''Sana, beni asla tanımamış olan sana...'' cümlesi ile başlayan, bir zamanlar çok aşık olduğu adama bir mektup...
Bir aşk nasıl tasvir edilebilir?
aşkın psikolojisi tam olarak nedir?
platonik aşk nasıl yaşanır?
Aşk edebiyata nasıl yansır?
Stefan Zweig bir dahi mi?
işte bu soruların cevaplarını bulabileceğiniz mükemmel, şahane, harikulade, muhteşem bir kitap...
Şimdiye kadar okuduklarım arasında aşkı en güzel yorumlayan ve anlamlı hale getiren bir kitap diyebilirim. Aşık olupta bunu gizleyen karakterlere hep kızardım. Ama ilk defa Zweig'in bu bilinmeyen kadınına hak verdim. Bu da üstadın kaleminin gücü...
Kısaca konusuna değinirsek; komşusu olan genç adama 13 yaşında aşık olan küçük kız, onunla sadece bir kere gözgöze gelir ve bu bakış onun ömür boyu aşık kalmasının ilk adımıdır. Bu aşk onun bütün dünyasıdır. Sonraları genç bir kız ve olgun bir kadın olunca da sonsuz aşkı ile karşılaşır. Ama adam onu hiç bir zaman tanıyamaz ve her defasında ilk görmüş gibi ama tutku ve merakla yaklaşır. Kendini hiç bir zaman tanıtmayan genç kadın, yaşadığı büyük bir yıkımın ardından, adama bir mektup yazarak her olay ve duygusunu anlatır.
Kısa olmasına rağmen dolu dolu bir kitap. Benim için en can alıcı kısım ise; adamın mektubu okuduktan sonra kadını hatırlamaya çalışması ve onu bir kadın olarak değil de ölümsüz bir aşık olarak düşündüğü zaman hissetmesiydi.
Bilemiyorum her okuyanda aynı duyguları mi uyandırır ama beni o kadar hüzünlenirdi ki kitaptan cidden hoşlanamadım. Adamı bı kaşık suda boğasım , kadına da okkalı bı tokat atasim geldi..ama sanırım bu kitabı da klasik olarak tanımlamayı sağlayan şey tam olarak duyguları bu kadar etkileyici ve net bir şekilde okuyucuya geçiriyor olması.
https://illekitap.blogspot.com/2018/07/stephen-zweig-bilinmeyen-bir-kadnn.html
~~~*~~~
Çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklarda ki bir çocuğun fark edilemeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.
~~~*~~
Modern klasik severlerin ya da sadece okumayı sevenlerin neden Zweig kitaplarını ayrı bir sevdiklerini okuduğum 2. kitabıyla anladım. Çünkü Stephen Zweig, kaleme aldığı öyküleriyle etkileyici olmanın yanı sırada öyle noktalara değiniyor ki insan psikolojisine ve insanların iç dünyalarındaki yaşamlara dokunuyor.
Bu kitapta da bir yazar olan adama seyahatinden döndüğünden kimden geldiği belli olmayan bir mektup geliyor. Mektupta herhangi bir isme hitap kullanılmayı sadece "Sana, beni asla tanımamış olan sana," diyerek hitap ederken aslında kadının içindeki gerçek kişiliği tanımayıp hayatındaki herhangi bir kadının yerine koyduğunu hissettiriyor.
Kitap, erkek karektere on üç yaşında aşık olmuş olup onun aşkını ölene kadar içinde yaşatmış olan kadından geliyor. Bu kadın artık ölümün soğuk nefesini hissederken içindeki o eşsiz aşkı artık erkeğin öğrenmesini isteyerek mektubunu kaleme alıyor.
Bir yerde eşsiz görünen bir aşk ama bir yerde de oldukça saplantılı görünen bir aşk... aslında okuyan kişinin psikolojisine ya da aşka olan inancına göre değişen br aşk..
Açıkçası kitaba dair ne söylemem gerekir bilmiyorum ama şunu biliyorum ki aşk platonik olsun, karşılıklu olsun ya da saplantılı olsun her haliyle yaşandığında eşsiz oluyor. Ve bir erkeğin bunu bu kadar güzel kaleme alıp anlatması ise... kelimeleri kifayetsiz bırakır.
Ben sevdim bu kitabı ve şunu biliyorum ki favori Zweig kitaplarımdan biri...
Gerçekten aşk diye bir şey varsa ,inanmıyorum ama varsa bu kitaptadır.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, bir solukta okudum ve çok beğendim. Bir kadının bir adama aşk mektubu değil adeta aşk manifestosuydu. Bir kadın bir adamı anca bu kadar sevebilir ve kendini ancak bu kadar adayabilir. Onu tanımayan ve asla tanımayacak bir adamın hem hiç bir şeyi hem de her şeyi oldu; aşığı, sevgilisi, çocuğunun annesi...
Yazar aşk tek kişilik de yaşanır mı, tek taraflı olan bu denli tutku ve sevgi aşk mıdır saplantı mı bunları düşündürtmek istemiş ve ortaya harika bir yapıt çıkarmış. Kısacık bir hikaye ancak bu kadar güzel ve etkileyici olur.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/06/bilinmeyen-bir-kadnn-mektubu-kitap.html
Stefan Zweig'in üslubu, beni gerçekten hayrete düşürüyor. Kadınların iç dünyasını, duygularını bu kadar özümsemiş bir erkek olsun, üstüne bir de bunları bu kadar güzel aktarabilsin, gerçekten hayret verici ama bir o kadar da hayranlık uyandırıcı bir başarı bana göre.
Hayranı olduğum Stefan Zweig'dan "aşkın psikolojisi" üzerine benzersiz bir öykü.
Bir adam; bir kadının duygularını, bir kadının bir adama duyduğu "mutlak aşk"ı, bir kadından daha iyi nasıl anlatabilir?
Belki okuduğum her öyküsünden sonra bunu belirtiyorum ama, Zweig kadar bir karakterin iç dünyasını bu kadar derin, bu kadar içten, bu kadar her satırda kendini hissettirircesine ifade eden çok az yazar vardır. Bir kez daha saygı duydum.
Ahmet Cemal'in muhteşem çevirisinden okumanızı tavsiye ederim.
Anlat deseniz anlatamam ama iste tam da böyle bir hikaye. Bin yıllık yaşanmışlık genelde yok olur gider. Sonsuza gidecek olan hep an'lardır. Gözbebeklerinin şahitliginde.
Bu kitap muhteşem. Bu kitap hisler aynası.
Bayildim santranc adli kitabinda hayal kirikligina ugramistim ama bu kitabi olaganustu guzel ve romaantikti tavsiye edilir
Gerçekten çok güzeldi. Bir çok yerde ağlamamak için kendimi zor tuttum, aslında bu sadece benim aşırı duygusallığımdan kaynaklıydı; ama olsun, yine de mükemmeldi. Sanırım bundan sonra bu adamın kitaplarını okurken kesinlikle terddüd etmeyeceğim :)
Bu şekilde bir aşk tabi ki mümkün değil ama; saplantı, her şeyini verme, hayatından vazgeçme gibi bir çok aşka dair unsuru barındıran kısa bir hikaye. Okumayanlara spoiler vermek istemem ama kitabın olayını kitaptaki bir cümle anlatıyor. "Bir zamanların o içi yanan çocuğu muydum, çocuğunun annesi miydim, yoksa bir yabancı mıydım?". Kısa ve güzel bir hikaye. Tavsiye olunur.
Stefan Zweig uzun zamandır okumamıştım. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kısa, mini bir kitap. Çeviri ve anlatım gayet başarılı, Koridor Yayınları'nın bez baskılı ciltli kitaplarına bayılıyorum. Kitabın anlatımını sevdim ama içerik biraz huzunlendirdi. Bir insana kız erkek farketmez bu kadar bağlanmak, sırf o acı çekmesin, hayat düzeni değişmesin, eskisi gibi gezsin tozsun vs diye kendinden ödün vermek yada tüm zorluklara tek başına göğüs germek bana biraz aşırı geldi. Aşk sevgi kesinlikle fedakarlık isteyen bir olay ama bu kadar ileri boyutta sevmiş olan "Bilinmeyen Kadın"ımıza tebrikler. Ben bu kadar herşeye göğüs gerer miydim? Belki evet, değecek ve emeğime saygı duyacaksa! Yoksa 🙋♀️ Zweig'in diğer kitabı Satranç'a başlayayım ben en iyisi 😁
Kitap güzel. Ama bu kadar şişirilmesine anlam veremiyorum. Allahtan uzun değildi. Yoksa yarıda bırakacaktım. .
