LSD kafasıyla yazılmış, kurgusu kopuk kopuk saçma bir kitap. Almayın, okumayın, paranıza ve zamanınıza yazık.
Dan brown kitaplarına benzer buldum. Zor okunan ancak sürükleyici ve merak uyandırıcı. Tavsiye ederim
Klasikler arasına sayılan kitap, türkçe çevirisinin yeterli olmasına karşılık kolay okunan bir metin değil.
Çok sayıda gönderme, dilbilgisi oyunları içeren "49 numaralı parçanın nidası" anadili ingilizce olan okurlar için dahi rahat anlaşılır bir metin değil.
Okurken çok yararlandığım, okumayı düşünenlere tavsiye edeceğim bir değerlendirme link olarak aşağıda yer almakta... İyi okumalar...
https://www.goodreads.com/review/show/150029535?book_show_action=false&from_review_page=1
Okuduğum en zor kitaplardan biri; toplam 175 sayfa değil de mesela 375 sayfa olsaydı bitirebilir miydim? Sanmıyorum...
Post modern edebiyatla aram iyi değil. Bu edebiyat türünün "ıvır zıvıra" boğulmuş detaycılığından ve insan aklına meydan okuyan "alaycılığından" hoşlanmıyorum. 49 Numaralı Parçanın Nidası da bu tip unsurlarla dolu. Aşırı detaylara boğulmuş aşırı uzun paragraflar yorucu ve kitaptan kopma riski doğuruyor. Kitabın kurgusunda çözülmeye çalışılan gizem, bu detaylar yüzünden cazibesini yitiriyor, okuyucunun (en azından benim) merak duygusunu öldürüyor. Kitapta şu veya bu önem sırasına göre zikredilen kahramanların tamamı aşırılıklara meyilli, hastalıklı, sevimsiz tipler. (Hayır, bu kadar dehşet verici bir dünyada yaşamıyoruz.) Belki de yazar yarattığı kahramanların hepsini böyle sevimsiz ve itici görmemizi istiyor. Sonra laf dönüyor dolanıyor "acaba bir matrisin içinde mi yaşıyoruz" paranoyasına geliyor - sonraki on yıllar boyunca bu paranoyadan bol malzeme çıkacak...
Bu tip romanlar '60'larda ilginç idi. Sonraki yıllarda benzeri binlercesi yazıldı ve artık kabak tadı vermeye başladı.
Eminim bu türden hoşlanan pek çok okuyucu vardır. Ben onlardan değilim.