Bir süredir John Steinbeck okumuyordum, hasret gidermek için Altın Kupa'yı seçtim. İnceleme yaparken bu kitabın ilk eseri olduğunu öğrendim.
Steinbeck'in çevre betimlemeleriyle dolu ve akıcı, kolay anlaşılır bir dili olduğunu biliyordum. İlk eseri olduğu için yazımında acemilikler görünse de sizi rahatsız etmez ve ileride anlatımının daha da güzelleşeceğinin habercisi olduğunu belirtir.
Günümüzde gördüğüm karakterlere belli başlı özellikler yazılsa da ya bunları hiç göstermiyorlar ya da yazılan özellikleri azıcık gösterip bambaşka kişiliklere bürünüyorlar ve bunlar yavaşça değil, 2-3 bölüm sonra gerçekleşiyor. Steinbeck'in kitaplarında bu kusuru kesinlikle görmezsiniz. Yazar, çok güzel karakterler yazar ve onların yaptıklarını, gelişimlerini eksiksiz aktarır. Değişimler olacaksa da bunları size yavaşça yedirerek anlatır. Sanırım bu yüzden Steinbeck'in kitaplarını çok seviyorum.
Baş karakter Henry'nin hikaye başında hayatını nasıl sürdüreceğini bulması birdenbire gerçekleşse de sonrasında yaşadıklarında anlatılması gereken yerler yeterli uzunlukta anlatılmış, 2 cümlenin yeterli olduğu kısımlarda da bu başarı sağlanmış. Henry'nin hayatındaki mücadeleler, hatalar ve sonundaki pişmanlıkları ruhuma işledi.