Kitaptan çarpıcı bir alıntı;
"Bizler birlikte yaşıyoruz, birbirimizi etkiliyor ve tepki gösteriyoruz; ama her zaman ve her koşulda kendi başımızayız.Şehitler savaş alanına el ele girerler; tek başlarına çarmıha gerilirler.Birbirlerine sarılmış aşıklar bireysel coşkularını umutsuzca tek bir yüce benlik halinde kaynaştırmaya çalışırlar, ama boşunadır.Doğası gereği her vücut bulmuş ruh tek başına acı çekmeye ve zevk almaya mahkumdur.Duyular, duygular, iç görüler, hayaller...bütün bunlar özeldir; sembollerle ve ikincil ellerin aracılığı olmadan iletilemez.Deneyimler hakkında bilgi alış verişinde bulunabiliriz ya da bilgi toplayabiliriz , ama deneyimlerin kendilerini değil.Aileden ulusa her insan grubu bir ada-evren teşkil eder."
Yazarın doktor kontrolünde meskalin alarak etkilerini kaydettiği eseri. Özellikle sanatçıların beyninin çalışma şeklinde dair yapılan çıkarımlar çok ilginç. Eşyaların boyutları ya da mesafeleriyle değil de renkleri veya ilgi alanına göre öne çıkışları en dikkat çekici nokta. Çocukken ateşimin çok yükseldiği bir gün, şekli belirsizleşen odada boyut kavramını yitirmiş eşyalara bakınıp durduğumu ve mesafeyi algılayamadığımı hatırlıyorum. Bu eserdeki deneyimleri ve yazarın bunlara verdiği tepkileri okurken fark ettim ki önyargıdan uzak, henüz şekillenmemiş çocuk beyniyle düşünecek olursak, sanırım saf bilince en yaklaştığım an, havale geçirmek üzere olduğum anmış. Deney ve o esnada kayda alınan görüşler ilgi çekici olmakla birlikte kitabın oldukça ağır bir dili var. Özellikle sanat eserleri ve sanatçıları üzerinden yapılan değerlendirmelerin yoğunluğu, konuya ilgi duymayanlara zorlayıcı gelebilir.