Aşk yanılgı mıdır? Zeka ile ilgisi var mıdır? Aşk'a Erenler kimdir? Ve daha birçok soru sorarız aşk kavramını tanımlayabilmek için… Ve birçok kez kelimeler yetmez yaşadığımız o biricik duyguyu paylaşmaya. Belki şiir veya roman, belki bir şarkı, belki bir resim, belki de bir koku birçok anıyı aniden ortaya çıkarıverir… Aşkımızı bir yol bulup anlatmamıza rağmen hep bir şeylerin eksik kaldığını düşünürüz. Ve bizim anlatamadığımız duyguları ve durumları açıklayacağını düşündüğümüz bilimin kapısını çalarız.
Konusu itibari ile oldukça ilgi çekici bir kitap, aslında hiç okumayı düşünmemiştim. Yani nörolojiye çok fazla ilgili bir kişi değildim ve hali ile aklıma böyle bir kitap okumak da gelmemişti. Güzel dostum Meryem Seyda yollayınca okumadan duramadım. İyi ki de okumuşum, ilginç bilgiler öğrendiğimi söylemeliyim. Aşk'ın beyin üzerindeki etkileri veya beynin kimyasallarının aşk üzerindeki etkisi okunmaya ve incelenmeye değer bir konu.
Genel olarak bilim insanları, hormonların coşması ile 'aşk' olarak tabir ettiğimiz duyguların ortaya çıktığını ve 2-3 yıl sonra ise bunun sona erdiğini ve yerini 'sevgi'ye bıraktığını iddia ediyor. Yani aşk, kimyasal bir şeydir. Bana göre ise hisseden, algılayan RUHUMUZ olduğu için, bedenin ruha değil ruhun bedene etkisidir bu aşk-hormon ilişkisi. Yani şöyle düşünelim; aşık olmaya karar veren mekanizma ne? Neden o kişi? Benzer veya aynı özelliklere sahip milyonlarca insan dışarıda ve biz hemen hemen hepsini görüyor, tanıyoruz ama neden özellikle o kişi? Bağlantıyı ilk kuran hormonlarımız ise bunu nasıl yapıyor? Kurabilme becerisine sahip olduklarını da zannetmem. Bana göre bağlantıyı kuran 'ruh'... Ha kimi kişi için ruh diye de bir şey olmayabilir ama o zaman da sayısız soru cevapsız havada asılı kalacaktır.
Neyse. Altını çizdiğim ilginç noktalardan birkaçını yazayım.
Kokunun salgılandığı yerler yine cildin altındaki bezlerdir. Kadın çoğu kez aklını kullanıyorsa kokusunu salmaz, duygusu varsa salar. Erkek de cinsel dürtüsü ile bu eylemi yapar. Kadın cinsellik veya aşk istemiyorsa kokusunu denetleyebilir.
Aşkta kaygıyı en iyi anlatanlar bayanlardır. Erkekler kaygı duydukları andan itibaren çoğu kez kavga etmeye eğilimlidir.
Yanlış yorumlamalar, yalanlar varsa aşık olduğunu sanmak, kendini aldatmaktır.
Klinik psikoloji araştırmalarında kadınların, sadece cinsel yakınlık kurmaya çalıştığı kişide bile cinsel özellikleri basan erkekler yerine ilişkilere daha eğilimli olduğu izlenimi veren erkekleri seçtiğini buldu.
Maureen O'Sullivan'ın yaptığı araştırmalar kadınların sık olarak bakirelik, doğum denetimi, erkeğin performansı konusunda yalan söylediklerini ortaya koydu(sebebi ise bu erkeklerle uzun süre birliktelik istediklerinden).Erkeklerin ise kadın ile ilgili duygularda, iş hayatındaki para ve statü ile ilgili konularda yalan söyledikleri anlaşıldı.
Romantikler, romantiklerle aşk yaşıyor.
İhmal, baskıcı tutum, iletişim azlığı, karşıdaki kişiyi tanımamam, şiddet içeren sözler ve çatışma aşkı bitirir.
Altını çizdiğim ve üstüne yıldız koyduğum bilgilerden birkaçıydı bunlar. Ben oldukça eğitici buldum, size de tavsiye ederim. :)
DİPÇE: Bilhassa ilk sayfalarda bazı anlar yazarın ne demek istediğini anlamadığım noktalar oldu; cümle kurması ile ilgili bir aksaklıktan kaynaklıydı...