Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
İnsan, sistem, ülke ... iç içe geçmiş üç kelime. insanı anlatırken, sistemi sorgulamak, ülkeyi anlatırken insanı anlatmak, sistem üzerinden insan ve ülkenin haleti ruhiyesini çizmek.
Her biri bir birne benzemekle bambaşka yönleri de olan dokuz karakter. Temsil ettikleri dünya görüşleri ele alınması gereken dokuz karakter. Gelin bunları teker teker sizlere ifade ettikleri anlam açısından ele alalım.
İlk olarak ben başlayayım:
Psikopos Myriel (Mösyö Myreil): Myreil kabaca, inançlı bir insan hayatının bütünün tasviri. İnsan gençliğinde sağlık, güç ve kuvvetin verdiği bir öz güvenle en zengin kimsedir. ve genellikle genç insanda ,özellikle maddi kaygılardan uzak ise, dünyaya karşı bir kayıtsızlık söz konusudur. Diğer insanların yaşadığı sıkıntılar, sorunlar, onu pek ilgilendirmez. Kendi heva ve heveslerinin peşinde koşan mutlu bir kelebeği andırır gençken insan.
Bu gibi sorunlar ancak ucu kendine dokunduğunda onun dikkatini çeker. Ve bütünüyle onu içine aldığında insan bu duyguların esiri olur. Ayrıca bu geçiş evresi olgunluğa geçiş olarak ta ifade edilebilir. İnsan başka insanların sorumluluğunu üzerinde aldığında gerçek manada olgunlaşmaya ilk adımını atar. Evlilik bunun en yaygın örneğidir.
Yaş kemale erdikçe, hayat tecrübesi insanı bir aş gibi pişirdikçe, suyun akıp yolunu bulması gibi insanoğluda yavaş yavaş yolunu bulur. Romanın kahramanı, dindar insan betimlemesi Piskopos Myreil, bu yolu dine girmekte buluyor.
Başta da ifade ettiğim gibi Myriel kabaca insan hayatının bir tasviri.
Komiser Javer: Javer karakterinde yazar tamamıyla ülkenin adalet sistemini sorguluyor. Fiziksel tasvri onun içinde bulunduğu toplumun, adalete bakışını çok net anlatıyor.
Dört köşe, kırk yılda bir gülen , görenin irkildiği sert bir yüz, iki derin mağarayı andıran burun delikleri...
Kurttan çok köpeğe benzetilen Javer üzerinden olması gereken, arzulanan adalete göndermeler var.
-Hayır Javer, siz bu asil devletin şerefli bir memurusunuz. Siz alçalmaya değil, yükselmeye layıksınız....
Devleti daima el üstünde tutan yazar sistemin çarpıklığına Javer'in intiharı ile noktayı koyar. Bu çarpık, vicdandan yoksun, zayıfı ezen, hor gören, tamamıyla formalitelerden ibaret olan sistem daha fazla ayakta kalmamalı. Ve Javer vicdan karşısında çöker, yok olur.
Fentine ve Cosette: Cosette'in annesi olan Fentine sanayileşme ile birlikte fakirleşen, ezilen işçinin vucud bulmuş halidir. Sanayileşmenin beraberinde getirdiği kentleşme ile birlikte insanlar yeni bir dünyaya umut dolu gözlerle merhaba dediler. Aslında tabi ki bu işin öncesinde Fıransız ihtilali karşısında tomurcuklanan cumhuriyet, eşitlik fikirlerine gönderme yaptığı da düşünülebilir ancak ben daha çok kentleşmeye gönderme yapıldığını düşünüyorum. Zira Fentine genç kızlığından itibaren romanda yer alıyor. İhtilalin o kargaşası resmedilmiyor. İhtilal aşılmış, insanlar daha özgürlükçü, daha eşitlikçi, refah seviyesi yüksek bir dünyaya merhaba demişler.
Ancak Fantin olgunlaştıkça etrafındaki dünya çirkinleşmeye; insanlar daha kayıtsız, serkeş, umarsız ve ahlaksız olmaya başlıyor. Kilisenin alaşağı edilmesi, buyruklarının safsata olarak değerlendirilmesi toplumu ahlaken çökertiyor. Bu ahlaksız toplumun meyvesi Cosette.
