Dinler Tarihi

Dinler Tarihi meraklıları, araştırma severleri grubuma bekliyorum. http://ilahiyatcinin-dinlertarihi-gunlugu.blogspot.com/


Tür: Tarih | Açılış, 27 Ağustos 2012
<< tüm tartışmalar

TEVRAT VE KURAN-I KERİM’DE İLK İNSAN

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 1 arası cevap gösteriliyor, toplam 1 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

İlk insan Kıssası Tevrat’ın birinci babı ile beşinci babları arasında yer almaktadır. Burada konu baştan sona kadar anlatılmaktadır. Tekvinin 1. babı 26. cümlesinde ilk insanın yaratılışına rastlamaktayız: “ve Allah dedi: suretimizde benzeyişimizde insan yapalım...”
Ancak Tevrat’ta ilk insanın yaradılışı ve zamanı iki hikayede farklı biçimlerde nakledilmektedir. “Ruhban Metni” denilen birinci rivayete göre; insanın yaratılışının altıncı gününde diğer bütün varlıklardan sonra Tanrıya benzer bir surette ilk defa erkek ve dişi olarak yaratılmıştır. “Yahvist metin” adı verilen ikinci hikayede ise önce erkeğin daha sonra da onun kaburga kemiğinden kadının yaratıldığı anlatılır. İlk insan adam bizzat Tanrı tarafından yerin toprağından yapılmış daha sonra burnundan hayat nefesi üflenerek canlı bir varlık haline gelmiştir. Hemen şunu belirtelim: Adem ismi İbranice’de insan türü için kullanılan müşterek bir isimdir. Bunun için Ahd-i Atik’te bu kelime insan ve türü anlamında beş yüzden fazla yerde nadiren de özel isim olarak ilk insan için kullanılmıştır. Böylece Tekvin’in ilk beş babında bu kelime hem özel bir isim olarak hem de insan türü ve ilk insan manalarında kullanılmıştır. Çağdaş yorumcular kelimenin Tekvin (3/17.)’e kadar “insan türü” anlamında kullanıldığı kanaatindedirler.
Tevrat’a göre alemin yaratılışından sonra yeryüzüne Allah yağmur yağdırmış ve toprağı işlesin diye topraktan adam yaratır. Rab Allah onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can olur. Rab Allah şarka doğru Aden’de bir bahçe dikmiştir. Yaptığı bu adamı bu bahçeye koydu. Bahçeye her türlü meyve ağaçlarını dikti ve ortaya da iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Adama “Bu ağaçtan yeme” dedi. Bu arada adam her mahlukun adını koymaya başladı sonra Allah kaburga kemiğinden adama yardımcı yaptı ve adam bunun adını Nisa koydu. Nisa denilmesinin sebebi olarak Tevrat’a göre “o insandan alındı” diyerek bahsedilir. Tevrat’a göre adam ve karısı çıplaktılar ( Tekvin 2/ 1-25).
Tevrat’a göre Hz. Adem ile Havva’yı saptırmaya çalışanın yılan olduğunu görüyoruz. Yılan ilk önce kadını daha sonra kocasını nasıl kandırdığını Tevrat’ın Tekvin bölümünün 3.babında genişçe bahseder. Sonunda adam ve karısı yasak ağacın meyvesinden yerler. İkisinin de üzerleri açılır ve çıplak olduklarını anlarlar. İncir yapraklarından kendilerine önlükler yaparlar. Günün serinliğinde bahçede gezmekte olan Rab Allah'ın sesini işittiler. Rab Allah onların gizlendiklerini görünce olup biteni sorar ve yasak meyveden yediklerini anlar. Yılana der ki: “Kır hayvanlarının en lanetlisi olacaksın , insan soyuyla seni soyun arasına düşmanlık koyacağım” der. Kadına da “Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım , ağrı ile çocuk doğuracaksın ve arzun kocana olup kocan sana hakim olacak” der. Ve adama der: “Karının sözünü tuttuğun için toprak senin yüzünden lanetli oldu, ömrünün bütün günlerinde zahmet ile yiyeceksin ve sana diken ve çalı bitirerek kır otunu yiyeceksin.” İleriki cümlelerde adamın adının Adem olarak karşımıza çıktığını görüyoruz ve Adem karısının adına Havva demiştir.
