Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
*’’Hatırlayın: Peygamberlere vahiyler hep dağlarda geldi. Musa On Emri Dağda aldı. İbrahim Peygamber de Hz.Muhammed de Tanrı ile ilk görüşmesini dağda yaptı. Neden? Doğunun mistik kişilikleri hep dağlarda yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar.Neden?
Gençler cevap bekler ifadeyle baktılar hocalarına.
‘’Deniz seviyesinden yükseldikçe havadaki oksijen miktarı azalır. Bu da kandaki karbondioksit seviyesini arttırır. Bunun doğal sonucu olarak damarlar, özellikle beyni besleyen damarlar genişler ve beyin daha fazla oksijen alır. Böyle bir yükseklikte uzun süre kalmak beynin sezgisel gücünü arttırdığı gibi algılama kapasitesini de arttırır. İşte bu yüzden dostlarım, bize yüksek bir yerde büyük bir arazi lazım, iklimin de ılıman olması gerek. Toros Dağları bunun için uygun olur.’’
*’’Hayat gerçekten de bizim kontrolümüzde değil midir?’’
*’’Yok be beyim, buraya devlet bile anca seçimden seçime uğrar.’’
*’’Parşömenlerde Tanrı’nın sonsuz sayıda evren yarattığını ve her evrende bizden bir tane olduğunu ve hayatımız boyunca yaşayabileceğimiz tüm ihtimalleri bu evrenlerde yaşadığımız anlatılıyordu. Bu bana yanlış gelmişti çünkü çok iyi biliyorum ki Tanrı bir yarattığını bir daha asla yaratmaz. Aksi halde kendini tekrara düşmüş ve sınırlandırmış olur ki bu imkansız. Çin’den gelen bir bilgiye göre de sonsuz sayıda evren var. Ancak bu evrenler birbirinden ayrı değil, aksine iç içe girmiş durumda ve hepsi bizim şu an içinde yaşadığımız dünyada. Bizler her birimiz farkında bile olmadan belki de her gün onlarca kez bir evrenden diğerine geçiyoruz. Yaptığımız her seçimin, verdiğimiz her kararın sonunda aslında biz algılamasak bile içinde yaşamakta olduğumuz evrenden,yeni seçimimize göre yeniden şekillenen başka bir evrenin kapısından içeri giriyoruz. Ancak işin bu kısmı biraz karmaşık geldi bana. El yazmasında denildiğine göre insan örneğin gözlerini kapatıp-gözlerimi açtığımda avucumun içine bir elmas parçasının belireceğini biliyorum derse ve bunu yaparken içinde zerre kadar şüphe barındırmadan, düşündüğüne kesin olarak inanırsa o anda kendini yine bu dünyada yaratılmış olan farklı bir evrende buluverir. Ve gözlerini açtığında ona göre hiçbir şey değişmemiştir avucunda beliren elmas dışında. Ancak içinde bulunduğu mekanın kapısından çıktığı anda onu farklı bir evren karşılar. Ama Tanrı o kişinin bilincini o anda değiştirir ve yeni hayatı zaten yaşamakta olduğu bilgisini onun zihnine aktarır. O kişi bu evrende artık elmas tüccarıdır ve hep öyleymiş hissi ile yaşadığı için kapıdan geçmeden önceki hayatını asla hatırlamaz. Böylece o kişi, şüphesiz inançla tüm hayatını bir anda değiştirebilir.’’
*’’Bizim departmanın sorunlu polisleriyle ilgilenen bir psikiyatr var. Aramızda oldukça iyidir, yakın arkadaşım olur.
‘’Gide gele arkadaş oldunuz yani.’’
*’’Okudum ama söylediğiniz gibi bir anahtara rastlamadım ki.’’
‘’Ne yani Tanrı, bu anahtardır diye ayetin yanına not mu düşecekti? dedi. Güldü.
*’’Kutsal kitaplarda yüce konsey oldukları yazan bir takım insanlar varmış. Ama bunlar insandan ziyade Tanrı’nın bizzat kendisinin insan suretine bürünüp görünmesinden ibaretmiş baba. Sen de gayet iyi bilirsin ki, bir ortama aydınlık geldiğinde, karanlık hemen kaybolur. Bu yüce konseyin hayal edilemez, akıl almaz bir gücü varmış ve belli aralıklarla dünyaya, özellikle de karanlık tarafa müdahale edip dengeyi sağlarlarmış. Hatta Enver’e göre en son böyle bir müdahale bizim Kurtuluş Savaşımızda yaşanmış.’’