Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Arthur Schopenhauer – Üniversiteler ve Felsefe - Notlar
Arthur Schopenhauer – Üniversiteler ve Felsefe
Felsefe ve Yönetimi Üzerine
Eğer hayatımız sonsuz ve ıstırapsız olmuş olsaydı dünyanın neden var olduğunu ve neden tam da bu şekilde var olduğunu sormak muhtemelen kimsenin aklına gelmez, her şey tamamen doğal olarak kabul edilirdi.
Neredeyse herkes hep şöyle bir insan olduğunu, bundan çıkan sonuçlarla birlikte düşünüyor. Diğer taraftan (her türlü kayıt ve sınırlamadan bağımsız olarak) genelde bir insan oldukları ve bundan çıkan sonuçlar pek kimsenin aklına gelmez; ama asıl hayati mesele budur.
Felsefe yapmanın ilk iki koşulu: öncelikle bir soru hakkında söylenecek her şeyi söyleme (yani o soru dışında hiçbir kaygı, endişe, çıkar vs. Gözetmeksizin) cesaretine sahip olmak, ikincileyin, onu bir sorun olarak kavramak için kendiliğinden aşikar olan her şeyin açık biçimde bilincinde olmaktır. Son olarak gerçek anlamda felsefe yapmak için ruhun-dimağın hakiki manada serbest olması gerekir. Herhangi bir amacın peşinde olmaması, dolayısıyla irade tarafından yönlendirilmemesi, fakat bölünmemiş dikkatini sezgisel kavrayış dünyasının ve kendi bilincinin öğrettiği şeye vermesi gerekir. ———-(YAŞASIN ÖZGÜR DÜŞÜNCE!:)
Şair düş gücünün önüne hayatın, insan karakterlerinin ve durumlarının tablolarını getirir, hepsini canlandırır ve ardından herkesi düşünsel melekeleri elverdiğince bu tablolar üzerine düşünmesi için bırakır. Bu sebepten ötürü o, çok çeşitli yeteneklere sahip insanları, hatta eş zamanlı olarak budalaları ve bilgeleri bile tatmin edebilir. Ne ki filozof, bu şekilde hayatın kendisini değil, fakat hayattan soyutladığı tamamlanmış fikirleri getirir ve okurun tam olarak aynı şekilde ve kendi düşündüğü kadar düşünmesini talep eder; dolayısıyla onun hitap ettiği kesim çok dardır. Bu yüzden şair çiçekleri derleyenle karşılaştırılabilir, HALBUKİ FİLOZOF ÇİÇEKLERİN ASANSINI GETİRENE BENZER. ———————-(Kışın filozof yazın şair var memlekette, Bin bir hayal üretir nüfusum, Hepsi de birbirinden merdane)
Bir makinenin canlı bir organizma karşında durumu ne ise, şeyler hakkında başka birisiyle sohbetin de (onlar hakkında) ciddi tefekkür ve derin düşünme karşısındaki durumu odur. Dolayısıyla kişi ancak kendisi tam olarak anlar; diğerleri ancak yarı yarıya anlar; çünkü böyle en fazla bir kavramlar uzlaşmasına ulaşılabilir, ama onun temelini oluşturan sezgisel kavrayış (bütünlüğüne) asla!!————————————————-(Dilin yetersiz bir araç olduğuna ilişkin)
Başkalarının söylemiş olduklarının karşılaştırılması ve tartışılmasıyla büyük ölçüde ne bilgimiz ne de derin kavrayışımız artacaktır; çünkü bu her zaman suyun sadece bir kaptan diğerine boşaltılmasına benzer.
Felsefe tarihi çalışarak filozof olacaklarını umut edenlerin, şairlik gibi, filozofluğun da ancak doğuştan olabileceğini ve bunun çok nadir rastlanır bir şey olduğunu öğrenmeleri gerekir.
Büyük düşünceler yürekten çıkar. – Vauvenargues
Fakat dil aklın dışarıya yönelmiş bilgisinin soyutlamalar yoluyla (iletimi) amacı için doğmuştur ve bu yüzden ondan temelli olarak farklı olan ve iştirakilikin malzemesini oluşturan iç halleri yahut durumları anlatmak için uygun değildir. ————————————————-(Dilin yetersiz bir araç olduğuna ilişkin)****
Gizli bir iştirakilik çoğu kez akılcılığın temelinde yer alabilir; filozof o zaman buna gizli bir pusula olarak bakar, halbuki o yolunu ancak yıldızlarla, yani açıkça önünde yer alan harici nesnelerle bulduğunu ve sadece bunlara itibar ettiğini kabul eder. Bu kabul edilebilirdir. Çünkü o iletilmesi mümkün olmayan (dolyımsız) bilgiyi iletmeye kalkışmaz, onun ilettikleri bütünüyle nesnel ve akli kalır.
