Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Werevolf aslında bu durum Umberto Eco' nun bütün kitaplarında mevcut. Ben de başka bir kitabını okurken Mussolini dönemini ve onun nasıl öldüğünü araştırmıştım. Gül'ün Adı kitabını da okuduktan sonra araştırdım.
Bu kitabı okunacaklar arasına ekliyorum Werevolf. En kısa sürede temin edeceğim. Paylaşımın için teşekkürler.
Aslında hemen aklıma gelmese de bir çok kitapta bu ön hazırlık gereksinimi duydum okurken. Ancak, ben, bunun benim için zirveye çıktığı kitabı yazıyorum buraya:
Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı
Bu kitaptan keyif almak için ya da en azından anlamak için tarihteki gizli tarikatlar (tapınak şovalyeleri, kabalacılar, gül haçlar, masonluk vs. ) hakkında ciddi bilgi birikimi gerekiyor. Benim gibi sıfır bilgiyle de okunabilir tabii ama hem okurken sürekli açıp bu nedir diye bakmak gerekecek, hem de kitabın detayları bilgisizlikten heba olacaktır.
Kitaplar, tekerrür eden tarih döngüsünü , ışığıyla yalayıp geçen Deniz Fenerleri gibi.
belki de big brother'ın güdümünde yaşamaya alıştırıldık böyle de devam etmesini istiyoruz..sürü psikolojisi ile yaşamayı benimsedik.
kitapta da dediği gibi "parti üyesi daima düşünce polisinin gözetimi altında yaşar. parti üyesinin yaptığı her şeye dikkat ederler. parti üyesi düşüncesini söylemekten acizdir, söylediği takdirde bir boşluğa sürükleneceğini ve işkence göreceğini bilir. Parti yalnız kendisine güç vermesini ister. Partiler için başkalarının iyiliği değil, partinin iktidarda olması önemlidir"
bu bağlamda bizim için aslolan iktidardır. bu konuda bilinçli bir toplumuz sanırım
Açıkçası içinde bulunduğumuz dönem hakkında kimsenin pekte şikayetçi olduğunu düşünmüyorum Hakan. Herkes çılgınca paylaşım yapmaktan çok memnun sanki. 1984 de okuyucunun soluduğu havaya yayılan korkuyu kaç kişi hissediyor ve önlem alıyor ki? Biz "sınırsızca", "özgürce" paylaşımlar yapmakta bir beis görmüyoruz. Gözetlenmeye bile bile lades diyoruz. Hatta memnunuz. Belki bu sayede kendimiz önemli hissediyor,Egomuzu, gizli açık tüm gözler üzerimizde olduğunda tatmin ediyoruz.
sadece1984 ü okurken ön hazırlık yapma gereği duymadım çünkü yaşadığımız dünyada hatta daha da daraltacak olursak yaşadığımız coğrafyada anlatılan sistemin içindeyiz zaten. araştırmaya ya da uzaklarda aramaya gerek yok mevzuyu :)
Muhakkak. Zaten sanat özünde insan üst kimliği ile ilgilenir. "o","şu" "bu" diye ayırmaz. Verilmek istenen mesaj belirli bir kimlik altında yine insan olana aittir. Ancak tarihi bir bilinç oluşması açısından okuyucunun "insan olduğu üst başlığıyla birlikte "bu ayrımı yapması lazım diye düşünüyorum bende.:)
Tarihte bizim tarihimizin, onların tarihi tarzında bir ayrıma katılmıyorum. Bu ekonomik kriz bizi de etkiledi. Fransa'a olan borçlar ekonomik krizden sonra tekrar düzenlendi. Yani tüm dünyayı etkiledi. Ayrım yapılmamalı. :(
Yorumuna kesin olarak katılmakla birlikte Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı kitabı bu anlamda doğru bir seçim olacaktır diye düşünüyorum Hakan. Samimi-yalın-tarafsız