Çünkü bütün yaşayanlarının anası manasına gelmektedir (Tekvin 3/1-21).
İnsanın dünyadaki konumu ve Ahiret ’te ebedi hayatında elde edeceği sonuç ile ilgili olarak Hz. Adem ve İblis kıssası Bakara, Araf, Hicr, İsra, Kehf, Taha ve Sad sürelerinde ele alınmakla birlikte her surede farklı uzunlukta değişik siyak içinde, farklı üslup ve ayrıntılarla bulunduğu muhtevaya göre hedeflenen gayelerle anlatılır.
Bakara suresi 30. ayette bunun sebebi açıklanmaktadır: “Rabbin meleklere ;Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği vakit onlar; “Orada nizamı bozacak, kan akıtacak bir mahluk mu Yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd ve ibadet edip seni tenzih etmekteyiz” dediler. Allah; “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” dedi. Tekvin 1-26. cümlede buna benzer ibare şöyledir: “ve Allah dedi; suretimizde insan yapalım yeryüzüne, göklere ve her şeye hakim olsun ve Allah insanı kendi suretinde yarattı...” Ancak Hz. Adem’in yaratılışı sırasında meleklerle Allah arasında geçen bu diyalogdan bahsedilmemektedir. Bakara 31. Ayette “ve Adem’e bütün isimleri öğretti. Müteakiben önce onları meleklere göstererek; “iddianızda tutarlı iseniz haydi bana şunları isimleriyle birlikte bildirin bakalım’ dedi. 32. Ayet: “ Ya Rab sen sübhansın senin bildirdiklerinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. 33.ayet: “Allah ; “Ey Adem Eşyanın isimlerini sen onlara bildir” dedi. O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu; ve ben sizin gizlide açıkta yaptığınız her şeyi de bilirim dememiş miydim?”. 34. Ayet: “O vakit meleklere; “Adem’e secde edin” dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. Buraya kadar ki kıssada görüyoruz ki, Hz. Adem her şeyin ismini koymaktadır. Bunu Kitab-ı Mukkaddes de zikreder. (Tekvin 2- 20). Ancak meleklerle Allah arasında geçen böyle bir diyalogdan Kitab-ı Mukaddes söz etmemektedir.
Araf süresinde İblis’in secde etmeme sebebini ayet 12 açıklamaktadır: “Allah Şöyle buyurdu: ‘Söyle bakalım, sana emrettiğim halde secde etmene mani olan nedir?’
İblis: ‘ ben ondan daha üstünüm, çünkü sen beni ateşten yarattın, onu ise bir çamur bir çamur parçasından yarattın'. ( el-Hicr 15/30,31; Sad 38/76; 55/14,15; el-A’râf 7/12). “Çabuk oradan in” buyurdu . Allah “Öyle orada kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çabuk oradan in, Çünkü sen alçağın tekisin.” (el-A’râf 7/13).
14. Ayet: “Bana onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar mühlet verir
15. Ayet: “Allah haydi sen mühlet verilenlerindensin” buyurdu (el-Araf 7/15).
16. ve 17. Ayet: “Öyle ise dedi sen beni azgınlığa mahkum ettiğin için ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gah önlerinden gah arkalarından gah sağlarından gah sollarından Sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onların ekserisini şükreden kullar olarak bulamayacaksın dedi.(el-Araf 7/16-17).
18 Ayet: “Allah dedi: “Alçak ve kovulmuş olarak çık oradan. Onlardan kim sana uyarsa iyi bilin ki cehennemi sizlerle dolduracağım” (el-Araf 7/18).