Eşyanın nesnel sezgisel bir kavranışınan kaynaklanmış ve mantıksal ve tutarlı bir şekilde savunulmuş olan hiç bir dünya görüşü bütüyle yanlış olamaz.——————-(Bu bakımdan faşizm dahi, takip edilebilirlik yani bulunan bir görüş olabilir.)
Kuşkuculuk her sistemde karşı olarak kendini daima terazinin öteki kefesine yerleştirebilecektir. ———————( Belki de bu yüzden her zaman muhalefet vardır. İktidarlara nazaran daha zayıf gözükseler de her zaman daha uzun ömürlüdürler. )
Doğanın zaman içinde var olmuş ve akıbeti tam bir yok oluş olan salt gelip geçici bir ürünü olarak düşündüğümde bu doğrudur. Ama aynı zamanda var olmuş ve var olacak her şeyin ben olduğu, ve benim dışımda hiçbir şeyin olmadığı da doğrudur. Anakreon’un yolunu takip ederek en yüksek mutluluğu şimdiki zamanın tadının çıkarılmasına yerleştirirsem bu da bir o kadar doğrudur; ama aynı zamanda ıstırabın olumlu-yararlı doğasını ve her türlü hazzın boşluğunu, hatta tehlikeli tesirini tanıyıp, ölümü varoluşumun hedefi ve amacı olarak düşünmem de aynı derece doğrudur. ———————————-(Özgür düşünce, bakış açısını değiştirebilmeyi gerektirir. Bakış açınızı değiştirebildikçe renklerin içindeki alaşımları daha net görebilirsiniz.)
Dinler, kısmen dogmalarını erken yaşlarda aşılamak suretiyle onu felç ederek, kısmen onun her türlü özgür ve önyargısız ifadelerini yasaklayıp tabulaştırarak insanın metafizik eğilimini zorla elinden almıştır. Dolayısıyla en önemli ve en ilginç sorunlarla, yani insanın bizatihi varoluşuyla ilgili özgür araştırma kısmen doğrudan yasaklanmakta, kısmen dolaylı olarak engellenmekte, ya da bu felç edicietkiyle öznel olarak imkansız hale getirilmektedir; ve bu şekilde insan melekelerinin en soylusu prangaya vurulmaktadır.
Başkalarının kendimizinkine karşıt olan görüşlerine hoşgörülü ve çelişkiye karşı sabırlı olmak için belki de hgiçbir şey kendimizin aynı konu hakkında birbiri ardına karşıt görüşler benimsediğimizi, onları tekrar tekrar, hatta kimi zaman çok kısa bir dönem içinde değiştirdiğimizi; konunun kendisini şimdi bu açıdan, az sonra bir başka açıdan göstermesine bağlı olarak, bir görüşü reddedip ardından onun tam aksini kabul ettiğimizi hatırlamak kadar etkili değildir.
“Gerçekten sahip olmak için
Atalarından miras kalmış olana,
Yeniden kazanmalısın onu”
Faust
Küçük evren ve büyük evren birbirlerini açar, açığa kavuşturur, böylece özde aynı olduklarını gösterirler.
Üniversitelerde Felsefe Üzerine
Çünkü birbirlerini sevip bağırlarına basanlar ve birbiri için doğmuş olanlar kolayca birbirlerini bulurlar; akraba ruhlar birbirlerini zaten uzaktan selamlarlar.
Ne var ki; genel olarak zamanla şu kanaate vardım ki, kürsü felsefesinin yukarıda sözü edilen yararı, bir meslek olarak felsefenin özgür hakikat araştırması olarak felsefeye ya da devlet güdümündeki felsefenin doğa ve insanlık adına (yapılan) felsefeye yüklediği sakıncayla doludur.
Etkinlik alanları bu şekilde daraltılmış olan üniversite profesörleri hallerinden gayet memnundurlar, çünkü onların asıl peşinde oldukları şey kendileri, karıları ve çocukları için güvenli, mütevazi bir geçim imkanı elde etmek ve ayrıca halk nazarındaki belli bir saygınlığın tadını çıkartmaktır. ———————————-(Bu eleştiri, kitap boyunca sürerken, neden sadece felsefe için bu tehlikenin bulunduğu açıklanmamıştır. Devlet boyunduruğu ve ya ekonomik bağımlılık yüzünden var olan değerlerinden vazgeçmek günümüzde bütün meslekler için mevcuttur. )
Eğer biz hakikatin bütünüyle ve eksiksiz olarak yerleşik dinde içerildiğine eminsek o zaman kendimizi dizginlemeli ve felsefe yapmanın her türlüsünden vazgeçmeliyiz. Çünkü olmadığımız şeyin olma iddasında bulunmayız.
