Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Sonuçta uygarlık seviyesi neye izin verdiğinizle değil, neyi yasakladığımız belirliyor.
Ama kedileri sevmelisin! Mükemmel bir dünyada bütün insanlar kedilerin öğleden sonra ikideki hali gibi olurdu.
Sevgi istememizin ve onu çaresizce aramamızın nedenlerinden biri de sevginin yalnızlığın, utancın ve kederin tek ilacı olmasıdır. Fakat bazı duygular kalbinizde öyle derinlere gömülüdür ki sadece yalnızlık onları tekrar bulmanıza yardımcı olabilir. Bazı gerçekler o kadar acı vericidir ki sadece utanç onlarla yaşamanıza yardımcı olabilir. Ve bazı şeyler o kadar üzücüdür ki sadece ruhunuz sizin için ağlayabilir...
“Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.”
"Kader seni güldürmüyorsa, espriyi anlayamadın demektir!"
Bizi biz yapan bağışlayıcılığımızdır. Bağışlayıcılık olmasaydı, ırkımız sonu gelmez intikamlarla kendi kendini yok ederdi. Bağışlayıcılık olmadan tarih olmazdı. Bu umut olmadan sanat da olmazdı, çünkü her sanat eseri bir açıdan bağışlayıcılığın yansıtılmasıdır. Hayalgücü olmadan sevgi de olmazdı, çünkü her çeşit sevgi bağışlayacağınıza ya da bağışlanacağınıza dair verilmiş bir sözdür. Yaşıyoruz, çünkü sevebiliyoruz. Sevebiliyoruz, çünkü bağışlayabiliyoruz.
Hapishaneler, şeytanların dua etmeyi öğrendiği mabetlerdir. Anahtarı çevirdiğimiz anda kaderin bıçağının yönünü de değiştiririz, çünkü bir adamı kafese kapattığımız her sefer, onu nefrete teslim ederiz.
Zalimlik aynı zamanda bir çeşit korkaklıktır. Zalimce bir kahkaha yalnız değilken korkakların ağlama şeklidir. Acı çektirerek de yas tutar böyle insanlar.
Saklamanın acı vermediği şey sır sayılmaz.
Afganlar birlikte yaşaması en iyi adamlar olmayabilir ama kesinlikle birlikte ölünecek en iyi adamlar!
Sevgiyi öldüremezsiniz. Onu nefretle bile öldüremezsiniz. Belki sevgi halini, aşkı öldürebilirsiniz. Onları öldürür veya derin bir pişmanlık içinde derine gömebilirsiniz ama sevgiyi öldüremezsiniz. Sevgi, sizinki dışında bir gerçekliği tutkuyla aramaktır ve bir kere bunu içtenlikle dolu dolu yaşadınız mı sevgi sonsuza dek sürer. Sevgiye dair her hareket, kalbin her bir yanı evrensel iyiliğin bir parçasıdır. Bu Tanrı'nın yada Tanrı diye adlandırdığımız şeyin bir parçasıdır ve hiçbir zaman ölmez.
Bir keresinde Lettie suçluları, katilleri ve mafya mensuplarını onurlu adamlarmış gibi yansıtmamı garip ve sıradışı bulduğunu söylemişti. Aslında bence bu gariplik benden değil de ondan kaynaklanıyordu. Lettie onurla erdemi karıştırıyordu. Erdem ne yaptığımızla ilgilidir, onur ise onu nasıl yaptığımızla. Onurlu bir şekilde savaşabilirsiniz. Cenevre Sözleşmesi bu nedenle vardır. Ama barışı onursuz bir şekilde de sağlayabilirsiniz. Onur alçakgönüllü olmaktan geçer. Gangsterler de tıpkı polisler, askerler, politikacılar ve din adamları gibi yalnızca alçakgönüllü olurlarsa yaptıkları işte en iyi olurlar.
"Suçluluk,üzerimize sapladığımız bıçağın kabzasıdır, aşk ise bıçağın ta kendisidir.Ama bıçağı keskin tutan endişedir.Sonunda hepimiz endişeye mağlup oluruz"