İblis ile Allah arasında geçen böyle bir konuşmaya Tevrat’ta rastlamadık. Zaten Tevrat’a göre Hz. Adem’in ve Havva’nın cennetten çıkarılışını sağlayan yılandır.
19 Ayet: Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşiniz, istediğiniz her şeyden yiyip içiniz ancak sakın şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz. (el-Araf 7/19).
20 ve 21. Ayetler: “Fakat şeytan onlara gözlerinden gizlenmiş olan edep yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi. Onlara şöyle telkinde bulundu: “Rabbinizin size bu ağacın meyvesini yasaklamasının tek sebebi sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı engellemektir” diyerek kendisinin onların iyiliğini istediğine dair yemin etti (el-Araf 7/20-21)
22. Ayet: Böylece onları aldatarak mevkiinden düşürdü. O ağacın meyvesini tadar tatmaz edep yerlerinin açık olduğunu fark ettiler. Derhal buldukları cennet yapraklarıyla edep yerlerini örtmeye başladılar. Onların Rabbi ise nida edip buyurdu: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi? Ben şeytanın sizin düşmanınız olduğunu söylemedim mi? Niçin beni dinlemediniz de bu perişan duruma düştünüz? (el-Araf 7/22).
Tevrat’ta da Hz. Adem ve Havva’nın çıplak olduklarını görüyoruz. Ancak yılan onları kandırırken Kur’an’daki ölümsüzlüğü vaat etmemiş sadece iyiliği ve kötülüğü bilerek Allah gibi olmayı bildirmiştir. Kur’an’da meyveyi ilk tadanın kim olduğu bildirilmez oysa Tevrat’a göre ilk tadan Havva’dır. Yine Tevrat’ta haşa Allah -bir insan gibi bir mahluk gibi- günün serinliğinde bahçede gezmekte olan Rab Allah’ın sesini Adem ile Havva’nın işittiğini görüyoruz (Tekvin Bab 3/1-23). Bu ifadelerin hiç birisi Kur’an’da yer almaz. Buradaki cümlelere baktığımızda
yılana, Adem’e , Havva’ya ceza verildiğini ve hayat ağacının yolunu korumak için Aden bahçesinin şarkına Kerubileri ve her tarafa dönen kılıcın ateşinin konulduğundan bahsediliyor. Tevrat’taki bu cezalandırılma bütün insan soyunu kapsayan bir cezalandırmadır. Kur’an’a göre böyle bir cezalandırmadan bahsedemeyiz. Çünkü hiç kimse kimsenin günahını üstlenmez ( ez-Zümer ).
Taha 122 ve 123. Ayetlerde bu konuya ışık tutacak ayetleri görüyoruz. Buna göre, 122. ayet; “sonra Rabbi onu seçti tövbesini kabul etti ve onu hidayete erdirdi. 123. Ayet; “onlara hitaben buyruldu: kiminiz kiminize düşman olarak cennetten yere ininiz. Sonra ne zaman benden bir rehber gelir de kim ona uyarsa artık o ne şaşırır ne de bedbaht olur.” Bu ayetler gösteriyor ki, Allah Hz. Adem ve Havva'nın tövbelerini kabul ettikten sonra dünyaya gönderiyor. Demek ki dünyaya gönderilme bir ceza değil bir taltiftir. İnsanı Allah dünyaya kendi halifesi olarak göndermiş olmaktadır. Dünyayı mamur etme yetkisi ile insanı donatıyor. Bu görevlendirmede gerekçesiz değildir. Gök yer ve dağlar bu görevi kabul etmezken (Ahzap 33/72) sadece insan bu görevi üstlenmiştir. Hz. Adem'in ömrü yetmeyeceği için onun evlatları kendisine halef
olmuştur. Bütün bunlarda kaderi ilahinin cilvelerini görmekteyiz. Ayrıca Hz. Adem ve Hava'nın bulunduğu yerin Tevrat’a göre dünyada bulunan Aden olduğunu görüyoruz. Kur’an ise bulundukları yere sadece cennet diye bahsetmektedir. Bir kısım müfessirlere göre burası dünyada bir yer olması gerekirse de çoğunluk burasının öbür alemdeki cennet olacağı kanaatini taşımaktadırlar.

12 yıl, 2 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar