada kalması gerekir. Bu dünyadaki eylemlerimin karşılığını burada alamadıktan sonra, neyleyim ölümden sonrayı...
Bu yorum silinmiş
Öncelikle yorum için teşekkürler. Merak ettiğim bir kaç şeyi daha sormak istiyorum eğer izin verirseniz. Bunu kesinlikle sizi kırmak ya da ikna etmek için yapmıyorum. Kitap yazıyorum ve fikir edinmem lazım :) Ölümden sonrasının olmadığına inanmak sizi cesaretli kılıyor mu? Yani nasıl olsa bedelini ödemeyeceğinizi düşünerek mi yaşıyorsunuz bazı anları? Kutsal kitaplar piyasadalar. Hepsi sizce insan eliyle mi yazıldı? Bir de ölmekten korkmuyor musunuz? Kırıcı bir şey yazdıysam lütfen bağışlayın.
En üstteki sorulara kısa kısa cevaplar verdiğim taktirde yetince açıklama yapamıyacağımı bildiğim için hiç yazmadım. Bende ölümden sonra bir hayatın olmadığını düşünenlerdenim; ki dine bakış açımıda buradan çıkartabilirsiniz sanırım. En son sorulan soru kaşama takıldığı için yazıyorum. Ölümden sonra bir hayatın olduğuna inanın ya da inanmayın; hangimiz bedel ödemiyoruz ki! Aşık olursun bedelini ödersin, ailene kafan atar tartışırsın bedelini ödersin; en basitinden alkol alırsın sabah başın ağrır yine bedelini ödersin. Herkes yaptığı hataların bedelini hayattayken ödediğine inanıyorum. Yani ölümden sonra nasıl olsa hayat yok hadi dağıtalım, diye bir muhabbet yok. Sizin kadar bir dine inançlı olmaya biliriz ama kültürümüz, adetlerimiz onlarıda geçtim eğitimimiz bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu zaten fazlasıyla söylemekte.... Kutsal kitaplar konusuna gelirsek, her birine saygı duyarım; çünkü yazıldıkları dönemde ihtiyaç duyuyan kurallar içerir. Evet, bir insan tarafından yazıldığına inanıyorum ve gerçekten güzel yaşılışlar. Kurandan gidecek olursak; o zamanın arap kabilelerinin yaşayış biçimi ve töreleri korkunç olduğunu dile getirmek gereksiz olacaktır ve bir kitabın sosyal düzeni sağlayabilmesi gerçekten müthiş bir olay. Yanlız şuanki düzen için yeterli olmadığı kanaatindeyim.Bir tartışma ortamı yaratmamak için burada kesiyorum kutsal kitaplar konusunu... Son olarak "ölmekten korkmuyor musunuz?" diye sormuşsunuz. Evet, korkuyorum ; kim korkmaz ki! Hatta ölmeden önce yapmam gerekenler listesi oluştursam daha çok korkarım; çünkü yapmak istediğim zilyon tane şey var daha. Başka bir şansımın olmadığı düşüncesiyle bir alakası olduğunu düşünmüyorum; çünkü reenkarnasyon diye bir şey dahi olsa ben şuanki ben olarak yapmak istiyorum onları; başka bir bedende istekler farklılaşabilir.
Cesaretle yaşamak konusunu biraz açmak gerek herhalde. Sonuçlarını düşünmeden yaşamak mı, hangi durumları kastediyorsunuz pek anlamadım. Anladığım kadarıyla cevaplandırayım, mütevazı bir insan olduğumu, mütevazı bir yaşam sürdüğümü düşünüyorum. Pek çok inananın açgözlülüğü yüzünden ne halde olduğunu görüyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor. Benim kafamdaki "ideal din" tasviri küçükten beri aşağı yukarı şöyle bir şeydi: insanları iyiliğe sevk eden, doyumsuzluktan kaçınmalarını sağlayan, saygı ve adaleti aşılayan, korkutmayan, eşitlikçi vs vs. Ama büyüdükçe, yaşadıkça ve okudukça, bunların böyle olmadığına tanıklık ettim ve aksine din ile apaçık zıt bir yerde buldum tüm aradıklarımı.
