Okunmalı...
http://sezaiakbiyik.wordpress.com/2012/09/02/bati-cephesinde-yeni-bir-sey-yok/
Savaşın neden çıkar? Kim Savaşları başlatır ? Fransa da tanımadıım bir matbaacıyla Almanya dan bir çiftçi neden bir birine düşman olur?
Savaın kendisinin korkunç yüzü ve bunun sebeplerini sorgulayan 18 yaşındaki asker Paul ve 20 sınıf arkadaşının savaşta yok olup gitmesi
Ve kitap bitti... Kan,mermi viziltisi, irin,cephe hummasi.aclik,susuzluk,ölüm,ates,dostluk,korku,kesik uzuvlar,ölen atların korkunç sesleri, ,özlem.üzülen anneler, bir dostunun ölümünü izlemek, hiç tanımadıığın birini öldürmek ve can çekişmesiini seyretmek, duyguların sertleşip düzleştiği, geçmişe ait tüm detayların kaybolduğu savaş pisikolojisii; kısaca savaşın iğrençliğini lezzetli bir şekilde sunan harika bir kitap.
Bu bir savaş kitabıdır. Savaşın ne kadar gereksiz,anlamsız ve birilerinin sadece iki dudağının arasında olduğunu,o kişiler için ise bir anlamınız olmadığını karakterler aracılığıyla anlayabileceğiniz bir kitaptır.
Alman askerlerinin Fransa'ya karşı savaşını konu edinir.O kadar tiyatral bir anlatıma sahiptir ki parçalanmış cesetleri,ortaya dökülen bağırsakları,kesilen bacakları sanki yaşamış gibi okuyabilirsiniz.
Nazilerin de meydanda yaktığı yasaklı kitaplarındandır. Zaten sonrasında yazar Almanya'yı terk etmiş Amerika'ya yerleşmiştir.Naziler Remarque'yi öldürmek amacıyla arasalar da bulamazlar onun yerine ablasını öldürürler.
Savaş konusunda -özellikle ne kadar anlamsız olduğu konusunda- altı çizilesi ve yeniden okunulası cümleler barındırır.
''On sekiz yaşımızda dünyayı ve hayatı sevmeye başlamıştık. Sonra da aynı şeylere ateş etmek zorunda kaldık. Patlayan ilk obüsler, kalbimize rastladı.''
Zaten kitabın ilk cümleleri size kısa bir özet sunuyor.''Bu kitap ne bir şikayet ne de bir itiraftır. Sadece savaşla yok edilmiş bir nesilden söz etmek istemektedir... O insanlar bombalardan ve mermilerden kurtulmuş olsalar da!''
Sadece cepheyi,yanınızdan geçip giden kurşunları ,cephede çekilen gıda sıkıntısını ve hayatta kalma çabasını anlatmaz,böyle yoğun bir bombardımandan sonra evine izin alıp ailesini ziyaret edebilen şanslı askerlerin hayatından kesitler sunar veya daha 18 yaşında cepheye gönderilen çocukların aşka bakış açısını gözler önüne serer.
“Gencim, yirmi yaşındayım. Ama hayatta umutsuzluktan, ölümden korkudan ve acı uçuruma sürükleyen anlamsız bir dıştanlığın kösteklenmesinden başka bir şey tanımıyorum. Milletlerin birbirlerine zorla düşman edildiğini ve hiç ses çıkarmadan, hiçbir şey bilemeden budala, uysal ve bönce birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. Dünyanın en zeki beyinlerinin, bütün bunları daha ustaca ve daha devamlı yapmak için yeni silahlar ve yeni laflar bulduklarını görüyorum.”
Her sayfasında ızdırap çekeceğiniz bir kitap. Savaş denen saçma buluşun insanları nasıl benlikten çıkardığını fark edeceksiniz.
