Benim çocukluk yıllarımda; kuş lastikleriyle serçeler vurulurdu ağaç dallarında. Çizgi romanlarda gördüklerimizi yapmak için tavukları toprağa gömerdik. Sonra da kafalarına çakıl taşları atıp, çöplerle döverdik. Zaten horozun pipimi gagalaması da bu yüzdendi. Eşeklerin kıçını kızgın kömürle yakarak gülerdik yaptığımız eşekliklere.Aradan yıllar geçti. Kırkından sonra bir köpek tanıdım adı Şarlo idi. Bana insanların içindeki insanlığımı öğretti. Onunla hayata it gözüyle bakmayı öğrendim. Onunla Tanrıyı bir kez daha sevdim. Doğada yaşarken de; yanımda insan gibi hayvanlar, hayvan gibi insanlar gördüm. Şarlonun gözüyle bakarken sizlere; kırk yıllık dostumu gördüm o pencerede. Bana göz kırpıyor ve fısıldıyordunuz: yaz onu... yaz onu diye. İşte yazdım!...
Benim çocukluk yıllarımda; kuş lastikleriyle serçeler vurulurdu ağaç dallarında. Çizgi romanlarda gördüklerimizi yapmak için tavukları toprağa gömerdik. Sonra da kafalarına çakıl taşları atıp, çöplerle döverdik. Zaten horozun pipimi gagalaması da bu yüzdendi. Eşeklerin kıçını kızgın kömürle yakarak gülerdik yaptığımız eşekliklere.Aradan yıllar geçti. Kırkından sonra bir köpek tanıdım adı Şarlo idi. Bana insanların içindeki insanlığımı öğretti. Onunla hayata it gözüyle bakmayı öğrendim. Onunla Tanrıyı bir kez daha sevdim. Doğada yaşarken de; yanımda insan gibi hayvanlar, hayvan gibi insanlar gördüm. Şarlonun gözüyle bakarken sizlere; kırk yıllık dostumu gördüm o pencerede. Bana göz kırpıyor ve fısıldıyordunuz: yaz onu... yaz onu diye. İşte yazdım!...