Yeraltı edebiyatı, dili zincirlerinden kurtarmak için 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan ben özgürüm diye bağıran edebiyat.
Tanrı her yanına aldığı ruha sorar; "Son kez gezmek, görmek, tatmak istediğin bir şey var mı?" Muteber ruhlar asla her şeyi görme ve tatma hatasına düşmez. Bazı ruhlar bir sokağı görmek bazıları ise bir buçuk iskender yemek ister.
Bu Ahmet. O da bir ruh aslında. Ama aynı soru ona sorulduğunda tatmak, görmek, gezmek şöyle dursun o kadar nefret etmiş ki hayatından isteyebileceği en küçük şey bile aklına gelmemiş. Cevap vermeden öylece kalakalmış. Bu durum Tanrı'nın da gücüne gitmiş tabii. Oysa Tanrı o kadar merhametlidir ki can karşılığında her ruha nihai bir hediye vermek ister.
Sevdiğin kimdir ? diye soruyor bizim Ahmet'ten ses yok. İstediğin bir şey yok mu benden ? diyor Ahmet yine meçhul. Bu muammalı ruh karşısında bocalayan Tanrı adillerin en adili sıfatıyla, belki de ilk kez kainat tarihinde bir ruha yeniden bir beden tahsis ediyor. Bu ödenek veya eleman tahsisine benzemediği, bayağı netametli bir iş olduğu için de tahsisat muamelesi sırasında zorluklar hasıl oluyor ve bizim Ahmet'in bir bacağı işte böyle kısa kalıyor.
Yani topal Ahmet'in sessizliği sizi gücendirmesin dostlar. O hediye olarak tahsis edilen ızdırabını geçiştirmeye çalışıyor hepsi bu...
Murat Uyurkulak - Tol
Sanırım bunun için çok geç büyük bir beklentiyle aldım ama sanırım hayal kırıklığı yaşamamak için biraz düşürmeliyim beklentiyi bitirdiğimde bakalım sizinle aynı fikirde olacakmıyım :)
Beklentin çok fazla olmasın ama yinede sevebileceğin yanlarının olduğuna eminim.
Tol şu an kütüphanemde okunmak için beni bekliyor çok heyecanlıyım umarım beklediğime değer :)
"Her yaşın kendine göre bir güzelliği yoktu. Emin olduğun, farkında olduğun hiçbir yaşın güzelliği yoktu. Yaş öyle bir şey olacaktı ki, sen bilmeyecektin. Sana yaşını sorduklarında şaşıracaktın. Şöyle bir durup hesaplamak zorunda kalacaktın. Yaş günü hediyesi verenlere ajan provokatör gözüyle bakacaktın."Benim yıllarımı paketlemeyin ulaan, bırakın dağınık kalsın!" diye bağıracaktın."
Murat UYURKULAK