Yeraltı Edebiyatı

Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.


Tür: Yazarlar | Açılış, 07 Temmuz 2013
<< tüm tartışmalar

Okuyucu/ The Reader filminden.

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 4 arası cevap gösteriliyor, toplam 4 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

tesekkurler bu actiginiz konu icin. burada gorup izledim en kisa zamanda kitabini okuyacagim...

10 yıl, 6 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

Yıllar önce izlediğim ve çok etkilendiğim bir filmdi. Kareler tekrar gözümün önüne geldi. Teşekkürler.

10 yıl, 6 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Melzöçakmak filmi izledikten sonra kitabını okumak biraz yavan,kekremsi bir tat bırakacaktır. Nedense bende hep öyle olmuştur. Filmin kareleri benimde zihnimden çıkmıyor Elfesya sanki bir kadın kulağıma yanaşıp ''oku diyor oku çoçuk,ben yapamadım ama sen oku! ''

10 yıl, 6 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

1958 - West Germany

15 yaşındaydım
okuldan eve dönüyordum
kendimi kötü hissediyordum
ve bir kadın bana yardım etti..

Küvetin içi hızlıca suyla doluyordu,
tedirginliğim bir meleğin avucunda sızan kandı
sırtım dönük çıktım küvetten
Tanrı'nın sıcaklığımıydı sırtıma dokunan,
yoksa senin çırılçıplak bedeninmiydi beni soluksuz bırakan..

Kimliksiz kasıklarıma mührünü vuruyordun Hanna..''

Kaçışlarım hep senin cennetini aralıyordu her yeni gün
Anımsıyorum;
Sana okuduğum kitapların her bir hecesini
her bir satırının sen kokan gözlerini
en çokta Anton Chekhov - Küçük köpekli kadın kaitabı halen zihnimde..

Anımsıyorum;
tartıştığımız o günün dakikalar sonrasındaki soluksuz sevişmemizi..
O son günü,
o son günün gecesi yoktun geldiğimde
yatağına uzanıp gözyaşlarımın arasında boğulmak istediğimi söyliyememiştim kimselere..

1963 - West Germany

Şaşalı bir kalabalık
bir mahkeme salonunda sesinle dirildim tekrar..
Diğer sanıkların suçu senin üzerine atmasına sessizdin kalırken sen
o an anlıyordum bu gizemin perdesini..
Susuşunun ardına saklanan utangaç ruhunu..
Ağlıyordum o şaşalı kalabalığın en orta yerinde
sessizdik ikimizde,
ömür boyu hapis olan bendim asıl..

1988 - West Germany

Kadınım..
Hanna;
66 yaşında beyaz bir melekti ruhun..
Ofisime yeni yerleşiyorum
kolilerin içinden çıkan bir ajandaya dalıyorum..
Sana okuduğum kitapların isimleri
sana yazdığım şiirlerin o soluksuz şehveti
seni yaşadığım günlerin o cennet kokan ışıltısı..

Bir kaset çalar alıp tüm biriktirdiğim kitapları okuyup kayıt yapıp sana yolluyorum, sana okuyorum yeniden.. Seni yaşıyorum tekrar tekrar..Bir telefon geldi senin yattığın cezaevinin müdiresinden, senin günün birinde tahliye edileceğini, o dönemde hiç düşünmemiştim..

Güzel bir pazar sabahı
Hanna'yı ziyarete gidiyorum..
Bu, bir cezaevine yaptığım ilk ziyeretti..
Girişte üzerim arandı ve yol boyunca pek çok kapılar açılıp kapandı.. Ama yeni ve aydınlık bir binaydı burası;bana yol gösteren gardiyan kadın, bir kestane ağacının gölgesinde kalmış, yakınındaki bir bankı işaret etti.. Hanna? Bakta oturan bu kadın Hanna mıydı? Açık mavi renkte bir elbise giymişti.. Kucağına yasladığı ellerinde bir kitap tutuyordu.. Okumuyordu.. Dar okuma gözlüklerinin üzerinden, serçelere durmadan ekmek kırıntısı atan bir kadına bakıyordu.. Neden sonra izlendiğini sezdi ve yüzünü bana çevirdi.. Yüzündeki beklentiyi gördüm; beni tanıdığında, o yüzün sevinçle parladığını gördüm; ona yalaştığımda; yüzümü yoklayan gözlerini gördüm; gözlerindeki arayan, soran, giderek güvenini yitiren ve kırılan bakışı gördüm ve yüzünün karardığını gördüm.. Yanına vardığımda, dostça, yorgun bir gülümseme yayılmıştı yüzüne.. '' Büyümüşsün, çocuk.'' Yanına oturdum; elimi tuttu.. Çok uzun seyrettik yüzümüzü ve haftaya onu alacağımı söyledim.. Zil iki kez çalmıştı ve diğer kadınlar binaya girmişlerdi bile.. Gözleri yüzümü bir kez daha yokladı.. Onu kucakladım, ama dokunmanın verdiği histe yerinde olmayan bir şeyler vardı..
'' Kendine iyi bak, çocuk.'
Henüz binaya girip de birbirimizden ayrılmadan önce, böyle vedalaştık..
Dışarı çıkıp arabama bindim ve kontağı çevirmeden başımı direksiyona yaslayıp düşünmeye başladım..
Hanna'yı bankta oturan yaşlı bir kadın olarak bulmuştum.. Yaşlı bir kadın görünüyor ve yaşlı bir kadın gibi kokuyordu.. Oysa sesine dikkat etmemiştim.. Sesi çok genç kalmıştı..

Hanna ertesi sabah öldü..Gün doğarken asmıştı kendini..
Cezaevine gidip odasına ziyaret ettim..
Duvarına astığı resimler
rafında sakladığı yolladığım kasetler
masasında duran yazılar
sandalyesinde asılı hırkası..
İçime çektiğim o derin, yaralı, kimsesiz gözyaşlarımla tekrar tekrar boğulup ölmek istemiştim Hanna'nın yatağında.. 45 yaşında bir adamdım, çılgın bir acı köklerimden başlayıp, bedenimi ele geçirip kor elevler içinde yakıyordu ruhumu..
Ne ölebiliyordum
Nede yaşıyabiliyordum..
Şimdi ben hangi umuttan bahsedebilirim ki Hanna..
Hangi dua temizler çamurlar içindeki ruhumu..
Bugün bir melek öldü..
Avuç içinden sızan kanı gördüm..

H/üznün isimsiz şehveti
A/dın Araf'ın efendisi
N/ehirlerim kuruyor şimdi
N/üksettigim oksijen ciğerlerimde siyanür parçaları
A/sılıyor ruhum cennetinde..

/The Reader

1958 - West Germany
Michael Berg young
Hanna Schmitz

10 yıl, 6 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar