Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)
Nasıl başlasam bilemedim, yorum yapma hakkımın olduğunu pek düşünmem ama belki bir yol gösterebilirim diye yazıyorum:) Ne kadar zamandır yazıyorsun? Hikayenin konusu güzel ve duygusal. Konuyu işleme şekline karışamam elbet. Yani bir hikayeyi uzun aralıklarla olmuş iki olayın üzerine kurabilirsin. Ancak bu durum için biraz kısa olmuş. Duygular tam verilmemiş. Yani ben erkek karaktere üzülüp kadın karaktere kızamadım. Can alıcı cümlelerin var. Eğer kullandığın her cümleye o can alıcı cümlelerin kadar değer verirsen ortaya çok güzel işler çıkaracağına inanıyorum. :)
Önemi yok teşekkür ederim :) tavsiyelerinizi dinleyerek yazacağım sonraki hikayemi :)
Bekletilmeyi sevmese de yapacağı evlilik teklifi için heyecanla bekleyen Hamit, sabırsızlanıyordu. Telefonuna baktı. Kübra'nın mesajını sessizce tekrarladı: "15 dakikaya oradayım."
Derin bir iç çeken Hamit, malzemelerini masanın üzerine bırakıp; servis elemanına göz kulak olmasını rica etti ve lavaboya geçti. Herhangi bir ihtiyacı yoktu. Sadece aynada provalarına heyecanlı bir şekilde devam etmek istiyordu. Kafede gülünç duruma düştüğünü düşünse de umrunda değildi. Kübra ile evlenmek, yuva kurmak istiyordu. Bir ara kolundaki swatch markalı saatine baktı ve iki dakikası kaldığını fark etti. Hızlı adımlarla masasına döndü. Cam zeminle plastik zeminin arasındaki yirmi beş santimlik boşluğa; yeni çıkmış papatyaların arasından göze hitab eden bir gülü, Kübra'nın en sevdiği kekin içinde bulunan tek taş bir yüzüğü ve ona yazdığı muazzam şiirini yerleştirdi. Sonra da servis elemandan bir masa örtüsü isteyip masanın alt yüzeyinin görünmesi üstten engellendi.
Örtünün düzenlendiğini anlarcasına kafeye giren Kübra, Hamit'e soğuk bir gülümsemeyle selam verdi ve Hamit'in karşısına geçti. İki senelik ilişkide üç aydır planlanan olay Hamit için gerçekleşmişti. Heyecanından gelen kahvesini içmeyi unuttu. Çünkü bir an önce teklifi yapmak istiyordu ancak Kübra önemli bir şeyi dile getireceğini söyleyip, Hamit'in heyecanını daha da artıryordu. Derin bir nefes alan Kübra, bir çırpıda Hamit'ten ayılmak istediğini, Hamit'in yakın arkadaşı olan Tolga'yı sevdiğini ve haftaya evleneceklerini söyledi.
Bunu duyup şaşkına dönen Hamit, o an ki sinirle masadan kalkıp, hızlı bir şekilde masa örtüsünü çekti. Bardakların kırılması umrunda değildi. Umrunda olan tek şey; oradan gitmekti. Masa örtüsünü oturduğu yere fırlatıp koşarak dışarı çıktı. Her ne olursa olsun sevdiğine zarar vermek istemiyordu. Çünkü öfke, beynini küçültsün istemiyordu. Gözlerinden akan yaşların yüzünden inmeden kuruduğu kadar hızlı koşan Hamit, bir an durdu. Düşündü ve evine gitmesi gerektiğini söyledi kendine.
Kübra, Hamit'in masa örtüsünü neden çektiğini fark etmeye çabalarken masanın üzerindeki camın altındakiler gözüne çarptı. Hepsine baktı ve şiiri okudu. Gözlerinden yaş geldiği cümle şuydu: "Erkeksi duygularım için değil, seni sen olduğun içinde değil! Seni biz yaptığın için seviyorum. Yuvamızı renklendiren uğur böceğim olur musun?" Hamit, Kübra'ya uğur böceğim derdi.
Hamit'i günlerce arayan Kübra, bir yandan da düğün hazırlıklarına devam ediyordu. Tolga'yla bir olabilmek için Hamit'i kullandığından Hamit'e bir vefa borcu vermesi gerektiğini hissediyordu. Kübra yarın evleneceği halde Hamit'i düşünüyor, kafası karma karışık bir şekilde ailesiyle televizyon izliyordu. Derken kapının zili çaldı. Kübra kapıya yönelip sonunda kapıyı açtı. Kapıdaki adam:
- Kübra Güngören?
- Buyrun, benim.
- Adınıza bir paket var. İsmini vermedi. Kutunun üzerinde sadece isminiz ve adresiniz yazılıydı. Bu sabah kapımızda bulduk ve bununla birlikte hesabımıza yatan kargo parasının onay kodunun altında bir de not vardı. Notta size akşam 19:00'da getirmemizi ve bunu alır almaz televizyonu açmanız istendi. Şurayı hemen imzalarsanız, televizyonun başına geçebilirsiniz.
