https://illekitap.blogspot.com/2018/12/nazmiye-sumer-bana-askla-gel.html
Veee Karadeniz hikayeleriyle birçok okurun gönlünü fetheden yazar Nazmiye Sümer'in çıkan son kitabı Bana Aşkla Gel okundu.
Bazı yazarlar vardır okurlarının fikirlerine önem verir, eleştirilerini dikkate alır bazı yazarlar vardır eleştiriye gelemez, söylediğiniz her şeye cephe alır. Nazmiye Sümer, okurlarının düşüncelerine önem veren, onların eleştirilerini dikkate alan bir yazar. Bu yüzden kitabında beğenmediğim yerleri açık yüreklilikle dile getirmek istiyorum ki bir sonraki kitabı çok çok daha iyi olsun. Ve biliyorum ki benim sözlerime kırılmak yerine dikkate alacak ve şişirme bir yorum yapmamamdan dolayı sevinecektir.
Tanıdığım, sohbetimin olduğu yazarların kitaplarını biraz daha ince eleyip sık dokuduğum için yorumlarım azıcık eleştirel oluyor. Bu yüzden Nazmiye Hanm'ın söylediklerime alınmaktan çok önem vereceğini bildiğimden dolayı daha bir ince ince yazacağım yorumumu bu yüzden ara ara spoiler verebilirim bilginiz olsun.
Öncelikle Nazmiye Sümer'in kalemini seviyorum. Karadeniz nedense hep ilgimi çeken bir bölgemiz ve bu yüzden de oraları konu alan hikayeleri ayrı bir seviyorum. Daha doğrusu memleketimin güzel örf adetlerini konu alan ve yaşantılarını ortaya seren hikayeleri seviyorum. Nazmiye Hanım da bana bunu veren yazarlardan biri. Kurgusu akıcı, sürükleyici ve romantikti. Havada kalan bir kısım yoktu, her şey oldukça yerindeydi.
Öncelikle eleştirel kısımları yazıp sonrasında sevdiğim kısımlara değineceğim ama önce bir kısaca kitabın konusuna değineyim. Miray, henüz 17 yaşında ailesiyle Rize'nin eşsiz güzelliğinde yaşayan ve iki ağabeyiyle uğraşmayı seven mutlu, haşarı, erkek gibi davranan ama tipik şımarık bir evin tek kızı olan bir kız. Mirsad ise, İzmir'de iş hayatına atılmış dedesinin şirketini yöneten bir genç adam. Dedesinin ölümünden sonra vasiyetinde Miray ile evlenmesi karşılığında sahip olacağı şirket hisseleri için Rize'ye giden Mirsad, Miray'ın hiç de tahmin etmediği gibi biri çıkması üzerine neye uğradığını şaşırır. Miray ise evliliği ailesine getirileri için kabul ederken içten içe Mirsad'a aşık olmuştur. İçindeki toy kız Mirsad'ın aşkından ölürken, Mirsad'ın duygularını bilemez. Mirsad ise içindeki aşık adamın karşısındaki küçük kızın yaşından ötürü adım atmaya korkarken kendini geri çeker. Ama işler öyle bir sarpa sarar ki, Mirsad Miray'dan uzak durmak isterken hatalar yapar, kalbi birçok kez kırılan Miray ise mecburi olarak sürdükleri evliliklerinde 5 yılı doldurup kendi yoluna bakmayı kabullenmek zorunda kalır. Ama tabi aşk her zaman kazanır...
Kitabın konusunu çok üstün körü anlattım ama bu kadar üstün körü değildi. Öncelikle kitaptaki sırlar çok iyiydi. Hepsi çok güzel kurgulanmıştı ve bence oldukça sağlam bir şekilde kurguyla bütünleşmişti.
Aile ilişkilerini, kardeşlerin diyaloglarını, kuzenlerin iletişimlerini okumak muhteşemdi. Beni özel hayatımda tanıyan bilir kuzenlerimle olan diyaloglarımı kitaplardaki karakterlerde görmek beni oldukça memnun eder ve bunda da kuzenlerin birbirleriyle olan iletişimi çok hoşuma gitti.
Mirsu ile Cüneyt'in ilişkisine değinirken Okan ile Eylül'ü es geçilmemesi de oldukça iyiydi. Okan ve Eylül'ün kitabı var mı bilmiyorum ama varsa kesin alacağım yoksa da kesinlikle çıkmasını bekleyeceğim.
Miray ile Mirsad'ın birbirleriyle kedi köpek halleri ve keçi gibi inatları süperdi. Aşık çiftlerin kavgalarını okumayı seviyorum çünkü hep aşk böceği durumu biraz yapmacık geliyor bana. Arada küçük tartışmalar ve sevimli barışmalar hayatın gerçeği ve bunu kitaplarda görmek çok güzel.
Dedeleri ile ilgili sırlar güzel kurgulanmıştı, Pokut Yaylası'yla ilgili kısımlar ise çoook güzeldi. Bayıldım. Toprak'a üzülsem de kitaplarda böyle muhteşem karakterleri görmek çok güzeldi, açıkçası başka yazar olsa Toprak'ı psikopat yapar, Miray'ın peşini bırakmayan bir takıntılı aşık haline getirir kitabı uzatır da uzatırdı. Nazmiye Hanım'ın her şeyi dozunda bırakmasını sevdim.
Aslında ilk olarak eleştiri dedim ama sevdiğim kısımları yazmaya başladım sanırım. Şuraya bir iki eleştiriyi yazıp yorumu çok uzatmadan ve çok fazla spoiler vermeden bitireyim.
