Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna...
...Fakat Allah kahretsin,insan anlatmak istiyor Albayım.Öyle budalaca bir özleme kapılıyor.bir yandan da hiç konuşmak istemiyor tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.Fakat benimde sevmeye hakkım yok mu Albayım? yok.peki albayım.bende susarım o zaman.gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim.Fakat Albayım adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar sorarım size nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtıgımı ?ben ölmek istiyorum sayın albayım ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan,bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.kelimer... kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor
Bu sabah uyandığım zaman, gecenin sıkıntısı göğsümden kalkmamıştı. Demek ölüm bu, diye düşünüyordum. Sabahları uyandığıma sevinemiyorum. Gecenin sıkıntısı, öğleye kadar sürdüğü için, sabahın verdiği diriliği yaşayamıyorum. Öğleden sonra da akşamın hüznü çöküyor.
Gerçekle düş birbirine karışıyor, yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz . Tutunacak bir dalımız kalmıyor. TUTUNAMYORUZ....
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
"Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi:
"Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda."
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
"Çünkü benim durumumu en iyi sen anlarsın. yalnızlığı ve korkuyu en iyi sen bilirsin. yorgunluklar vardılar fakat ümitsizlik yoktular. sen bir yerde bulunuyordun, yumuşak bir yerdeydin. sert köşelere çarpmaktan yorulan aklımın durgun ve sürekli bir aşk içerisinde yalnız seninle dinlenebileceğini biliyordum. bizi başkaları anlamaz sevgi, başkalarının aklı başkadır. bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla süzmüşlerdir. şimdi beni de garip bakışlarla süzenler var. ben onlara aldırmıyorum. insanların beni beğenip beğenmemeleri umrumda bile değil artık. ben kendimi tanımakla ilgiliyim."
"Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim."
“Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.”
Günlük
"Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: "Buraya kadar!" dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, "daha önce haber vermiştik" derler. "Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik."
Oğuz Atay, Tutunamayanlar