Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Sen nasıl aşıksın? Dedi. Bir aşkı tartarsa ancak aşk tartar. Akıl aşka denge değildir. Karanlıksam karanlığımı, bulanıksam bulanığımı kabul etmezsen nasıl aşksın, diye yineledi. Sustum. O susmadı. Bana aşksan aşk gibi gel, dedi. Aşkın pazarında, kendisinden başka hiçbir ölçünün geçerli olmadığını bilmiyorsun ve aşkın erliğine soyunmuşsun. Yine sustum. Ağzım kuş değil, taş doluydu, konuşamıyordum."
...
"İsim mi cana hiza yoksa ateş mi?
Bir namlunun ucunda sabahı eder gibi kalbim ha öldü ha ölecek bekliyor..
Hüzün silahıma kurşunum..
Sabrım kefenim..
Bu yüreği durultsa durultsa ölüm durultur...
İsimle ateş arası ölüm mü acaba? "
"Şehadet eden parmağımı ışığa çeviripde gördüklerimi gösterebileceğim kimsenin kalmadığını artık farkedince.
Cellat taşına başını uzatan bir cellat ya da kendi ölüm fermanını taşıyan bir ulak ve ya enkaz altında çığlığını duyuramayıpda ses vermekten henüz sağken vazgeçen kazazedenin ümitsizlik sükunetinde. Yitirecek hiçbirşeyi kalmamış olanlara mahsus baş eğişle baş eğdim. Acıyan yerlerimin daha az acıyacağına dair ümidimi tümden yitirdim. Kaçmadım artık yaralarımdan. Yanarak varolmayı kabullenmekle sönerek yok olmak arasında yapılacak seçimden ibaretti bütün hikâye. Yitirdim zannedipde bulanlarla, buldum zannedip yitirenler arasında nerede durduğumu artık merak etmedim. Beni suyun üzerinde tutan ellerden kesildi elim. Öylece gömüldüm derin karanlıklara. İndirdim savunağım olan tüm perdeleri. Sessizce yenilgiye evet dedim..."
...
Nazan Bekiroğlu-İsimle Ateş Arasında
"korku indi kalbimin üzerine, kalbimin içime oturdu. en çok da onda gördüğümün, benim onda görme kabiliyetim kadar olduğumu farkettimde korktum. ölüm başlamıştı ya ,yorumlanması gereken gerekli işaretleri tersine çevrilmiş bir rüyada ya da kırk yıllık aşina vazoda solmuş bir çiçek gibi gözden mi düştüm, bunu bilseydim. o ki asıl acı olam,hiç gözde oldum mu, bunu bile bilmedim."
"...yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımı olduğu. bu tanımlardan biri sorgusuz sulasiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler aleminde na-mümkün olduğu..."
"Aklımla kalbimin, hâlimle sözümün, teslimiyetimle ve vehmimin arasında kaldım ben. Aklımı gösteren ismimle aşkımı gösteren ateş arasına düştüm, o uçurumda yittim ben. Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında, o uçurumda yitirdim ben."
"Su içmek, bir kez daha susamamak anlamına geliyordu ki ?.."
"Yitirecek hiçbir şeyi kalmamış olanlara mahsus baş eğişle baş eğdim. Acıyan yerlerimin daha az acıyacağına dair ümidimi tümden yitirdim. Kaçmadım artık yaralarımdan. Yanarak var olmayı kabullenmekle sönerek yok olmak arasında yapılacak seçimden ibaretti bütün hikâye."
"Bir isim, bazen insanı nerelere kadar getiriyordu!.."
"Aşkı taşıyan her kalbin muhkem olduğunu zannediyordum oysa. Meğer aşk indiği kalbi ihya ediyordu ya, ihya edemezse yok ediyordu. Kazasız belasız kurtulmanın imkânı yoktu."