Sandiane ve babası, çok tanınmış iki gazeteci olarak içinde bulundukları uzay gemisinin kaza yapmasına ve Başkadeniz gemilerince kurtarılmasına ilk elden tanık olurlar. Başkadeniz gemilerinin akıl almaz hızlarda seyahat edebilmelerini ve gezegeni saran sır perdesini aralayarak şöhretlerini pekiştirmek adına gezegene iniş yaparlar. Ancak aradıkları sır tüm gezegen tarafından paylaşılmaktadır ve sakinleri bu gazetecilerin işini hiç de kolaylaştırmayacaklardır. Sandiane’nin şöhret ve ahlak arasında seçim yapmasını gerektirecek olaylar dizisi gemilere dair sır perdesini aralamasıyla başlar....
Uzak gelecekte insanlık yıldızlara yayılmış ve 100 dünya üzerinde koloniler kurarak, Federasyon’un birer parçası olmuşlardır. “Warp drive” kullanan gemiler uzay ve zamanı bükerek ışık hızından daha hızlı ( FTL ) seyahati gerçek kılmış, günlük yaşamın bir parçası haline getirmiş. Başkadeniz’e ait gemiler ise farklı bir isimle anılıyorlar : Abis. Bir okyanus dünyası olan Başkadeniz, doğal güzelliğiyle turistleri çekiyor, ancak bu güzellik insanları sırlarından uzak tutmak için ortaya konan bir yem. Dünya’nın artık sadece bir sayfiye yerine dönmüş olduğu bir zamanda, tuz arıtıcı devasa su altı fabrikaları, gelgit enerjisini hasat eden enerji santralleri gibi teknolojik gelişmeler de okura sunulmuş.
Katı bir Makyavellist olan Sandiane üzerinden habercilik ve casusluk arasındaki sınır tartışılmış. Bilgi edinme özgürlüğü ve kişisel mahremiyetin korunması arasındaki çatışma tüm metin boyunca okurun karşına çıkıyor. Gelenekçilik ve yenilikçilik tartışmasını Sandiane ve annesi üzerinden götüren yazar, şımarık bir materyalist olan Sandiane’nin inançlarını sorgulatarak metnine çeşni katmak istemiş. Andy Warhol atfı yapan yazar, nesne-özne ilişkisinin karıştırıldığı uyarısını gene ana karakteri üzerinden yapmış. Sandiane ve babasının Gezegen arkaplanı üzerinden neredeyse gözden kaçacak elitizm yergisi de yürütmüş yazar. Uçarkamerasına insanlardan daha çok değer veren ve sadık olan Sandiane teşhirci bir karakter özellikleri sergiliyor.
Gezegenin gerçek efendileri olan Abisler, sentetik gemiler değiller; aksine son derece zeki ve biyolojik formlarını isteklerine göre yeniden düzenleyebilen canlılar. İnsanlarla bir çeşit sosyal sözleşme yapmış olan bu canlılar uzay ve zamanı büküp imkansız süratlerde uzayda yolculuk yapabiliyorlar. Biyolojileri açıklanamayan Abisler hem evcil hayvan hem de seyahat aracı olarak aktarılmış. Tıpkı “Ejder Uçuşu”ndaki gibi telepatik bağ kuran bu canlılar üzerinden “Leviathan” dolayısıyla “Tevrat” atfı yapılmış. Stockholm sendromuna da atıfta bulunan yazar, uçların biri teşhircilik de bir diğeri ketumluk da olan iki karakterin olgunlaşan aşkını aktarırken, ana karakterin kendi hayatının da medya sirkine dönmesiyle onu Başkadeniz insanlarına yaklaştırıyor. Medyatik bir şovla metnini kapatan yazar tartışmalarını net bir biçimde kapatmamış.
Hem biyolojik hem fiziki açıdan imkansız canlılar olan Abisler, yarım bir metinle birleşince sadece Y/A bilim kurgu hayranlarının ve yeni bir şeyler okumak isteyenlerin keyif alacağı bir kitap çıkmış ortaya.