"Arkadaş ben seni öldürmek istemedim.şimdi yine buraya atlasan ve mantıklı davranacağını bilsem seni vurmazdım. Ama sen benim için şimdiye kadar sadece bir fikirdin. Ben de bu fikre göre davrandım. Hançerimi bir fikre sapladim ben. Ama şimdi görüyorum ki sen de benim gibi bir adamsin.sizin analarınızda bizimkiler gibi üzüntüde. Hepimiz ölümden aynı şekilde korkuyoruz. Aynı ölümle ölüyoruz, aynı acıları çekiyoruz."
Daha kendi hayatlarına sahip olamadan başkalarının hayatları için ölen gencecik çocukları anlatmış Remarque. Özellikle, askere gitmeyeni adam saymayan toplumumuzda okunması gerektiği kanaatindeyim.
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok;
savaşın acımasız gerçekliğini yaşayacağınıza emin olabilirsiniz.cephede yaşanılan olayları gözler önüne seren bir roman
"18 yaşındaydık. Tam yaşamaya ve dünyayı sevmeye başlamıştık ki bizi dünyayı yok etmekle görevlendirdiler.İilk bomba bizim yüreğimizin içinde patladı. Çalışma, çaba, ilerleme dünyasıyla ilişkimiz kesildi. Böyle şeylere inanmaz olduk. Biz yalnızca savaşa inanıyoruz artık."
Savaşı cephedekilerin gözünden görmek için, mutlaka okunmalı. Yine de onları tam anlamıyla anlayabilmemiz mümkün değil ama biraz empati yapabilmemizi sağlayabilir.
Savaşın ne olduğunu birinci ağızdan, olabildiğince açık bir çıplaklıkla anlatılmış.
"Bir emir bu sessiz sakin hayalleri bizim düşmanımız yaptı;bir emir onları bizim dostlarımız yapabilir. Herhangi bir masa başında, hiçbirimizin tanımadığı birkaç kişi tarafından, bir yazı imzalanır. Başka vakit, dunyanın nefret edip en büyük cezalara carptırdığı şey, insan öldürmek, yıllarca baş gayemiz olur."
Savaşı, herkesin her seyden önce insan olduğu gercegini en samimi en yalın haliyle anlatan roman. Hayatımda okuduğum en sahici kitaplardan biri.
Müthiş bir kitap. Savaşla ilgili aynen benim düşündüğüm gibi düşünen birisinin daha yaşamış olmasına çok sevindim. Konuyla ilgisi olmayan insanların birbirini öldürdüğü düşüncesinde hemfikiriz Remarque'ciğim.
Özellikle yakın temasta birini öldürdüğü ve onun ardından hissettiklerini yazdığı bölüm kusursuzdu. Ancak bu kadar hisli yazılabilir herhalde.
Kan, gözyaşı, ölümler... Erich Maria Remarque, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok romanında on sekiz yaşında bir çocuğun, henüz lise öğrencisiyken arkadaşlarıyla birlikte Birinci Dünya Savaşı'na -öğretmenlerin savaş çığırtkanlıklarının etkisiyle- gönüllü olarak katılan ve yaşadıklarından sonra şavaşın acımazsızlığı, yok ettiği hayatları anlatıyor. Romanın başında ''Bu kitap ne bir şikayet ne de bir itiraftır. Sadece savaşla yok edilmiş bir nesilden söz etmek istemektedir... O insanlar bombalardan ve mermilerden kurtulmuş olsalar da!'' cümlelerini okurken Tahir Elçi'nin barış çağrısı yaparken katledilmesi, canımı fazlasıyla acıttı!
Bir savas romani olarak daha once Canakkale Mahserini okumaya calismistim.Ancak o kadar cok konu butunlugunden cikilmisti ki kitabi yarim birakmak zorunda kaldim.bu benim ikinci savas romanim diyebilirim.yine konu butunlugunun saglanamamasindan dolayi,kitaptan fazla etkilendigimi soyleyemem.