Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"İnsanın ölüm yokmuş gibi hareket etmesiyle, aklında her an ölüm olduğu halde hareket etmesi, belki aynı şeydi, ama, o zaman bunu bilmiyordum daha."
"Ev insana boş görünür, ama içinde her şey vardır. Demek gerçekte insanın ancak bu kadar az şeye gereksinimi var."
"İsa doğdu, benim koca bilginim; kağıt farem benim! Doğdu mu, doğmadı mı diye ince eleyip durma! Elbette doğdu; budala olma! Günün birinde bir makinist bana dedi ki: Bir lup alıp içtiğimiz suya bakarsan,
onun göze görünmeyen küçük küçük kurtlarla dolu olduğunu görürmüşsün. Kurtları görecek ve su içmeyeceksin. İçmeyeceksin de susuzluktan gebereceksin! Lupu kır patron! Kır namussuzu da kurtlar hemen kaybolsun! Sen de suyu içip serinle."
"Çok kişiler gururdan korkmuştur; ama ben onu yendim. Çokları düşünür, ama benim düşünmeye gereksinmem yok. İyilikten dolayı sevinmem, kötülükten dolayı üzülmem; Yunanların İstanbul' u aldığını öğrensem,
Türklerin Atina' yı almasıyla aynı şeydir bu benim için."
"Kentte kimseyi tanımıyordum, kimse de beni tanımıyordu, yani özgürdüm."
"Patron, sana Lola' nın odasında, Lola' nın kağıdıyla yazıyorum; rica ederim dikkat et; ben sanıyorum ki, özgür olmak isteyen insandır, kadın özgür olmak istemiyor; öyleyse, kadın insan mıdır?"
"Turnaların sesiyle içimde, bu hayatın herkes için bir tanecik olduğunu, başkasının var olmadığı, neyin tadını çıkarabileceksen burada çıkaracağın, bunun çabucak gelip geçtiği ve ölümsüzlük içinde insana bir şans daha verilmeyeceği yolundaki korkunç önsezi yeniden yankılandı içimde.
Bu amansız, amansız olduğu kadar şefkat dolu uyarıyı duyan isan yüreği, zayıflıkları, anlamsızlıkları yenmek, tembelliğin ve yararsız bütün umutların üstesinden gelmek ve sonsuza kaçan her saniyeyi yakalamak kararı alır.
İnsanın kafasında büyük örnekler canlanır; hiç olduğunu, hayatın küçük sevinçler, büyük değersiz konuşmalar içinde geçtiğini açıkça görür."Ayıp! Ayıp!" diye bağırır, dudaklarını kanatır."
"Sana söylüyorum patron, bu dünyada bütün olanlar haksız, haksız, haksız! Ben, ufacık kurt, ben çıplak salyangoz Zorba, hiçbir şeyin altını imzalamıyorum! Neden delikanlılarla genç kadınlar ölsün de hurdalar kalsın! Küçük çocuklar neden ölsün? Benim küçük bir çocuğum vardı, Dimitrakim; üç yaşında öldü ve ben asla, işitiyor musun, asla Tanrı' yı bundan dolayı bağışlamayacağım! Öbür gün, eğer karşıma
çıkacak yüzü varsa ve gerçek Tanrı ise eğer, bil ki utanacaktır! Evet, evet, benden, çıplak salyangoz Zorba' dan utanacaktır!"
"İnce kemikli boynunu kaldırıp sessizce içen Zorba' ya baktım. Ona bakıyor ve bu hayatın gerçekten ne şaşırtıcı bir sır olduğunu, insanların, fırtına tarafından kovalanan sonbahar yaprakları gibi nasıl birleşip ayrıldıklarını ve insanın bakışlarıyla sevdiği kimsenin yüzünü, vücudunu ve el hareketlerini boşuna yakalamaya çalıştığını, birkaç yıl sonra da, gözlerinin mavi mi, yoksa siyah mı olduklarını hatırlamayacağını düşünüyordum."
"Dedim ya, bende her şeyi bırakacak ve hayatımda bir kez olsun, cesurca ve saçma bir hareket yapacak cesaret yoktu."
"Dostlarımla sık sık konuşup içimdeki o büyük ruhu canlandırıyor; okumamış adamın, mantıktan da öte, gururlu ve sağlam yürüyüşünü hızla seyrediyordum. Bizim, fethetmek için yıllarca, büyük yorgunluklar harcadığımız manevi doruklara o, yaratıcı birkaç sözle ulaşıyordu ve biz diyorduk ki; "Zorba büyük ruhtur." Ya da onları aşınca, biz o zaman şöyle diyorduk: "O delidir."
Nikos KAZANCAKİS, Zorba
Kitabın geneliyle ilgili olduğunu düşündüğüm, Hasan Helimişi' nin bir sözünü daha eklemek isterim:
"Yaşamdan payıma düşeni aldım.
Bu dünyada, öbür dünyanın derdini çekmedim."
Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk'tür, bu Bulgar'dır ve bu Yunan'dır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim. Neden? Çünkü bunlar Bulgar'mış ya da bilmem neymiş. Şimdi sık sık şöyle diyorum: Hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. Ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! Hepsine acıyorum işte. Boş versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek. Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be. Hepimiz kurtların yiyeceği etiz.
Nikos KAZANCAKİS, Zorba