Şükret Tanrı’ya bu yüzden her sabah, bakıp gözeteceğin bir Roma ülkesi yok!———————————-(J 7 vav’dan sakınınız)
Saf felsefe hakikatten başka bir amaç tanımaz.
Onun yüce hedefi benim metafizik dediğim, bu soylu ihtiyacı tatmin etmektir; bu bütün zamanlarda insanlar arasında kendisini derin ve tutkulu bir şekilde hissettirir. —————————(Hakikat ve kendini arayış üzerine)
Dogma insan soyunun büyük kalabalığı için tasarlanmıştır ve onlar için uygundur.—————(Dinin kavimlere indirilmesi?)
Bunlar ta başından beri bütün sanatlarda ve bilimlerde seyrettiğimiz oyundan bir sahnedir yalnızca, bir başka deyişle bir gaye uğruna yaşayanlar ile onun sayesinde yaşayanlar, ya da onunla özdeşenler ile onu temsil edenler arasındaki eski çatışmadan ibarettir.
Kendinden elektrikli cisimler nasıl ki elektrik iletkenleri değillerse, filozoflar da felsefe profesörüleri değildir.
Özgürlük ortamı hakikat için vazgeçilmez bir şeydir.
Bir sonraki düşünce adımında düşünürleri kendileri için ve başkaları için düşünenler diye ayırabiliriz; sonuncular kural, öncekiler istisnadır. Dolayısıyla öncekiler çifte anlamda özgün ve bağımsız düşünürler ve sözcüğün en soylu anlamında bencildirler. Dünyanın kendilerinden bir şeyler öğrenebileceği düşünürler sadece bunlardır. Çünkü daha sonra başkalarını aydınlatan sadece bir insanın kendisi için yaktığı ışıktır, dolayısıyla Seneca’nın ahlaki bir anlamda söylediği şeyin tersin e çevrilmiş biçimi, ‘Eğer herkes için düşünmüş olmayı istiyorsan, kendin için düşünmelisin’ düşünsel açıdan doğrudur.
Eski dünyada felsefeyle para kazanma sofisti filozoftan ayırt eden işaret olmuştur her zaman. Dolayısıyla bu ikisi arasındaki ilişki, tam olarak, gerçek aşka tutulan kızlarla para karşılığı icrayı sanat eden fahişeler arasındaki ilişkiye benziyordu.
Birileri sizi kraldan para almakla suçluyor. Eğer onu felsefe karşılığında, hatta bu kadar sık ve bunca büyük miktarlarda ve ayrıca ister istemez sizin bir filozof olduğunuzu düşünecek birinden almış izlenimini uyandırmasaydınız bu kabul edilebilirdi.
Dolayısıyla eğer ondan kazanç elde ediliyorsa, derin kavrayış derhal gizli niyet ve maksatın egemenliği altına girer ve sözde filozoflardan ancak felsefenin asalaklarını elde ederiz. —————-(felsefeden para kazanmanın zararları)
Hakikate sevgi duyan bu sevgiyle kendisini unutan filozoflar, öylesine nadirdir ki. İki bin beş yüz yıldır ulusların tarihinin ardında kalın fon ses olarak ilerleyen felsefe tarihi, siyasi tarihin gösterebileceği yüz ünlü monarka karşı yüz ünlü filozofu zor gösterir.
Hiçbir şey iki katırın karşılıklı olarak birbirini kaşımasından daha ağır başlı gözükemez.
Dönen değirmen taşlarının takırtısını işitiyoruz, ama öğürülen unu görmüyoruz.
Onların bilgiye ve öğrenmeye dönük çabalarının altında yatan şey daha çok öğretmektir.
Gerçek düşünürler derin kavrayışın peşinde olmuşlar ve onu (başka herhangi bir şey için değil) salt kendisi için aramışlardır, çünkü onlar içinde kendilerini buldukları dünyayı ateşli, heyecanlı biçimde şöyle veya böyle anlaşılır hale getirmeyi istiyorlardı; ama bunu ders vermek ve konuşmak için yapmıyorlardı.
Dolayısıyla sürekli tefekkür sonuncunda zihinlerinde temeli her zaman sezgisel dünya kavrayışı olan sabit, tutarlı ve esaslı bir görüş yavaş yavaş gelişti.