Ancak hemen şunu belirteyim ki Cosette'i bekleyen güzel hayat yazarın Kilisenin itibarının iade edilmesine duyduyduğu inanç ve umut.
Fantin'in yaşı ilerledikçe sefaleti artıyor. Tıpkı sanayileşme ilerledikçe (özellikle kadın ve çocukların) işçilerin hayatının sefalete sürüklenmesi gibi.
Madlen Baba (sanayici, kaymakam Madlen): Jan Valjan'ın alt kimliği olarak yaratılan Madlen karakteri üç önemli gelişme üzerinde duruyor. Atılımcı sanayileşme, adaletli sanayileşme, siyasi istikrar.
Yeni bir üretim sistemi geliştirerek bulunduğu şehre ekonomik kalkınma yaşatan Sanayici Madlen atılımcı sanayalişme tipinin ve çalıştırdığı işçilere ödediği yüksek ücret, sendikal haklar ve işçi bazlı politikalarıyla adil bir sanayileşmenin öncüsü olurken , Kaymakam Madlen olarak ta kurduğu bu tam istihdam tipine yönelik üretim sistemine uyguladığı siyasi politikalarıyla istikrar kazandıran siyasetçi tipini temsili ediyor.
Bu tek isim altında toplanan 3 karakterin Jan Valjan ismi ile bütünleşmesinde ise Yazarın Fransız toplumunu Jan Valjan karakteri ile özdeşleştirmesi görülmekte. Ona göre Fransız toplumu Jan Valjan kadar, üretken, dirençli, güçlü,sağlam karakterli bir toplumdur. Bu toplumu ihtilaller pençesinde kıvrandıran toplumun karakteristik özellikleri değil uygulanan yanlış politikalardır.
Tenardiler: Her toplumun içinde çürük elmalar, fırsat kollayıcı üç kağıtçılar olabilir, önemli olan onlara bu fırsatı vermemektedir. Zira fırsat bulan bu yolsulzlar emelleri uğruna kendi öz çocuklarını dahi harcamaktan kaçınmazlar.
Mösyö Jilnorman: Dönemin kraliyet yandaşlarını temsil eden Jilnorman yaşadığı zengin hayatı dolayısıyla Kraliyete toz kondurmayan bir tip. Ancak mutluluğun onun evinde demirlemesi ilginç. Cosette ve Marius'un kendi başlarına bir ev kurmak yerine Kraliyet yanlısı bir dedenin evinde mutlu bir şekilde yaşaması kitabın en ilginç yanı. Bu belki de Hugo'nun geleneklere verdiği önemi ifade etmek için kullandığı bir yoldu.
Marius: Hemen hemen her yazar yarattığı karakterlerden birine kendi düşüncelerini aşılar ve onu kendisi gibi idealize eder. İşte Marius yazarın bu kitap boyunca kendisini anlattığı kahramanımız. Yazarın hayat öyküsü ve idealleri le örtüşen bir gençlik yaşayan Marius, idealist, vatansever, geleneklerine düşkün,ahlakçı, romantik...
ve Tabi ki Janvaljan: Aslında Jan Valjan kitap boyunca, kitabın özünde, diğer karakterlerin gizil dünyasında yaşayan biri. Kitap boyunca pek çok farklı isimle karşımıza çıkıyor. Onu Fransız toplumu yapanda bu özelliği. Jan Valjan bir karakter değil, toplumda yaşayan her bir bireyin ruh bulduğu bir isim. Fransız insanı. Yazar insanına karşı sonsuz bir saygı ve sevgi besliyor. Onu yüceleştirmekten onur duyuyor. Ona göre cehalet kinden beslenir. Kinde cehaletten. Eğer insan bu cehaletinin üstesinde gelebilirse ruh ve ahlak bakımından yücelir. Bunun için gerekli olan tek şey sevgi ve hoşgördür. Yani yargısız infazdan uzak durmak. Sonuçların bilmediğimiz, karanlıkta kalan sebepleri olabilir. Fakat o insanları olduğu gibi kabul etmek manasına gelen istimaltten yana değildir. Onun dünyasında herkes iyiliği hak ediyorsa yüce bir insandır. Ahlak ve iyilik bakımından üstün özellikleri vardır. Ve insanlar tamda böyle olmalıdır.