Sonuçlarını düşünmeden yaşamak meselesine gelince, asıl ölümden ötesine inanmadığım için eylemlerimin sonuçlarını düşünerek yaşıyorum. Bir şansım var ve onu en iyi şekilde değerlendirmem gerek değil mi? Ölmekten eskiden korkardım ancak artık pek korktuğum söylenemez. Pek çok insanın ölümüne şahit oldum ve belki bu beni olgunlaştırdı bilemiyorum. Sonuçta karşı koyamayacağımız tek şey ölüm. Yakın veya uzak bir gelecekte sona erecek yaşamımız, eğer ölüm korkusu sararsa bizi, halimiz ne olurdu düşünsenize? Yaşamak kadar ölmek de doğal bir şey. Nazım'ın Yaşamaya Dair diye bir şiiri var ya, o çok güzel anlatıyor aslında nasıl baktığımı. Büyük bir ciddiyetle, ölümden korktuğum halde, ölüme inanmadığım için böyle yaşıyorum diyebilirim :))
Yardımcı olabildiysem ne mutlu. Tabii başka sorunuz varsa cevaplarım.
Ben inanan kesimdeyim desem yanlış olmaz sanırım. Babam bir şeylere karar verebilecek yaşa geldiğime inandığı zaman İncil, Kur'an; hepsini önüme koymaktan çekinmedi. Hepsini okuttu ve hangisi istersem ona inanmamı söyledi. Babam bir kaç yılda bir devamlı olarak da sorar, "Memnun musun? Şüphelerin var mı?" Ve dilinden düşürmediği "Şüpheye düşmekten çekinme, soru sormaktan kokrma"sı vardır bir de.
Ben Müslümanım. Her şeyi, aklımın alabileceği her şeyi, bir yerlere oturttum ve buna göre yaşıyorum. Mutluyum, endişelerim yok. İnanıyorum, huzurluyum. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk var. Mevlana'nın gölgesinde nefes almanın büyüleyiciliğine mest olmuşum adeta. Peygamber efendimizin sözlerinde huzur bulurken davranışlarında hayat buluyorum ben. Kendime olan yararımın farkındayım. Ve başım dik, beni bağnaz görenlere. Vahşetin iliklerinde yaşayanlara. Dünyanın ve bilimin tohumcuklarını kavrayamayanlara. Gülümseyebilirim sadece. Yapabildiklerimizden, yaptıklarımızdan habersiz olanlara. (:
En çok hoşuma giden, dinimin öğrettiği şeylerden biriyse şu. Hoşgörü. Herkesin fikrine karşı hoşgörüyle yaklaşmak. Zahir buna güvenerek açık yüreklilikle yazdım, kimseye saygısızlık etmeye dilim varmaz. (:
Cevaplarınız için teşekkürler, bana çok yardımcı oluyorlar :) Birkaç tane daha soracağım müsadenizle. İlki, insanların bilimle açıklayamadığı şeylere -yaradılış, ruh vs.- siz nasıl bakıyorsunuz? Hiç çaresizlik anınızda "Keşke bir Tanrı olsaydı. Ama yok, çünkü acı çekiyorum." dediniz mi? Empati kurmaya çalışıyorum da :) Bir de görüşleriniz yüzünden insanlar size, nasıl desem, ters davrandılar mı?
krissnes, baban çok saygı duyulacak bir adammış :) başka bir din seçseydin sana nasıl davranırdı?
Hiç düşünmedim. Şüpheye düşürecek şekilde davranmadı çünkü. Bana güveni tamdı. Tam da. (: Ne yaparsam kendime ayparım sonuçta. (:
Tebrikler babana :) Ben din değiştirsem ne yaparlardı acaba :D