Bir erkek bir kadının duygularını nasıl bu kadar incelikli olarak anlatabilir? Bir insanın ruhunu, aşkının psikolojisini nasıl böylesine derinlikle ifade edebilir? Satranç sonrası hayran olduğum Zweig'a hayranlığım pekişti.
Kitabı okurken çok zorlandım; oysa bu kadar kısa bir kitabı bitirmek ne kadar uğraştırıcı olabilir öyle değil mi? Ama öyle değildi işte! Çünkü kelimeleri seçebilmek için sürekli gözyaşlarımı silmem gerekiyordu.
Ve ağladım. Mektubun ilk satırlarında ağladım. İlerledikçe daha çok ağladım. Bittiğinde de, başa dönüp yeniden okumak istediğimde de... Kaldı ki gerçekten öyle yapmayı planlıyorum. Tekrar ve tekrar, belki de ezberleyene kadar okurum. Kolay da olur; tanıdık satırlar olduğu için... kendimi gördüğüm için...
R.'yi sevdiğim için. Sevmeye devam ettiğim için.
Uzun süre bu mektup dışında başka bir kitabı elime almak istemiyorum. Yalnız bu, sadece bu mektubu okumak istiyorum.
"— artık dünyada senden başka sevecek kimsem kalmadı. Ama sen benim için kimsin, beni hiç, hiç tanımayan, suyun yanından geçer gibi yanımdan geçip giden, taşa basar gibi üstüme basıp geçen, daima giden ve gitmeye de devam eden ve beni sonsuz bir bekleyişe terk eden sen?"
Böyle bi kitaba yorum yapmak için kelimelerin yetersiz kalacağını düşünerek sadece bir cümle kurmak istedim. '' Platonik aşkın doruk noktasıdır ve bir adam, karışılık beklemeden aşık olan bir kadının duygularını bu kadar mı güzel anlatır...''
Zweig ile devam ediyor "Okuma Gunlugum" :)
Bir saatte bitirdim bu kitabi da...
Bir kadin boyle sevebilir mi dedirtiyor kitap. Bu "deli" sevgiyi bir erkegin agzindan dinlemek ise buyuluyor insani..
Bir tek mektupdan olusan Zweig"in bu kitabi da duygularin derinligini, huznu, sehveti ve kalp acisini muthis anlatiyor.
Bu mektubu alan "erkegin" yerinde olmak istemezdim:)
Bir erkek ancak bu kadar güzel anlatabilirdi bir kadın dilinden sonsuz bir aşkı...
Sana, beni asla tanımamış olan sana...
http://www.kontesce.com/2013/04/bilinmeyen-bir-kadnn-mektubu-stefan.html
tek taraflı aşkı anlatan, herkesin kendinden bir parça bulabileceği enfes bir kitap...
Okuduğum bilmem kaçıncı kitabı ve devam edecek gibi. Bu kitabını okuduktan sonra hissettiklerimi yazamıyorum, yorumum bu kadar. Çünkü kelimeler bazı düşüncelerimi, hislerimi anlatabilecek düzeyde değil.
Stefan Zweig'in beyin yakan kitaplarından ve anlatımlarından birisi daha. Bütün akıcılığı ve sürükleyiciliği ile tek taraflı duyulan aşkın psikolojisinin ve hayatının anlatıldığı bir eser. Zweig'dan usta işi bir yaklaşım.
64 sayfanın yaklaşık 60 sayfası bir kadının, bir adama nasıl aşık olduğunu anlatıyor. Uzun betimleme ve bana göre sıkıcı düzeyde aynı şeyleri tekrar ediyor. Kitap ne anlatıyor derseniz 1 sayfa bile tutmaz derim. Bana göre değil ama bu tarz kitapları sevenler beğenecektir