- Anladım. Teşekkür ederim. İyi akşamlar, kolay gelsin.
telaşlı bir şekilde dedi ve hızla salona geçti. Elindeki kutuyu açtı. Kutuda sadece bir kitap vardı. Kitabın adı; "Seni Bitirecek Kadar Yazdım" idi. Kitabın arka kapağına baktığında kafede okuduğu cümleyi tekrardan gördü. Tam o sırada televizyon haberler programından bir konuşmaya yöneldi. Konuşan Hamit'ti. Kübra, gözlerine inanamadı ve televizyonun sesini açtı. Hamit konuşmaya devam ediyordu:
- Öncelikle mutluluklar diliyorum ve yayın hattını kestiğimiz için yetmiş beş milyondan özür diliyorum. Benim olamadın. Üç aylık hazırlığımla sana unutulmayacak bir evlilik teklifi yapmak istiyordum. Ama sen beni hem canımdan hem de can dostumdan vurdun. Canınız sağ olsun. Kendimi yetmiş beş milyona acındırmayacağım. Eline bir kitap ulaştırdım. Bana o itirafı ettiğinden beri yazıyordum. Dün bitti ve bir tane bastırdım. O da elinde olması lazım. En arka sayfadaki şiiri burada okumak için ezberledim. Müsadenle okuyorum:
Bir tutam yalnızlıkla doldurdum hayatımı
Acıyorum kendime
Sana acıdığım kadar
Sevmek mi?
Boş sokaklarda dolanan evsizden farksız
Hele de yağmur varsa yüreğinde
Gökten düşenin önemi yoktur gözlerince
Ben seni herkes kadar yazıp
Herkesin yaşayamayacağı kadar sevdim
Ama şunu bilme;
Seni "seni bitirecek" kadar sevdim!"
Yetmiş beş milyon insandan tekrardan özür diliyor, size mutluluklar diliyorum.
dedikten sonra yayın eski halinde geri döndü. Ailesi kadar Kübra da şaşkındı. Yarın düğünde ne yapacaktı? O kadar insanın karşısına nasıl çıkacaktı?Kübra'nın telefonuna, yayından sonra bir mesaj geldi. +35'li numaradandı. Okudu ve anlamak için bir daha tekrarladı: "Seni yaza yaza bitirdim. Şimdi özgürsün benden." Kübra ağlayarak odasına geçti ve sabaha kadar kitabı ağlayarak okudu. Okuması ve ağlaması dinince de derin bir uykuya daldı.
Sabah olup annesi uyandırmaya geldiğinde gördüğü şeyin üzerine bayıldı. Babası koşarak kızının odasına geçtiğinde gördüğü şey karşısında şoke oldu. Kübra, havada asılı duruyordu. Ve arkasındaki duvarda "Sevseydim de bana bunu yapmasaydın" yazıyordu.
İyi-kötü eleştiriye açığım. :)
Şiirle başlamam yaklaşık 7 sene oldu. :) Yoruma açık bir insanım hakaret içeren cümle olmadıkça. :)
Teşekkür ediyorum yorum için. Hikaye yazmaya başlayalı bir ay bile olmadı. Uzun vadeli yazdıklarım var. Çünkü bu memlekette şiir kitaplarına önem vermiyorlar artık. Ben o kadar yazıyorum ama bitirdiğim şiir kitapları bir el parmağım kadar değil. Hikaye kısa oldu evet, hak veriyorum. Ancak şunu merak ettim. Ne kadar daha gidebilirdi? Benim de bu soruyu sorma hakkım var :) Terzi kendi söküğünü dikemez sonuçta. Çünkü ben gidemedim. Ben ekleme yapsaydım. Araya Kübra ile Tolga'nın sevgi dolu sohbetlerini yazmak isterdim, Hamit'in başka bir arkadaşına salya sümük anlatmasını isterdim. Lakin benim için önemli olan sonuydu. Çünkü kalıplaştırılmış aşk hikayeleri yüzüp gidiyor gözlerde. Çoğu okuyan arkadaşım bana "Kız şiiri duyunca dönmeliydi" diyorlardı. Bu beni üzen durum. Çünkü yazmakta kalıp olmaz. Yazmakta benzerlik olur ancak "aynı" kavramı yoktur! Şiir yazmayı bırakmadım ama şiir kitabı da yapmak istemiyorum. Deneme ya da hikaye kitabım olacak ilk kitabım. Zaten aklımda bir proje var. Eğer görüşecek olursak, fikirlerinize açığım. :)
Bu arada yorum için teşekkür ederim. İki sorum var:
1. (Yukarıda da dediğim gibi) Daha ne kadar gidebilirdim?
2. Sizde iz bırakan "can alıcı" cümlelerim nelerdi?
Selametle, sağlıcakla :)
İstediğim uzatma yolu yeni olaylar eklenmesi değil, olanların üzerinde durulması. Yani olaylar pat diye olup bitiyor. Bize kana kana su içme fırsatı vermeniz gerekirken bir yudum suyla susuzluğumuzun geçmesini bekliyorsunuz. Umarım anlatabiliyorumdur.
Can alıcı cümleler erkek karakterin kadın karaktere söylediği her şey. Özellikle şiirler. :)
Bu kadar geç yorum yaptığım için de özür dilerim.