"Roman" demek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Daha çok uzun öykü gibi. Bir kadının [Leyla Taşçı] hikayesini iki farklı biçimde yazmış Seray Şahiner. Başka bir deyişle Leyla için iki ayrı kader belirlemiş.
Anlatım [1. tekil şahıs ile] akıcı ve güzel olmuş. Ziyadesiyle kendini okutturuyor. Genç ve fikrimce başarılı bir yazar Şahiner. Umarım hak ettiği ilgi çok geçmeden onu bulur.
Her iki bakis acisi da insanin icini hop ettiren cinsten. Bakip gectigimiz ve hatta cogu zaman gormemeye calistigimiz seye boylesine yakindan tanik olmak.. Bittiginde insani ciddi manada rahatsiz ediyor.
Üçüncü sayfa haberlerinde rastladığımız kadın hikayelerinin, trajikomik öyküsü..Yaşadıklarıyla ancak onları alaya alarak savaşabilen bir kadınla sohbet eder gibi okunup bir çırpıda biten bir kitap..
Bu kitaptan hemen önce de "sıfır noktasındaki kadını"okumuştum. Gerçekten afallamış haldeyim..
Maaleseflerin ülkesi Türkiye.
Bu kitapta yazılanlar maalesef hiç de yalan değil keşke yalan olsaydı. Kah azını kah fazlasını yaşayan o kadar çok aile var ki... Yazarın dili ile ayrıca çarpıcı olmuş, okuduğum için mutlu okuduğum için üzgün hissediyorum.
"Dünyada her şey kadının eseridir" M.K.Atatürk
Bu kitabın en olumlu yönü, içten anlatımı bence. Dili ve akıcılığı hemen içine çekti beni. Ancak daha edebi olabilirdi diye düşünüyorum. En büyük eksisi ise tecavüz gibi bir vakayı gerekli ciddiyette işlememesi. Sanki trajikomik bir konuymuş gibi zamam zaman esprisini yapıyordu. Halbuki bu çok ciddi sonuçları olan bir yıkımdır. Dramdır. Yazar bir kadın olmasa empati kuramamış diyeceğim.
Harika bir kitaptı. Çok hüzünlü başladığını düşümsem de ilerleyen sayfalar da işin içine eğlence de girdi. Aslında trajilomik şeyler. Bütün kadın arkadaşların okuması gereken bir eser diye düşünüyorum. Bir solukta okudum.
Leyla yine sayfalar arasından çıkıp gelecek kadar gerçekti, kim bilir etrafımızda kaç tane Leyla var, yolda sokakta geçerken gördüğümüz....akıp gidiyor, içinde insanın acı bırakıyor Antabus....
Kesinlikle çarpıcı bir iş. Tamamiyle kendine özgü bir dili ve keskin bir mizahı var. Aslında bu keskin mizah karakteri biraz gerçeküstü hale getirmiyor değil. Ama itiraf etmek gerekir, gazetede kısaca göz atıp sayfayı çevirirken böyle yazılınca su gibi okumuyor muyuz?
Eser, birinci ağızdan yazılması sayesinde artık ne yazık ki kanıksadığımız üçüncü sayfa haberlerinden birinin içine düşmemizle başlıyor. Olur ya beğenmezsek diye bize alternatif de sunarken lafını sakınmadan önce yalın bir sertlikle sonra baya baya şiddetli bir sertlikle seyrediyor. Okuyup geçtiğimiz, yorumda bulunup eylemde bulunmadığımız nice olaya içeriden bir bakış atıyor. Belki yeni bir şey söylemiyor. Bir çıkış yolu da sunmuyor. Sadece bir bakmamızı bir de buradan yakmamızı istiyor. Sonunda mı? Şimdi sayfayı çevirebilirsiniz....
Yazarın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen anlatım dilinin akıcılığı ve konusunun güncel olması beğendiğim yönleriydi.Günümüzün kabusu kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin en kısa sürede sonlanması dileğiyle...