Ben her ne kadar geçişli anlatımı sevmesem de yazarlarımızın sevdiği bir yazım tarzı olduğundan alıştım ama bu kitapta ara ara Miray ve Mirsad arasında anlatım geçişleri vardı ve ne yazık ki o kısımlar olmamıştı. Çünkü bazı yerlerde bir sahneyi Miray tarafından okuyoruz ve sonra birkaç sayfalık bölümle Mirsad tarafından da aynı yerleri bir daha okuyoruz. Biraz kendini tekrar etmiş gibi geldi bu kısımlar ve olmamıştı ne yazık ki. Ama Mirsad'ın Toprak ile konuşmaya gittiği kısımları kastetmiyorum tamamen aynı olan sahneleri kastediyorum.
Ayrıca Miray'ın duyguları dolu dizgin anlatılırken, kırgınlıkları, taşkınlıkları ve aşkı iyi bir şekilde anlatılırken Mirsad'ın duyguları biraz eksik kalmış gibiydi. Yeterli değildi, Miray yanında yarım gibiydi. Evet kitap yoğun bir şekilde Miray tarafından anlatılıyordu ama arada Mirsad'a geçen kısımlarda aynı sahnenin tekrarı yerine daha yoğun bir şekilde duygularına değinmesini isterdim.
Kitaba dair eleştirebileceğim bu iki kısım var onun haricinde eleştirilecek bir yer yok benim nazarım. Bir iki yerde imla hataları vardı ama nazar boncuğu onlarda diyorum. Hemen hemen her kitapta bir iki tane gözden kaçıyor.
Nazmiye Sümer'in mütevazi, akıcı, kendi toplumumuza değen hikayelerini seviyorum. Neden bilmiyorum ama ilk kitabı Hiç Hesapta Yokken ve son kitabı Bana Aşkla Gel kitaplarını okudum diğer kitaplarını okumamışım. Onları da kısa zamanda alıp okuyacağım.
Karadeniz hikayeleri sevenlere tavsiye ederim. Sıcacık, içinizi ısıtacak romantik, aile ilişkilerini anlatan bir hikaye istiyorsanız deneyin derim :)
Yazarı ilk Karadeniz Güneşi ve Ege Güneşi adlı kitapları ile tanıdım ve kendine has otantik kalemini çok sevdim. Bu okuduğum dördüncü kitabı ve yine keyifle okudum. Karadeniz'li olarak kitabın içinde kendimizden bir çok nüanslar bulunca okuması daha bir keyif veriyor. Yöresel yaşanmışlıkları ve akıcı kurgusu ile gayet güzel bir romandı. Yalnız söylemeden geçemeyeceğim kitap kapağı içerikle biraz tezat kaçmış bana göre, yöresel otantik bir kapak çok daha iyi ifade ederdi bence kitabın güzelliğini. Bu kapak da kendine göre güzel olabilir ama kitabı sanki basite indirgemiş, sıradanlaştırmış gibi. Bu benim nacizane fikrim diyelim. Yoksa kitap kesinlikle tavsiye edebilecegim bir roman.
Yazarın kalemini seviyorum, güçlü bir kalemi var. Ve kurguları da bir o kadar güçlü.
Genç bir kızın; annesinin hakkı olduğunu düşündüğü mirası alabilmesi uğruna, sahte bir evlilik yapması ile başlayan bir serüven..
Biri; zengin, yakışıklı, ailenin yükünü omuzlamış tek erkek torunuyken... Diğeri; çocukluktan çıkmak istemeyen, ağabeylerinin uslanmaz kız kardeşiydi.
Laz kızımız Miray ile Egeli Mirsad’ın hikâyesi eğlenceli başladı. Miray’ın hırçınlıkları ve çocukluk diye adlandırdığımız muziplikleri eğlendirdiği gibi Mirsad ise özellikle de bazı yerlerde en az Mirayı sinirlendirdiği kadar beni de sinirlendirdi.
Kitaba dün başladım yavaş yavaş okuyayım diyordum ama bir başladım biraz daha okuyayım Mirsad’ın başını taşlara vuracağı zamanı görene kadar okuyayım diye diye kitabı bitirdim.
Ve ben çok sevdim bu iki aşuğuu.
Tabi Eylül ile Onur ikilisi ayrı bir kitap olacak diye bir düşünce oluştu kitabı okuduktan sonra bu ikisinin hikâyesini çok merak ettim.
----------------
“Sen hep böyle misin? Yani şaşkın ve sakar!” diye sordu alayla. Son sözleri beni kendime getirdi. Şaşkınlığımdan sıyrılırken aldığım derin solukla birlikte öfkeyi de içime çekiyordum.
“Sen de her zaman böyle kendini beğenmiş misin?” diye sordum öfkeyle.
Güldü. Gülüşü öfkemi komik bulmasındandı. “Karşımdaki kişinin algısına göre değişiyorum. Şu an sanırım öyleyim.” Derken son derece doğaldı. “Neyse, beni evine davet etmeyecek misin?” diye sordu hemen ardından.
“Etmeli miyim?” derken onu taklit ediyordum alayla.
“Sen etmezsen kendimi davet ettirecek birini bulabilirim sanırım.” Derken kurnazca bir kaşı yukarı kalktı.
“Bundan eminim. Sende bu çene oldukça!” derken arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım.
“Hey! Nereye gidiyorsun?” Şaşırmıştı.
“Eve! Valizini benim taşımamı beklemiyorsun herhalde?” derken ona dönmemiştim. Bu onu davet etme şeklimdi.