Gerçek incelik (kurnazlık) muğlak devrim ve sözcüklerin öyle bir şekilde ayarlanmasıdır ki okur eğer anlamazsa ister istemez kusurun kendisinde olduğunu düşünür, halbuki yazar mükemmelen bilir ki kusurlu olan kendisidir; ve bunun tek sebebi, onun iletecek gerçekten anlaşılabilir, yani açık seçik düşünülmüş bir fikrinin olmamasıdır.
İyi yazarlar, kendilerinin düşündüğü şeyi her zaman okurlarına tam olarak düşündürmek için çok büyük çaba harcarlar; çünkü aktarılacak değerli bir şeye sahip olan kimse onun (ulaşacağı yere ulaşmadan) zayi olup gitmemesi için her yolu deneyecektir.
Duyuları ve anlama yetisini önlerinde sezgisel kavrayışta uzanan dünya ve dolayısıyla kendilerine gerçekten verilen şeye, saf hakiki ve kendi başına yanlışa açık olmayan, bu yüzden o sayede şeylerin özünün iç yüzünü anlayacağımız şeye sağlam ve sarsılmaz biçimde yönlendirecekleri yerde, varlık, öz, oluş, mutlak, sınırsız ve benzeri gibi en yüksek soyutlamalardan başka şey bilmezler. Bunlardan yola koyulur, muhtevası nihayetinde safi sözcüklerden ibaret olan sistemler inşa ederler; dolayısıyla bu tür sözcükler gerçekte bir müddet oynanabilen ama patlamaması için gerçeklilik zeminine değmemesi gerek sabun köpüğünden başka bir şey değildir. ——————————(Kitapta en çok Hegel felsefesi eleştirilmiş, adeta bir laf salatası olarak betimlenmiştir.)
Dünyanın neresinde olursa olsun, her zaman, her koşulda cins zekaya ve anlayış gücüne karşı bizzat tabiatın tasarladığı, bütün vasatların, yetersizlerin ve kalın kafaların gizli bir iş birliği vardır; bunların tümü bir araya gelir ve muazzam büyüklükte sadık birlikler oluşturur.
Herkes ancak kendisinin başaracağını umut ettiği kadarını över.
Meyveler yetiştikleri toprağın tadını alırlar. Dolayısıyla bir çağın hakim felsefesi onun ruhunu belirler.
Bir felsefe olacaksa, yani insan zihninin en yüce ve soylu melekelerini kıyas kabul etmez derecede bütün sorunların en ağırına adama imkanı sağlanacaksa böyle bir şey başarılı bir şekilde ancak felsefenin devletin her türlü etkisinden bağışık tutulması halinde mümkün olabilecektir.
Aslında nasıl ki başka her bilim dalı Tanrıbilimin karışmasıyla bozulmuşsa, felsefenin de böyle ve tarihinin gösterdiği üzere bunun hepsinden daha fazla böyle olduğunu biliyoruz.
Felsefe bir kilise ya da din değildir. O dünyadaki fevkalade az kimsenin girebildiği küçük bir yerdir ki orada her zaman her yerde nefret edilip eziyet gören hakikat her türlü zevk ve zorlamadan bir kerecik olsun özgür olacaktır.
Hakikate mutlak saygı göstermek ve gerçekten felsefe yapmak için yerine getirilmesi gereken birçok şar tın yanı sıra bir tanesinin neredeyse vazgeçilmez olduğu açıktır. O şudur: kendi ayaklarımızın üzerinde durmak ve efendi tanımamak.
Gerçekten felsefe yapmak bağımsızlığı talep eder.
Ciddi ve dürüst biçimde amaçlanan felsefenin yeri üniversiteler değildir; ancak çoğu kez onun yerini, bir tahta kukla olarak, üzerine onun giysileri giydirilmiş, el kol hareketleriyle gösteri yapan bir kukla doldurur.
Bütün bunların sonucu olarak devletin amaçlarını bir kenara bırakıp ve sadece felsefenin yararına olacak şeyleri düşünerek üniversitelerdeki eğitimin tümüyle tam ve kesin biçimde kanıtlanabilir bir bilim olarak mantık dersleriyle ve felsefe tarihiyle sınırlanmasının doğru olacağını düşünüyorum.
*****Kitap Hegel felsefesine ağır eleştiriden oluşuyor aslında. Üniversitelerde felsefenin değil ancak felsefe tarihinin okutulması gerektiğini, felsefeden para kazanmanın felsefe etiği ile uyuşmayacağını söylüyor. Bir yandan, kitabın ilk kısmı sezgisel bilgi açısından keyifli.